6

55 8 1
                                    

"Yalan söyleme bana iyi falan değilsin bu çok belli." Yapılan güç gösterisinden sonra krallar devlet meselelerini konuşmak için toplantı odasına gitmişken varisler ise gölün ortasında bir yere gitmişlerdi. Mi Sun ise Chan'ı götürmelerinden hemen sonra peşinden gitmişti ve şu an yarasına bakıyordu. "Mi Sun gerçekten iyim. Ufak tefek yaralar sadece birazdan iyileşir zaten."

Mi Sun krem sürmeyi bitirip Chan'ın tişört ünü indirmiş ve ona dönmesini sağlamıştı. "Canının yandığını gördüm kendi gözlerimle. Bana dayanıcam kardeşim dediğini de anladım." Dedi sakin bir sesle. Mi Sun ne zaman Chan'ın yanına gelse sanki Minho'nun yaşındaymış gibi güvende hissediyordu kendini. "Belli etmemeye çalışmıştım halbuki." Diye gülümsedi Chan. "Başarısız olmuşsun demekki." Dedi Mi Sun. Chan tam anlamıyla üstünü giyince ayağa kalktı Mi Sun da ayağa kalkıp üstünü sirkeledi ve Chan'ın koluna girdi.

"Hadi."

"Ne hadi? Nereye?"

"Ben şu an nereye gidiyorsam oraya. Jisung benim yardımcım, sende benim korumam olarak yanımda olucaksın. Bu sayede rahat rahat dışarıda geze bilirsin."

"Mi Sun baban-"

"Babam hiç bir şey diyemez. Ben prenses'im ve bu gün bana veliaht dedi o yüzden karışamaz eğer herhangi bir şey söylerse o zaman bende kraliyet haklarımı kullanırım. Sen insansın. Mal değilsin alınıp, satılamazsın. Ya da onun bunun köleliğini yapamazsın." Bir yandan da Chan'ı mahzen'den çıkartıyordu. "Ama sen korumam olucaksın dedin?" Chan bunu sorarken Mi Sun mahzen'in saraya açılan son kapısını açıyordu. "Gerçek olmadığını kimsenin bilmesine gerek." Demişti güler yüzle.

İki beraber diğer varislerin yanına gitmek için yürürken diğer krallıkların askerleri şaşırmış bir şekilde ikiliye bakıyorlardı. Bu Mi Sun'un çok umurunda değildi ama Chan için pek öyle değildi. İster istemez rahatsız hissediyordu. "Boş ver. Bir süre bakıcaklar sana böyle." Demişti. Gölün kıyısına gelince kayığa binmiş ve Chan'ın da binmesini beklemişti. "Benim gelmem  konusunda emin misin?" Tedirgince sormuştu Chan. Mi Sun ise ciddi misin der gibi bakmış sonrada hadi dercesine elini sallamıştı. Böylece Chan'da binmişti ve kayık kendi kendine hareket etmeye başlamıştı.

"Orda seni ilk gördüklerinde garipsiyecekler. Hatta boş konuşanlarda olucak. Ama takma. Sen benim için oradasın. Bırak söylesinler." Dedi Mi Sun. Chan anlamıştı Mi Sun söylenenleri takmayacaktı ve kendisinin de öyle olmasını istiyordu. Tamam anlamında kafasını salladığında kayık durmuştu. Önce kendisi indi sonrada Mi Sun'un inmesine yardım etti. Nezaket kuralları gereği yapmıştı bunu, ha birde diğer varislerin askerleri olduğu için. Diğer türlü büyük ihtimalle Mi Sun ihtiyaçı olmadığını söylerdi.

Çoğu kişi onlara bakarken Mi Sun ağaçlı yolda sadece karşısına bakarak yürüyordu. Chan'da arkasından aynen onun gibi dik duruşuyla, göz ucuyla bile bakmıyordu onlar hakkında konuşanlara. Varislerin oturduğu yere geldiklerinde Mi Sun abisinin oturduğu yeri bulduğunda gülümsedi. Diğer varisler ise sessizce onu izliyorlardı, aslında Chan'ın nasıl yanında olduğuna anlam veremiyorlardı. Mi Sun herkes e selam verip. "Geç kaldığım için kusura bakmayın, halletmem gereken bir şey vardı da." Demiş ve sonra Minho'nun yanına gitmişti.

E tabiki Minho da neler olduğunu bilmese bile hiç bozuntuya vermeden kardeşinin oyununu devam ettiriyordu ki, güler yüzle karşılamış ve kafasını sorun yok anlamında sallamıştı. Ama gözleri tam tersini gösteriyordu. 'Şu iş bir bittsin her şeyi anlatıcaksın.' bakışları vardı aslında.

"Ben geldim diye konuşmanız bölündü, devam edin lütfen." Diye tebessüm ile konuştu Mi Sun. Ve böylece oyununa Jeongin'i de alet ettmiş oldu. Ya da Jeongin kendisi istemişti böyle olmayı. "Aslında buraya anni gelişimizi konuşuyorduk." Dedi.

"Evet biraz farklı oldu normalde 1 ay öncesinden haber verilir davetler için. Ama herşey sadece iki haftada hall oldu. Ve dürüst olmak gerekirse gerçekten çok güzel bir karşılama oldu. Ben hazırlıklarınız tam bitmez sanıyordum ama muhteşem di herşey."

Choi krallığının küçük prensi, gerçekten içten söylemişti bunları yüzünden belli oluyordu. "Aslında hepsi Mi Sun sayesinde. Herşey ile bizzat o ilgilendi." Minho'nun kardeşini öven sözleri, diğer prenseslerin zoruna gitmiş olucakki yerlerinde kıpırdanmışlardı. Hatta içlerinden bir tanesi Mi Sun'u küçümseme cesaretini bile göstermişti. "Demekki prensesin başka bir işi yokmuş ya da kral gerçekten onun önemsiz biri olduğunu düşünüyor ki sadece hizmetçilerinin yapacağı bir işi prensese yaptırmış." Demişti.

Mi Sun sert bakışlarını o kıza gönderip süzmüştü onu. Üstüne bir de bakışları ile küçümsemişti. Ardından üstten bakışları ile. "Biz aslında anneleriniz in geleceğini düşünmüştük. O yüzden bu kadar özenle onlar için hazırlandık, sizin gibi insanların emeğini küçümseyen prenseslerin geleceğini bilseydim daha farklı bir karşılama hazırlardı. Ayrıca hizmetçi değil görevli ya da yardımcı. Unutma onlar senin yapmaktan aciz olduğun şeyleri senin yerine yapıyorlar. Onlara saygı duyamayı öğren, ayrıca üstlerine saygı duymayıda öğren. Bir daki sefere bu kadar sakin olmam çünkü."

Mi Sun'un sert ve hafif korkutucu sesiyle söyledikleri bazılarını kendine hayran bıraksada. Prensesleri korkuttuğu kesindi. Ama arkasındaki Minho, Changbin, Jisung ve Chan dörtlüsü kesinlikle gurur duymuşlardı.

Selammmm! Bu sefer kısa oldu çünkü aklıma gelmedi ama umarım beğenirsiniz. Neyse oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. Ayrıca Instagram a da bekliyorum skzkingdomfic hesabın adı. Bayyy öptümmm.

 Bayyy öptümmm

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Kingdom of Experiments / MinsungWhere stories live. Discover now