5

65 7 8
                                    

"Daha sert vur Jisung."

"Böyle mi?"

"Evet aynen böyle."

İki hafta önce Seungmin, Mi Sun'u kontrole gelmiş ve tahmininden çok daha hızlı iyileştiğini söylemişti. Hatta anormal olduğunu düşünmüş ama bir şey söylememişti. Ve şimdi de iki haftadır her gün yaptıkları gibi gene kılıç çalışıyorlardı. Jisung, Mi Sun'un beklediğinden daha yatkındı ve daha kolay öğreniyordu. Ve bu gün ilk defa gerçek bir kılıç vermişti Mi Sun ona. Rahat hareket ede bilmek için daha az kabarık bir şey giymişti. Üst kısmı yeşil ve etek kısmı ise beyazdı. Jisung da daha farklı bir şey giymişti. Tamamen siyahtı kıyafet, ve Minho, Jisung'un bu halini çok çekici bulmuştu her ne kadar içinden inkar etse bile.

Jisung biraz hızlanınca mecburen Mi Sun'da hızlanmıştı. Dışardan bakan birisi gerçekten birbirlerine saldırdıklarını düşünürdü. Hatta Changbin bir ara öyle düşünmüştü bile.

Minho ve Changbin 10 dakika öncesine kadar kral'ın yanındaydılar. İki haftadır hazırlık yaptıkları misafirler bu gün gelecekti ve kral herşeyin tam anlamıyla muhteşem olmasını istiyordu. Şimdi ise ikili ayakta durmuş ellerini arkalarında birleştirmiş çalışan ikiliyi izliyorlardı.

Mi Sun Jisung'un son demlerini attığını düşünürken hiç beklemediği bir şey olmuştu. Jisung öyle ani ve zekice bir hareket yapmıştı ki Mi Sun'un kılıcı yere düşüp çimenlere saplanmıştı. Mi Sun önce şok olsada sonra gülerek Changbin'e bakmıştı. Jisung'un da ondan bir farkı yoktu, kılıç yere düştüğü gibi Minho'ya bakmıştı sonrasında ise koşup Mi Sun'a sarılmıştı. Diğer ikili de gülümsiyerek onlara yaklaşmıştı, Jisung ve Mi Sun ayrılınca Changbin, Mi Sun'u kolunun altına almış ve toplu saçlarını eliyle dağıtmıştı.

"Bizim çaylağa bak sen! Kendisi öğrenmişte artık başkalarına da öğretiyor." Demişti Changbin. Mi Sun ise saçını bozduğu için Changbin'i durdurmaya çalışıyordu. "Changbin kes şunu! Saçımı mahvettin!" Mi Sun ona kızınca bırakmıştı onu Changbin. Sonra umursamaz bir tavır takınıp. "Çokta umurumda sanki." Demişti. Ama o da biliyordu umurunda olduğunu sadece kimseye çaktırmıyordu. Minho ikisinin bu haline gülerken. "Hadi içeri girelimde kralımızın istediği gibi hazırlanıp misafirleri karşılıyalım." Dedi içeri doğru yürürken. Diğerleri de ona yetişmişlerdi.

"Bu sefer nasıl şeyler giymemizi istiyor beyefendi." Bıkkınlıkla sordu Mi Sun. Babası sürekli saçma sapan kıyafetler seçerdi böyle davet günlerinde onlar için. İster istemez gene o saçma kıyafetlerden giyeceğini düşünmüştü Mi Sun. "Garip bir şekilde bu sefer saçma bir kıyafet seçmemiş, daha şık ve daha güzel ve de dördümüz için seçmiş." Minho sözünü bitirince Jisung inanmayarak. "Dördümüz mü?" Diye sormuştu.

"Evet dördümüz. Kral senide artık bizden biri olarak sayıyormuş Mi Sun'un yardımcısıymışsın." Dedi Minho. Jisung hala inanmayarak kafasını sallamıştı.

Hepsi kendi odalarına gidip hazırlanacaklardı fakat Mi Sun'un aklı hala iki hafta önce gördüğü genç adamdaydı. Odasının kapısını hafifçe açıp başını dışarı çıkardı Mi Sun. Kimsenin olmadığını görüncede tamamen çıktı odadan. Sessizce aşağı doğru koşmaya başladı. Eğer Minho onu görseydi bu sefer gerçekten çok büyük kavga ederlerdi. Sarayın zindan kısmına geldiğinde kimsenin olmadığını bildiği için rahat bir şekilde yürüyordu. İki haftadır bir kaç günde bir geldiği yere geldiği için hızlı adımlarla Chan'ın olduğu hücrenin önüne geldiğinde, Chan'ın yerde kafasını dizine koymuş bir şekilde oturduğunu gördü.

"Chan. İyi misin?" Gelen sesle beraber Chan hemen kafasını kaldırıp Mi Sun'un geldiğini görünce hemen yerinden kalkıp parmaklıklara yaklaştı. "Mi Sun ne işin var senin burda? Baban söylemedi mi krallar falan gelicekmiş burada olman çok tehlikeli." Chan böyle konuşunca Mi Sun karşısında Minho'yu görmüş gibi hissetti. "Umurumda değil o şu an. Bir şey yaptılar mı sana özür dilerim çıkartsmadım seni burdan."

Kingdom of Experiments / MinsungOnde histórias criam vida. Descubra agora