24."The return of the king" Final

26 8 15
                                    

Gri saçlarıyla uzun koridorda hızlı ve kendinden emin adımlarla yürüyordu genç prens. Saçları hızlı yürümesini'nin etkisiyle uçuşurken yüzündeki mutlu ifade asla bozulmuyordu. Biri gri biri kahverengi olan gözleri heyecanla bakıyordu etrafa. Yanından geçen askerler, korumalar onu gördükleri zaman hazır ola geçiyor başlarını eğiyorlardı.

Taht odasının önüne geldiğinde kapının açılmasını işaret etmişti askerlere. Büyük kapılar gürültüyle açılırken karşısında tahta oturan babasını görünce yüzündeki tebessüm gülümsemeye dönüştü. Sakin adımlarla babasına doğru yürdü genç prens, kapılar kapanınca da koşarak sarıldı babasına.

"Seni çok özledim baba!" Sesindeki sevinç o kadar belliydiki dışardan gören birini gülümsete bilirdi. Minho kendisinin kopyası olan oğluna sarılmayı bırak gülümseyerek. "Bende seni çok özledim güçlü prensim benim."

Minho uzun süredir başka bir ülke ile savaş halindeydi. Bu sebeple kendi krallığına gelememişti, haliyle oğlu onu fazlaysa özlemişti. Fakat şu an aklında başka bir soru vardı. Jisung neredeydi? Geldiğini bilmiyor muydu?

Minho tam konuşacak iken taht odasının kapıları bir kez daha gürültüyle açıldı. Dolu gözleriyle Jisung belirdi. Minho özlediği yüzü görünce nefesini tuttu, onu aylardır görmüyordu ama o hala aynı Jisung'du.

Bir an bile düşünmeden Minho'ya koşup sarıldı Jisung. Kokusunu çekti içine çok özlemişti onu, kokusunu, gri saçlarını, gözlerini, her şeyini çok özlemişti onun.

Nunsong biraz geriye çekilip babalarının bu halini güler yüzle izlemişti. İkisinin birbirlerini ne kadar çok özlediğini tahmin ede biliyordu. Jisung, Minho'dan ayrılıp elleri ile Minho'nun yüzünü avuçları arasına aldı. "Geldin, geldin iyisin sen."

Minho hızla başını sallayıp. "Evet. İyim güzelim. Üzme artık kendini, çok iyim ben." Demişti.

Nunsong ikilinin özlemini anlıyordu, ama bu romantik an fazla gelmeye başlamıştı. "Of! Yeter ama sıkıldım sizin bu duygusal hallerinizden." Minho oğluna bakıp. "Kıskandım demiyorda sıkıldım diyor."

"Hiç te bile sizi kıskanmadım ben." Minho oğlunun bu sözlerini hiçe sayarak onu kolunun altına alıp saçlarını dağıtmıştı. "Ya baba! Daha yeni yapmıştım saçlarımı!"

Minho kahkaha atıp. "Aynı halan gibisin Lee Nunsong! O da 'abi yapma daha saçlarımı yeni yaptım' derdi."

"Halam haklı Lee Minho! Bu saçları bu hale getirmek ne kadar zor biliyor musun sen!"

"Bilmiyorum prens hazretleri! Bilmekte istemiyorum."

Nunsong, Minho'nun onu bırakmayacağını anlayıp zorlukla kurtulmuştu elinden. Yüzü kırmızılaşmıştı aynı Jisung gibi. Nunsong bir çok yönden babalarının kopyasıydı, dış görünüş olarak Jisung'un kişilik olarak da Minho'nun. Fakat bazı huyları vardı ki tam anlamıyla halası Mi Sun'dan almıştı. Mesela halası gibi kendi kuralları vardı, her zaman da kendi bildiğini okurdu.

"Yemin ederim çocuk gibisiniz."

"Biz miyiz çocuk?" Baba oğulun aynı anda söylediği şey Jisung'un gülmesine sebep olmuştu. Bir kez daha huzurlu olduğunu hisseti Jisung.

Onların bu huzuru nasıl sağladıklarını öğrenmek için 15 yıl geriye gitmek gerekiyordu. Savaştan önce halk kehaneti öğrenmişti, herkesin içini bir korku kaplarken büyük savaştan sonra Minho büyük bir galibiyet kazanmıştı. Savaşın sonunda babasının ölmediğini görmüş onu zindana kapatırmış ve annesini nasıl öldürdüğünü öğrenmişti. Zehir ile ölmüştü annesi. Vücuda bir kez girdimi tedavisi olmayan ve zaman içinde acı çektirerek öldüren bir zehir ile. Aynı zehri buldurdu Minho. Ve babasını o şekilde öldürdü. Oğlu doğduktan 1 hafta sonra ölmüştü Lee Min Ki. O zamanlar kimse bilmiyordu ama Jisung savaş sırasında Nunsong'a hamileydi zaten. Minho'nun tahta oturuşu çok büyük bir gösteri ile kutlanmıştı. Halk memnundu Minho'nun kral olmasından, ülkeyi fazlasıyla iyi yöneteceğini biliyorlardı.

Kingdom of Experiments / MinsungWhere stories live. Discover now