4

68 8 3
                                    

"Mi Sun çıldırtma beni. Sana odandan çıkmayacaksın demedim mi ben! Soytarı değilim ben abinim senin abin!" Minho konsey toplantısı bittikten sonra Mi Sun'u hemen odasına götürmüş ve şimdi de olan biteni anlatmasını bekliyordu. Aslında pek izin de vermiyordu çünkü sürekli Mi Sun'u azarlıyordu ve bu bazen -şu an da olduğu gibi- sinirlerini hoplatıyordu, ve kişiliği birinin onu azarlamasına asla müsaade etmezdi. Sadece karşısındaki kişi abisi olduğu için biraz daha müsamaha gösteriyordu o kadar.

"Abi! Derdim seni çıldırtmak falan değil! Bırakta konuşayım adam akıllı! Bir şey söylüyorum hemen sözümü kesiyorsun!" Mi Sun sinirle konuşunca, Minho biraz sakinleşmesi gerektiğini fark etti ve eliyle Mi Sun'a anlat şeklinde bir işaret verdi. "Sonunda. Ben keyfimden çıkmadım odamdan. Zorla çağırdı beni. Gelmek zorunda olduğumu söyledi, ilk başta reddettim. Ancak sonra beyefendi bizzat kendisi geldi, hasta olmam onun umurunda değilmiş kızı olarak orada bulunmak zorundaymışım, eğer orda olmazsam bana yaptığı şeylerin aynılarını size yapacakmış. Zafımın siz olduğunu çok iyi biliyor."

"Minho. Mi Sun doğru söylüyor ama eksik anlatıyor. Sadece size zarar vermekle tehdit etmedi. Mi Sun u zorla götürmeye çalıştı ilk başta, ama direnince sizi öldürmekle tehdit etti o da gitmek zorunda kaldı." Jisung, Mi Sun'un hemen yanında duruyordu. O bunları söyleyince Mi Sun büyümüş gözler ile ona dönüp şok olmuş gibi bakıyordu. "Hiç bana o gözler ile bakma bunu sizin iyiliğiniz için söyledim. Evet abin söz konusu sen olunca dünyayı inletiyor ama bunu bilmek zorundaydı."

Jisung'un söyledikleriyle duvara yaslanmış olan Changbin sesli bir şekilde gülmüş ardından konuşmaya başlamıştı. "Biraz daha konuşursan Mi Sun seni öldürecek." Dedi. Mi Sun bir şey söylemeye hazırlanmıştı ki Minho araya girip. "Bir saniye, bir saniye. Şu an işi dalgaya vurma zamanı değil! Ciddi olun. Şimdi sen bana diyorsun ki babam olucak o herif, Mi Sun'u bizim canımız ile tehtid etti. Doğru mu anladım?" Jisung evet anlamında kafasını sallayınca, Minho devam etti. "Yok ben gerçekten kralını öldüren ilk prens olucam."

"Yani bu sefer gerçekten çıldırttık galiba onu. Devreler yandı." Mi Sun'un ortamı yumuşatmak için söylediği şey gerçekten ortamı yumuşatmıştı. Ama şimdi hesap sorma sırası Mi Sun'a geçmişti, aklının bir köşesine yazdığı şeyi söylemenin tam sırasıydı şimdi.

"Bir saniye bir saniye. Şimdi hesap sorma sırası bende." Ellerini belinin iki tarafına koyup konuşmaya Minho gibi başlaması, karşılarında Minho'nun kadın halini görmelerine sebep olmuştu.

"Ya sen niye Chan'a yardım etmeme engel oldun?! Ne haldeydi çocuk görmedin mi? Yardıma, bakıma ihtiyacı vardı? Ne hale getirmişlerdi onu. Niye izin vermedin!!" Sonlara doğru sertleşip yükselen sesi ile Minho gerçekten ciddiye almıştı kardeşini. Mi Sun bitirdikten hemen sonra, Minho'da ellerini belinin iki tarafına koyup konuşmaya başladı.

"Birincisi çocuk dediğin kişi 26 yaşında senden kaç yaş büyük. İkincisi ne yapacaktın? Onu himaye'm altına alıyorum kimse elini bile süremez mi diyecektin? Ha diyelim ki dedin nasıl bir cevap bekliyordun? Sana diyecekleri tek kelimeyle sen kimsinki kral'ın sahibi olduğu şeye benim diyorsun olurdu. Ve ceza olarak ta şu an olduğundan daha kötü bir hale sokarlardı seni. Daha önce milyon kez söyledim tekrar söylüyorum. Ben seni sokakta bulmadım Mi Sun. Annemin emanetisin sen bana. Öyle başıboş hareketlerde bulunamazsın."

"Kısacası bana bir yetişkin gibi davranmam gerektiğini söylüyorsun doğru anladım mi?" Mi Sun'un sordu soru ya Minho yerine Changbin cevap vermişti. "Yetişkin gibi davranman gerektiğini söylemiyor. Sadece kendini düşünmen gerektiğini söylüyor. Karşındaki kişinin seni gözden çıkaracak kadar gözünün döndüğünü ve dikkat olmak zorunda olduğunu söylüyor." Dediğinde, Mi Sun onun söylediklerini mantıklı bulmuş olucak ki kafasını sallayıp yatağına oturdu.

"Zaten gözden çıkardı da neyse.. Peki kendimi koruyacağım bundan sonra. Ve Jisung'a da kendini savunmayı öğreticem. Böylece bir şey olursa hem ikimizde kendimizi savuna biliriz, hemde ben antrenman yapmış olurum." Dedi. Jisung bir anda isminin arada kaynamasıyla Mi Sun'a dönüp. "Ben niye arada kaynıyorum acaba?" Diye sormuştu. Minho ona bakıp. "Arada kaynamıyorsun. Aslında Mi Sun doğru bir şey söyledi. Benim zaten aklımdaydı sadece söylemek için yeri gelmedi o yüzden söyleyemedim." Dedi.

Mi Sun, hemen Minho'ya dönüp. "He o zaman ben görevlerimede başlaya bilirim artık. İyileştim sonuçta, kılıç kullana biliyorsam onu da yapa bilirim." Meraklı gözler ile Minho'nun cevabını bekliyordu Mi Sun. Artık gerçekten sıkılmıştı. Ve eski haline dönmek istiyordu, zaten saray içinde başlayan Mi Sun'un ölüm döşeğinde olduğu dedikoduları artık yalan olduğunu göstermek istiyordu.

"Minho bence artık hiç bir şansın yok izin ver gitsin işte." Changbin de Mi Sun'un rahat bir nefes almasını istiyordu artık. Sürekli koruma gibi başında dönüp duran bir abi istemiyordu. Minho biraz düşünür gibi yapmış sonra ise. "Seungmin'i çağırın. O versin cevabını Mi Sun'a" dedi. Mi Sun ellerini birbirine vurup. "Al işte gene başka birine attı mevzuyu."

Minho ona dönüp. "Sen uyandıktan sonra çok ve boş konuşmaya başladın ha, bilmem farkında mısın." Diye kızarmış gibi yaptı Mı Sun'a. Mi Sun'da ayağa kalkıp eğiliyormuş gibi yaptı ve. "Affedin beni efendim haddimi aştım." Dedi. Jisung ve Mi Sun gülerlerken Minho hafif bir gülümseme ile bakıyordu ikisine. Kimsenin bunu görmediğini düşünüyordu ama Changbin den haberi yoktu.

Sarayın yer altındaki gizli kısmında kral karşısındaki gence bakıyordu. İstediğini elde etmişti, o konsey toplantısında farklı ülkelerin elçileride vardı. Ve biliyordu ki toplantıdan hemen sonra krallarına bildiri yollayacaklardı. Ama henüz krallar'dan herhangi bir haber gelmediği için neler olucağından emin değildi. Tabi onun pek umurunda olduğu söylenemezdi, gene oğlum ya da kızım uğraşır diye düşünüyordu. O şu an tüm krallıklara üstün olduğunu kanıtlamış olmanın sevincini yaşıyordu. Tabi elinde sadece tek bir kişi vardı, pardon iki. Biri Chan ve diğeri de Mi Sun'du.

Mi Sun'a yapılan operasyonda kan gurubu değiştirilmişti, ama bunun bir faydası yoktu. Çünkü kral için çalışan doktor öyle bir şey hazırlamıştı ki kana karıştığı anda etkisini gösteriyordu. Ve göstermişti de. Mi Sun tahmin edilenden daha çabuk bir şekilde iyileşmişti, bu biraz garip gelsede herkes Mi Sun'un acı çektiğini ama belli etmediğini düşünüyordu. Sonuçta Minho yetiştirmişti onu. Ama işler hiçte sanıldığı gibi değildi.

Kral Chan'a yaklaşıp sert sesiyle. "Bana bak." Demişti. Chan kafasını kaldırıp ona bakınca, memnun bir ifadeyle gülümsemişti. Chan toplantıdan beri sormak için yer aradığı şeyi şimdi sormanın sırası diye düşünüp. "Kızınız. O da benim gibi. Farklı-" kral Chan'ın sözünü kesip. "Ah evet evet. O da senin gibi. Çünkü onun vücudunda senin kanın var. Yani doktor serumu hazırlarken senin kanınında enjekte edilmesini daha uygun buldu. Böylece bünyesi daha çabuk kabul edermiş. Her ne kadar ona müdahale edilse bile, işe yaradı işte serum." Chan şimdi nefret ile bakıyordu karşısındaki adama, elinde olsa kalkıp öldürürdü onu.

"Kendi öz kızınız o sizin nasıl böyle bir şey yapa bilirsiniz ona!" Chan, toplantı odasına girdiği sırada Mi Sun'un ayağa kalkmaya çalıştığını ama abisinin izin vermediğini görmüştü. Hatta Mi Sun'un neden ayağa kalkmaya çalıştığınıda dudak okuyarak anlamıştı. Ona yardım etmek için. Ama şimdi karşısında gördüğü bu iğrenç hatta Chan'ın tabiriyle şerefsiz adamın nasıl böyle bir kıza sahip olduğu onu hem rahatsız ediyordu hemde inanmak istemiyordu.

"Mi Sun abisini gibi değil. Gerçekten severim onu. Böyle yapamamın sebebi de onu sevmem zaten. Kızımın güçlü olmasını istedim abisinden daha güçlü olmasını istedim. Ve yaptımda evet Mi Sun ilk başlarda abisini bırakmayacak ama sonrasında abisinin nasıl bir insan olduğunu görünce benim kollarıma gelicek. Ve ne zaman olursa olsun ben burada onu beklicem."

Bittiiiii!! Selam şu an saat sabah 07:07 ve ben sabah altından beri bu bölümü yazıyorum. Ama bir kısmını dün akşam yazmıştım neyse. Bu bölüm en çok içime sinen bölüm oldu gerçekten. Neden bilmiyorum ama çok beğendim. Neyse bu arada size ufak bir spolier tarzı bir şey vereyim. Chan, Mi Sun için gerçekten abisi gibi olucak. Bunun ne demek olduğunu zaten ilerde hem Chan'ın hayatından hem de Mi Sun'un anlatımıyla görücez zaten. Şimdi asıl konuya gerlisek. Sizlere çok çok çok çok çok çok teşekkür ederim. Yorumlarınızı oylarını hiç esirgemeyip bana destek olduğunuz için. Bu arada Instagram hesabım skzkingdomfic orayada bekliyorum. Tiktok ise jkbgtae ismi değişecek ama şimdilik böyle. Neyse görüşürüz zeytinlerimmm!!

Kingdom of Experiments / MinsungWhere stories live. Discover now