13

44 8 3
                                    

"Bir kaç gün yataktan çıkmasın. Vücudu gerçekten yorgun ve yağmurda kaldığı için de hasta ateşi çıkmış ben zaten burda olucam da Jisung kaşla göz arasında her şeyi yapa bilir o yüzden dikkatli olun."

Jisung, Minho'nun anıtının önünde bayıldıktan sonra Chan onu içeri almıştı. Felix kıyafetlerini değiştirmiş ve saçlarını kurutmuştu. Jisung'un üşüdüğünü tahmin ettiği için onlar olduğu taraftaki bütün şöminelerin yakılmasını emretmişti. Şimdi de Seungmin'in dediklerini dinleyip kafa sallamıştı. "Seungmin, illaki uyanıcak Jisung. O zaman ne diyicez ona?" Chan'ın tedirgin sorusu Felix'in de aklını kurcalıyordu. "Hiç bir şey denicez. Jisung onların artık olmadığının farkına sadece ona destek olmalıyız. İkiside bize belli etmediler ama birbirlerine aşıklardı. Jisung toparlanıcaktır ama çok hızlı bir toparlanma beklemeyin."

"Peki ya Mi Sun? Ona ne dicez?" Felix'in sorusu odadaki diğer ikiliyi de tedirgin ediyordu. Hiç biri şu an Mi Sun'un nasıl bir şey yapacağını bilmiyorlardı ve bu belirsizlik fırtına öncesi sessizlik gibiydi. "İnan bana onu bende bilmiyorum. 19 yıldır Mi Sun ile beraberim o doğduğundan beri saraydayım çocukluk arkadaşıyız ama Mi Sun söz konusu değer verdiği ve canım dediği insanlara gelince gözü dönen bir insan. Yani anlayacağınız tetikte olun. Her an, her yerde, her şeyi yapa bilir Mi Sun. Tek başına savaş bile başlata bilir."

Seungmin üstünü değiştirmek için odadan çıkınca, odada sadece uyuyan Jisung, Chan ve Felix kalmıştı. Tabi Jisung da herhalde birazdan uyanırdı bir kaç saattir yatıyordu çünkü. Felix bakışlarını Jisung'dan Chan'a çevirince Chan'ın elinde bir kağıt tuttuğunu gördü. Ayağa kalkıp onun yanına gitti ve. "Bu ne?" Diye sordu. Chan, Felix'e bakıp. "Changbin'in Mi Sun'a yazdığı mektup. Her ihtimale karşı yazmıştı, çok kızmıştım ona niye böyle bir şey yazıyorsun diye. O da bana ben ölüme yürüyorum çocuk her zaman hazırlıklı olmalıyım demişti. Bana çocuk demesinden nefret ederdim ben ondan büyüktüm bir kere. Ama şimdi burda olsa istediği kadar bana çocuk dese hiç bir şey demem... Tanrım ben bunu Mi Sun'a nasıl vericem."

Felix elini Chan'ın omuzuna koyup. "Odasında yatağının üstüne bırak. Mi Sun gelince kendisi görsün." Demişti. Chan sakince kafa sallayıp. "Sence ne zaman gelicek?"

"Hiç bir fikrim yok. Ama söz konusu olan kişi Mi Sun yani her an gele bilir. Heleki bildirideki gibi sizin de öldüğünüzün haberi gittiyse ona, yer yerinden oynar." Dedi hafif endişeli bir sesle Felix. Aklına daha önce Mi Sun'un söyleeiği sözler geldi. "Eğer birisi beni sevdiğim canım dediğim insana zarar verirse o kişinin acını alırım." Mi Sun bazen gerçekten korkutucu ola biliyordu, hemde fazlasıyla.

"Felix biz çıkalım da Jisung uyanınca bize seslenir zaten." Chan'ın söylediği şeyle Felix kafasını sallayıp çıktı odadan.  Koltuk tarzı bir oturma gurubu vardı şöminenin karşısında Felix oraya otururken Chan, Mi Sun için hazırlanmış olan odaya girmişti. Bildiği kadarıyla Minho ve Mi Sun anneleri yaşarken sık sık buraya geldikleri için odaları hiç bir zaman değiştirilmemişti. Sadece temizlenmeye ihtiyaçı vardı, o da zaten halledilmişti.

Chan elindeki zarfı iki yastığın tam ortasına koymuş olanları düşünmeye başlamıştı aniden. İnanmak zor geliyordu ona ikilinin öldüğü kral herkesi öldürür ama o iksini öldürmez diye geçiriyordu içinden. Yeni fark etmişti aslında onların yokluğunun acı verdiğini. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı bir bir. O da tıpkı Jisung gibi kardeşi olarak görüyordu ikiliyi. Şimdi ikisini birden kaybetmişti.

Minho ve Changbin'i ilk gördüğü an geldi gözünün önüne, o zaman dan bu zamana çok şey değişti diye düşündü. Ama birden sildi göz yaşlarını hırs kapladı içini. Bir an önce Mi Sun'un haberi alıp harekete geçmesini istiyordu ki kendisi de bir şeyler yapa bilsin.

O sırada Lee Krallığının merkezi yas içineeydi. Biricik veliahtları hainler tarafından öldürülmüştü krallığını savunmaya çalışırken. En azından kral herkes bu şekilde bilmesini sağlamıştı kimseye oğlunun onun yüzünden öldüğünü söyleyemezdi.

Minho ve Changbin'in tabutu kraliyet töreni için meydan'ın içinden geçerken insanlar evlerinin önünde durmuş ikilinin tabutuna bakarak ağlıyorlardı. Tabutlar ve onları taşıyanlar hariç herkes siyah giyinmişti. Resmen karanlığa gömülmüştü her yer.

Ama herkesin aklında tek bir soru vardı. Veliaht Prenses Mi Sun neredeydi?

Bittiiiii! Küçük ara bölüm gibi bir şeydi bu ama benim merak ettiğim bir şey var. Mi Sun u özlediniz mi? Gelsin mi geri? Yoksa daha zamanı var mı sizce? Siz karar verin buna. Neyse oy ve yorumlarınızı unutmayınn

Kingdom of Experiments / MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin