15

39 8 3
                                    

Instagram - skzkingdomfic

Koridorda hızlıca yürüyordu koyu kahve saçlı çocuk. Sarayın dışına çıkınca ata binen kızı görüp koşmaya başladı. "Mi Sun!" Mi Sun, Jeongin'in onu çağırmasıyla arkasını dönmüştü gelenin kardeşi gibi olan çocuk olduğunu görünce o da ona doğru koşarak onun kolları arasına girmiş ve konuşmaya başlamıştı. "Jeongin abim, Jisung, Changbin, Chan hepsini çok özledim ben daha fazla burda durup hiç bir şey olmamış gibi davranamam. Gidip görücem onları." Hyunjin ikilinin yanına gelince Jeongin'in ne söyleyeceğini anlamış ve kara bulutlar ile kaplanmış havaya bakmıştı.

Jeongin ise derince yutkunup tekrar Mi Sun'a bakmıştı. "Sen benden bir şey saklıyorsun Jeongin. Yüzünden belli söyle bana noldu?" Jeongin, Mi Sun'un bir şeyler fark ettiğini anlamışt ama genede bunu nasıl söyleyeceğini düşünüyordu. Mi Sun bu sefer sinirlendiğini hissederek. "Yang Jeongin! Bana derhal ne olduğunu anlat!"

"Abin ve Changbin.. öldürülmüşler. Jisung ve Chan ise sizin doğduğunuz şehirde olduğunu söylediler."

Mi Sun ilk başta duyduklarını idrak edememişti. Ne demek Minho ve Changbin ölmüştü? Herşeye inanırdı ama buna asla. "Ne dedin sen?"

"Duydun işte. Tekrar söyleyemem."

Mi Sun ilk başta idrak edemeyip bir iki adım gerilemişti, ardından hemen yere düşmüştü. Jeongin ve Hyunjin onu tutarken kafasını yukarı kaldırıp gök yüzüne bakmıştı. Kapkaranlıktı aynı Mi Sun gibi. Gözlerinden yaşlar akmaya başlayınca, yüzünde farklı ıslaklıklar hissetmişti. Ama ciddi manada ıslanmak şu an asla ama asla umurunda değildi. Sadece hıçkıra hıçkıra ağlıyordu Mi Sun.

Kalbinde hissettiği inanılmaz acı, resmen ikisinin de gittiğinin gerçeğiydi. Mi Sun'un çığlığı tıpkı Jisung'un ki gibi acı doluydu. Bir kaç dakika daha yağmur altında kalınca Hyunjin, Mi Sun'u kucağına alıp içeri odasına götürmüştü. İkiside Mi Sun'u ilk defa bu kadar çokmüş görüyorlardı, sanki karşılarında o güçlü kız değil de 5 yaşındaki bir kız çocuğu varmış gibiydi.

"Benim Jisung'un yanına gitmem lazım ben burda elim kolum bağlı oturamam."

"Mi Sun tamam gidersin, hatta birlikte gidelim. Ama önce bir sakin ol. Herkes şu an perişan durumda ve tüm gözler senin üzerinde olacak, o yüzden sakinleşip mantıklı bir şeyler düşünmeliyiz. Ama sana hemen sakinleş demiyorum. Ağla, ağlaki acını yaşa."

Mi Sun yanındaki ikiliye sarılıp ağlamaya devam etti. Gerçekten canı çok yanıyordu ve şu an sağlıklı düşünemediğinin farkındaydı.

Aradan geçen bir kaç günden sonra Mi Sun biraz da olsa daha iyi hissediyordu kendini, acısı hala aynıydı ama güçlü duruyordu aynı ona öğretildiği gibi. Dik duruşuyla odasından çıkıp suratına buruk bir gülümseme koydu Mi Sun. Hyunjin ve Jeongin'in yanına gidip.

"Çocuklar zamanı geldi. Ben iyim ve artık Jisung'un yanında olmalıyım." Dediğinde oğlanlar kafalarını sallayıp yola çıkmaları için hazırlık emrini vermişlerdi. Zaten yol çok fazla değildi bu gün yola çıksalar yarın orda olurlardı.

"Mi Sun ama bir sorun var. Biliyorsun baban haber gönderdi saraya gitmen için."

"Ben onu amacını çok iyi biliyorum Hyunjin sen hiç merak etme. Aklı sıra beni kandırmaya çalışıcak yaşlı bunak. Ama ben ona yapacağımı biliyorum, öyle bir intikam alıcam ki hiç kimsenin aklına bile gelmeyecek."

"Yemin ederim bazen senden çok tırsıyorum. Çok şeytani şeyler düşünüyorsun." Jeongin ortamın ciddiliğini düşürmek için böyle bir şey söylemişti. O Yang krallığının tek varisiydi ama ciddiyetten nefret ederdi, sürekli mutlu olmayı ve eğlenmeyi seven biriydi. Onlar konuşmaya devam ederken, askerlerden biri gelip hazır olduklarını söylemişti.

Kingdom of Experiments / MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin