10

41 7 2
                                    

"Onlarıda dahil etme zamanı geldi."

"Lakin efendim o sizin tek varisiniz. Eğer deney sırasında herhangi bir sorun olursa, krallık tehlikeye girer."  Kral elini sertçe masaya vurunca masada oturanlar bir anda sıçramışlardı. Kralın bir anda bu değişimi herkesi şaşırtmıştı ama çoğu kişi delirdiğini düşünüyordu çünkü kendi veliahtını bile gözden cıkartmıştı. "Lafımı ikileten herkesin ölümü bizzat benim elimden olucak!"

Söyledikleri masadaki herkesin titremesine sebep olurken kralın sadık adamı olduğu bilinen ve kral'a en yakın yerde oturan Bay Kang kral'a dönüp. "Peki efendim nasıl yapıcaz? Demek istediğim Lee Minho'da Seo Changbin'de Han Jisung'da kandırılması çok zor insanlar onları nasıl ya da hangi yöntem ile deney için hazır hale getiricez?"

Kral sırıtarak ellerini önünde birleştirdi ve konuşmaya başladı. "Hepsinin tek bir zayıf noktası var. Mi Sun. Onlara Mi Sun'dan haber aldığımızı suikaste uğradığını ve gidip onu hemen buraya getirmesi gerektiğini söyleyeceğiz. Böylece 4üde koşa koşa bu plan'a atlayacaklar. Chan'ı da orda bayıltıp mahsene kapatıcaksınız. Geri kalan üçlü ise doktor a götürülücek ve benim emrimle beraber deney başlayacak ben bizzat orda olucam. Ama öncesinde bir ön hazırlık gerek. Eğer direk Mi Sun'dan haber geldiğini söylersek inanmazlar. Minho herkesin tahmin ettiğinden daha güçlü ve daha zeki. Seninde dediğin gibi kolay kolay kandırılmazlar, bu sebeple plan'ı yapacağımız günüde ben söyliyeceğim sizlere."

Kralın gözü dönmüş gibiydi. Aklından o kadar deli planlar geçiyoru ki anlamak son derece zordu. Bu sırada bu plan'ın 4 kurbanı kendi işleri ile meşgullerdi. Jisung gölün kenarında resim çiziyordu, tek başına resim çizmesi garip hissettirmişti. Mi Sun'un yokluğunu çok hissediyordu her ne kadar belli etmesede. Gün batımı ona Mi Sun'u anımsatıyordu. Onun gibi sert ama aynı zamanda onun gibi merhametliydi.

Chan ve Changbin ise bu gün kızlar ve erkekleri birlikte çalıştırmayı daha uygun buldukları için önlerindeki 40 kişi ile ilgileniyorlardı. Minho ise odasında veliaht prens olmanın getirdiği sorumluluklar ile uğraşıyordu. Gözü önündeki kağıtlarda olsa bile aklı başka yerdeydi. İki gün önce konuştukları şey Minho'nun gerçekten endişelenmesine sebep oluyordu. Bu nedenle olası bir saldırıda Jisung ve Chan'ı burdan nasıl güvenli bir şekilde çıkarta bileceğini düşünüyordu iki gündür. Ve aklına tek bir fikir mantıklı gelmişti, kendisi ve Changbin'i feda edecekti başka şansı yoktu çok düşünmüştü lakin aklına başka hiç bir plan gelmemişti.

O kadar bunalmıştı ki Minho sandalyesinde geriye yaslandı ve kafasını da arkaya attı. Vücudunun ağrıdığını fark etmişti. Böylece oturduğu yerden kalkıp odasından çıkmıştı. Gene nereye gittiğine dair hiç bir fikri yoktu. Sadece ayaklarının onu götürdüğü yere gidiyordu Minho. Ancak ayakları onu hiç istemeyeceği bir yere getirmişti. Mi Sun'un odasına...

Mi Sun gittiğinden beri bir defa bile girmemişti o odaya. Korkuyordu aslında güçlü duramamaktan çok korkuyordu. Ama yapmalıyım diye geçirdi içinden, kapının kulpunu yavaşça indirip girdi içeri. Girdiği gibide burnuna dolmuştu gardenya kokusu. Minho derin nefeslerle içine çekti özlem dolu olduğu kokuyu. Gözlerini gezdirdi ezbere bildiği odada, anıları geldi aklına.

"Abi!"

"Sakin ol prenses boğucaksın beni."

"Sakin falan olamam, neden haber veremeden öyle tehlikeli işlere bulaşıyorsun sen?"

"Tamam tamam söz veriyorum bir daha yapmicam."

Gerçekliğe döndü sonra. Nereye baksa Mi Sun'u görüyordu Minho. Ve bu psikolojik olarak ona hiç iyi gelmiyordu. Kalbinin acımasına sebep oluyordu. Gözleri dolmaya başlamıştı, ne kadar güçlü durmaya çalışsada başaramıyordu. Mi Sun'un kolay kolay dönmeyeceğini ve aslında sürgüne gönderildiğinin farkındaydı. Kral, Minho'nun olası bir isyan çıkartıp onu tahtan indirme ihtimaline karşı Minho'nun gücünü ikiye bölmek için göndermişti Mi Sun'u öyle tahmin ediyordu.

Minho kapıya yaslanıp destek aldı, sonra derin bir nefes alıp dikleşrirdi kendini ve konuşmaya başladı. "Andım olsun ki bu odadan çıktıktan sonra bir daha asla zayıf halimi kimseye göstermicem. Andım olsunki bundan sonra Mi Sun'un dediği gibi güçlü olucam. Andım olsun ki o şerefsiz herifi öldürüp kız kardeşimi tekrar buraya getiricem." Deyip hırsla odadan çıktı Minho.

Ama bu öyle basit bir hırs değildi. Minho artık ipleri eline alma zamanının geldiğini fark etmişti. Onun ve çevresindeki herkesin can güvenliği tehlikeydeydi, bunun en büyük örneğide Mi Sun'un gitmesiydi. Kafasında kendi ordusunu kendi yandaşlarını toplamalıydı. Şu an Minho, Mi Sun, Changbin, Jisung, Seungmin ve Chan dahil 8 kişilerdi. Hatta eğittikleri bir kaç kişide Minho'ya bağlı olduğunu söylemişti. Ama elbette bu yetmezdi. Çok daha fazlasına ihtiyaçı vardı Minho'nun. Öyleki babasına karşı isyan ettiği an tüm krallıkları karşısına alacağına emindi. Hızlı hareket edecekti hızlı ama kimseye çaktırmadan. Öyleki plan bittiğinde kimsenin ruhu bile duymayacaktı. Herkes herşeyi öğrendiğinde Minho çoktan kral olarak babasının tahtında oturuyor olacaktı.

Selammmmm!!! Biliyorum çook kısa ama aklıma bir şey gelmedi ve bence güzel bir bölüm oldu. Minho'nun artık tek başına olduğunu ve çocukluktan geçip gerçek bir yetişkin gibi evrim geçirmesini sağlayan ya da bazı şeylerin farkına vardığı bir bölüm oldu. Ama Minho'nun kral olması çok havalı olamaz mı? King Minho!! Bence çok havalı. Bu arada lütfen destek verin çünkü hem okumalar hem oylar hende yorumlar inanılmaz çok düştü desteğinize ihtiyaçım varrr. Bir sonraki bölümde görüşürüzzzzz

 Bir sonraki bölümde görüşürüzzzzz

Ups! Gambar ini tidak mengikuti Pedoman Konten kami. Untuk melanjutkan publikasi, hapuslah gambar ini atau unggah gambar lain.
Kingdom of Experiments / MinsungTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang