11

45 8 7
                                    

Bölüm şarkısı Leaving Tonight- The Neighbourhood

"Senin kim olduğun ya da kimin için çalıştığın umurumda bile değil! Ben Han Jisung'um benimle nasıl konuştuğuna dikkat ediceksin yoksa kendi ellerimle kafanı o güzel boynundan ayırırım!" Jisung karşısında ki onunla ileri geri konuşan askerin yakasından tutarak söylediği sözler, herkesi şaşırtmıştı. Çünkü dışardan çok naif ve kırılgan birine benziyordu Han Jisung. Onu tam anlamıyla anlayamıyordu kimse, o yüzden di belkide içindeki uyuyan ejderha uyunadığında ondan korkmuş ve çekinmişti insanlar.

Jisung karşısında ki askerin yakasını bırakırken. "Bir daha uyarırsam seni yakanda elim değil bu olur." Demişti kılıcını gösterirken. Ve askerin bir şey demesine izin vermeden arkasını dönüp yürümeye başlamıştı. Yaklaşık 1 aydır kral onu özel bir hassasiyet ile izliyordu, ya da öyle sanıyordu. Jisung sürekli peşinde dolaşan askerlerden sıkılmıştı artık ve en sonunda bir tanesine patlamıştı işte.

Konsey odasının açık kapılarından içeri girince ayakta olan üçlünün yanına gidip onlar gibi durmuş kral'a selam verip beklemeye başlamıştı. "Mi Sun'dan haber geldi. Suikast'e uğramış. Derhal yola çıkın ve onu buraya getirin. Bir an önce kızımı görmek ist-"

"Kızınıza olan sevginiz o zarar görünce mi kabardı? Yoksa tekrar onunla ilgili yeni planlar mı kuruyorsunuz?"

"Sana son kez söylüyorum Lee Minho! Karşında kralın var! Soytarılık yapmak istiyorsan yanındaki şımarttığın çocuğa yap! Ama benim karşımda üslubuna dikkat et!"

"Sözleriniz benim için hiç bir şey ifade etmiyor! Ayrıca kimin soytarılık yaptığını ben çok iyi biliyorum. Ve onu şımartmam sizi ilgilendirmez!"

Minho babası'nın yüzüne karşı ağır konuşup çıkmıştı odadan. Diğerleri de onun peşinden geliyordu. Hepsi zaten dışarı çıkacakları için hazır şekilde atlara binip hızlıca Yang krallığına doğru gitmeye başlamışlardı, başlarına gelicekleri bilmeden.

Bu geçen bir ayda 4üde çok değişmişti, aslında Mi Sun'un olmayışını kabullenmiş ve daha da güçlenmişlerdi. Bu değişimi en çok Minho ve Jisung yaşıyordu. Jisung artık pasif korkak biri değildi. Çok iyi kılıç ve ok kullanıyordu. Üstelik ata binmekte de üstüne yoktu. Ayrıca vücudunu fazlasıyla güçlendirmiş öyleki kas bile yapmıştı. Vücuduyla birlikte karakteri de sağlamlaşmıştı. Artık krala bile meydan okuyordu. Kimseye boyun eğmiyordu, onu küçük görenlere ise çok güzel bir şekilde hadlerini bildiriyordu. Minho belli etmese bile bu onun hoşuna gidiyordu.

Minho ise bu bir ayda asla ama asla ağlamamıştı. Birisi ona Mi Sun'dan bahsedince üzülmek yerine gülümsemiş ve ondan güzel bir şekilde bahsetmişti. Ayrıca babasının emrinde olan hiç bir askere taviz göstermiyordu, onun sınırlarını zorlarlarsa onları ya zindana atıyordu ya da rütbelerini düşürüyordu. Ve bu 1 ayda olası bir saldırıda Chan ve Jisung'un kaçacağı güvenli yeride bulmuştu. Annesinin o ve Mi Sun için aldığı Ying Yang köşküne gideceklerdi. Tabi bunu sadece 3'ü biliyordu. Minho Jisung'un onu bırakıp gitmiceğini bildiği için ona haber vermemişti.

Jisung geldiğinden beri onun yanında farklı hissediyordu Minho. Aynı Mi Sun'a bir şey olucak diye korktuğu gibi Jisung'a da bir şey olucak diye korkuyordu, onu yanından asla ayırmıyor hatta ona aynı bir bebek gibi davranıyordu.

Onlar hızla ilerlerken bir anda her iki taraftan da oklar gelmeye başladı. Atlar şaha kalkınca dördüde sertçe yere düşmüştü. Minho ilk başta şaşkınlık la etrafına bakmıştı ne olduğunu anlamak için. Ama görüş alanına giren omuzundan vurulmuş olan Jisung kalbinin anında hızlanmasına ve telaşlanmasına sebep olmuştu. "Jisung!" Sürünerek Jisung'un yanına gidip kolunu onun üstüne atmış ve ona ok ya da herhangi bir zarar gelmesini engellemek için kendini ona siper etmişti.

"Minho çekil üstümden zarar görüceksin."

"Kes sesini. Senin zarar görmendense ölmeyi yeğlerim Jisung."

Minho, Chan'a bakıp hafifçe kafasını salladı. Chan'da aynı şekilde ona kafasını salladı. Gitmelerini istemişti Chan. Tuzağa düştüklerini anlamıştı bu yüzden ikisinde burdan çıkartıcaktı. Bir anda etraflarını askerler sarmaya başlayınca hepsi ayağa kalktılar. Ortalık resmen savaş alanına dönmüştü. Herkes birilerine girişiyordu. Bu sırada Chan, Jisung'un belinden tuttuğu gibi onu başka bir yere doğru sürüklemeye başlamıştı.

"Chan! Chan bırak beni Minho'nun yardıma ihtiyacı var!" Deyip sürekli debeleniyordu. Bazı askerleri ikisinin kaçtığını görünce onlara doğru ok atmak için pozisyon almıştı. Bunu fark eden ikili hemen okların önüne geçmişti, Minho da Changbin'de sırtlarından vurulmuşlardı. Jisung, Minho'nun o halini görünce bir anda ağlamaya ve bağırmaya başlamıştı. Tüm ormanda duyuluyordu Jisung'un Minhonun ismini haykırışları.

Minho Jisung'a bakıp dudaklarını oynatarak. "Seni seviyorum." Dedi ve yüz üstü yere düştü. Changbin de sadece Mi Sun'u düşünüyordu. Ölürken bile aşık olduğu kız vardı aklında, hiç bir zaman babası yüzünden tam anlamıyla yaşayamamıştı aşkını Changbin. Çünkü babası tehtid etmişti onu. Eğer Mi Sun'un hislerine karşılık verirse Mi Sun'u öldüreceğini söylemişti. Bu yüzden korlmuştu Changbin ona bir şey olucak diye yanaşmamıştı Mi Sun'a. Ve şimdi aklında olan tek şey onun gri gözleri ve gri saçlarıydı sevdiğini düşünerek kapatmıştı gözlerini dünyaya.

Minho'da,Changbin'de sevdikleri için veda etmişlerdi bu hayata onları korumak için feda etmişlerdi hayatlarını. Kimse tahmin etmemişti onların böyle öleceğini, kral bile. Oğlunun solmuş ve buz gibi olmuş suratını görünce tahmin etmemişti plan'ın böyle olucağını. Kendi elleri ile öldürmüştü oğlunu, aynı eşini öldürdüğü gibi.

Bittiiii!! Selammmm nasılsınız? Umarım iyisinizdir ben çok iyiyim. Bölümü beğendiniz mi umarım beğenmişsinizdir. Bu arada destek vermeyi unutmayın lütfen.

Instagram- skzkingdomfic

Kingdom of Experiments / MinsungWhere stories live. Discover now