1."The beginning"

185 13 1
                                    

Uzun koridorda hızlı ve kendinden emin adımlarla yürüyordu Minho. Gri saçları hızlı yürümesini'nin etkisiyle uçuşurken yüzündeki sert ifade asla bozulmuyordu. Gri gözleri sanki içinden ateş fışkırıyor gibiydi. Yanından geçen askerler, korumalar onu gördükleri zaman hazır ola geçiyor korkuyla başlarını eğiyorlardı. Hiç biri cesaret edip onun yüzüne dahi bakamıyorlardı.

Minho hızla babasının odasının önüne geldiğinde hiç beklemeden içeri girmek için hamle yaptı ki askerler önüne geçti. Gözlerini önüne geçen iki askere çeviren Minho buz gibi sesiyle. "Yok ederim sizi!" Demişti sesi o kadar tehditvari çıkmıştı ki karşısında kimse duramazdı bu sesle. Askerler hemen kenara çekilince Minho kapıları sertçe açtı. Babası uzun masanın en başında oturuyor ve Minho ile yaşıt gibi görünen kızlar ile oynaşıyordu.

Minho alıştığı anı tekrar görsede kan gene beynine sıçramıştı. Belindeki kılıcını çekip babasına yaklaştı, odadaki herkese hitaben. "Çıkın dışarı!" Diye bağırdı. Ona itaat etmiş kafalarını usulca eğip dışarı çıkmışlardı şimdi odada sadece Minho ve babası kalmıştı. Babası, oğlunun ateş püsküren gözlerini görünce telaşla ayağı kalkıp, dik durmaya oğluna otorite sağlamaya çalışıyordu, gözü ara ara Minho'nun elinde tutuğu kılıca deyiyor sonra tekrar Minho'ya bakıyordu.

En sonunda cesaretini toplayıp konuşmaya karar verdi. "Bu saygısızlığının sebebi ne? Hangi cüretle odama bu şekilde girersin!" Dedi sinirle. Ama bu sinir o sırada Minho'ya işlemiyordu zira gözü dönmüş gibiydi. Öyleki tereddüt etmeden kılıcı babasının boğazına dayamıştı.

"Sana söyledim. Ona zarar verme dedim, ona dokunma dedim!
Deney yapacağın bir sürü mahkum varken ona elini sürme dedim, sen ne yaptın? Benim sözlerimi hiçe saydın. Onun acı çekmesine sebep oldun!" Minho sonlara doğru sesini yükseltip kılıcı daha çok babasının boğazına bastırdı. "Oğlum kimden bahsettiğini bile bilmiyorum." Zar zor konuşup yalvaran gözlerle bakıyordu oğluna. Az önce ki sahte cesaretinden eser kalmamıştı.

Babasının söyledikleriyle iyice gözü dönmüştü Minho'nun. En kıymetlisine zarar gelmişti ve zarar veren kişi bilmemezlikten geliyordu.

"Kızdan bahsediyorum! Kızından! Kardeşimden! Mi Sun'dan! Sözde en kıymetlinden! Nasıl yaptın bunu ona! He Nasıl! 19 yaşında o, 19! Çocuk lan o çocuk! Ne hale gelmiş gördün mü! Nasıl canı yanıyor! Annemin emanetini ne hale getirdin farkında değil misin? Sen burda başkalarıyla kırıştırırken kızın kan zehirlenmesinden neredeyse ölüyordu!" Diye bağırdı Minho. Öyleki sesi tüm odayı inletmişti. Adam hala kendini savunmak ister gibi salak saçma şeyler söylemeye devam ediyordu.

"Merak etme oğlum, bu seferki serum gerçekten işe yarıyormuş o yüzden kız kardeşin ilk denek oldu çok iyi olucak o. Hem ölürsede yapacak bir şeyimiz yok."

"Sen beni çıldırtmak mı istiyorsun. Neyi düzelicek!. Ne demek ölücek! Çocuklarınız biz senin! Hiç mi umurunda değiliz! Sen cevap vermeden ben söyliyim. Değiliz biliyorum. Ama eğer bir daha kız kardeşime dokunursan andım olsun seni öldürürüm. Hemde bunu bizzat ben yaparım, ölümünü zevkle izlerim." Deyip kılıcını kınına geri koyup odadan çıkmak için adımlamaya başladı. Arkasındaki adamın yere düşüş sesiyle kapıyı açması bir oldu. Kapının önünde onları dinliyen insanları umursamadan kız kardeşinin odasına gitmeye başladı. Bir yandan da düşünüyordu. Annesinin emanetiydi kardeşi, ve öyle çıt kırıldım biri asla değildi tamamen Minho'nun kadın haliydi. Her türlü acıya dayana bilirdi.

Ama sabah Misun'un çığlıkları ile uyandığında ne olduğunu anlamamıştı. İlk başta inanmamıştı da. Taki kardeşini yatakta ter ve kan içinde bulana dek. O an anlamıştı onun üstünde deney yapıldığını. Teni bembeyaz olmuştu. Minho o sıra bunun sorumlusu olan kişileri nasıl odadan attığını bile hatırlamıyordu ama hepsinin ölüm emrini verdiğini çok net hatırlıyordu. Ardından Minho'nun özel doktorları odaya girip Misun ile ilgilenmeye başlamışlardı.

Kingdom of Experiments / MinsungWhere stories live. Discover now