19"The return of the prens"

38 10 2
                                    

Elleri kılıç tutmaktan yorulmuş, ve nefes nefese kalmıştı Mi Sun. Saat 7 den beri tüm askerlerle birlikte antrenman yapıyordu, saatin şu an kaç olduğundan haberi bile yoktu. Ter içinde kalmıştı. Jisung ise bazı yeni katılanlara nasıl kılıç tutulacağını anlatıyordu. Mi Sun bu son maçıda alıp kılıcını indirmişti, bir elini beline koyup. "Bu gün çok iyi iş çıkardınız. Hepinizi tebrik ederim. Dinlenin artık." Demişti güler yüzle. Herkes bitkin bir şekilde teşekkür edip yere çökmüştü. Jisung, Mi Sun'un yanına gidip. "Bu gün gerçekten çok çalıştılar, hepsi çok iyi bir şekilde kılıç kullanıyorlar. Tabiki sadece kılıç yetmez, bazılarının ok kullanması gerek, ve kesinlikle hepsinin yakın dövüşte çok iyi olmaları gerekir."

Mi Sun, Jisung'un söylediğiyle yutkunup. "Haklısın, bir şekilde onları daha iyi eğitmemiz gerek. Ama nasıl?"

"Bize bir yakın dövüş uzmanı lazım."

"Changbin burda olsaydı bu görevi o üstlenirdi." Mi Sun biraz duraksayıp etrafına bakmıştı, sonra birden Jisung'a dönüp. "Jisung kesinlikle akşam konuşmalıyız. Ama şimdi gitmem gerek." Deyip kılıcı yere bırakıp koşarak odasına gitmişti Mi Sun, Jisung ise şaşkın şaşkın ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Mia odasının olduğu kata gelince kendi odasının aksine abisinin odasına girmişti. Odaya hafif bir göz gezdirmiş sonra da çalışma masasına yönelmişti. Çekmecelerden birini açıp karıştırmaya başlamıştı.

Aradığı şeyi bulamayınca başka bir çekmeyi karıştırmış ve orda bulmuştu tahta kutuyu. İçini açık küçük şişeyi eline almıştı Mi Sun. "Abimi benden saklamak o kadar da kolay değil Lee Min Ki." Yüzünde zafer kazanmış gibi bir gülümseme vardı. Mi Sun abisinin odasından çıkıp kendi odasına gitmiş ve elindeki kutuyu çizdiği resimlerin altına saklamıştı. O kadar çok resim vardı ki orda arama yapılsa bakmaya üşenirlerdi. Gün batımına yakın Jisung odaya gelince Mi Sun onu çekip direk oturtmuş ve aklındaki şeyi anlatmaya başlamıştı.

Jisung duyduklarıyla ağzını aralarken, aslında çok zekice olduğunu düşünüyordu. Her zaman olduğu gibi yemekleri gene Mi Sun'un odasına gelmişti. Kral son ettikleri kavgadan sonra Mi Sun'un yüzünü görmek istemediğini söylemişti. Mi Sun'un ise tek dediği şey. "Onun iğrenç suratını görmeye hiç meraklı değilim." Di.

Saat gece yarısına yaklaşırken. Mi Sun'da Jisung'da simsiyah giyinmişlerdi. Mi Sun gri saçları karanlıkta bile belli olduğu için kafasını örtmüş ve gözleri açıkta kalacak şekilde kumaştan yapılmış bir maske takmıştı. Belindeki deri kemer'e  hançerini, kılıcını ve Minho'nun odasından aldığı küçük şişeyi yerleştirmişti. Jisung'da aynı onun gibiydi tek farkı kafasında kapşon yoktu ve ellerine herhangi bir şey giymemişti.

Mi Sun saati kontrol ettiğinde tam 12 olduğunu görmüş ve başıyla işaret vermişti başlamak için. İkili sessiz bir şekilde odadan çıkmış ve zemin kata kadar gayet sorunsuz bir şekilde ilerlemişlerdi. Ancak mahzene açılan kapıların önüne geldikleri zaman 4 askerin beklediğini görmüşlerdi. Jisung Mi Sun'a dönüp iki parmağıyla 'ikisi senin ikisi benim.' demişti. Mi Sun onu kafasıyla onayladıktan sonra ikisi bir anda 4 askerin arasında dalmışlardı.

İlk iki asker ikili için kolay lokmaydı. Mi Sun ilk askerin omuzlarına çıkıp boynunu kırarken, Jisung'da hançerini diyaframına saplamıştı. Fakat diğer iki asker onların orda olsuğunu fark etmiş ve doğal olarak kendini korumaya almıştı, bu yüzden Jisung yakın dövüşe girerken, Mi Sun da hançerini askere saplamaya çalışıyordu. Burda biraz yorulsalarda sonuda Mi Sun askerin boğazına hançerini saplayıp sertçe çıkartmıştı. Jisung ise kendi dövüştüğü askerin kafasını alıp sertçe dizine vurmuştu, böylece hem burnunu kırmış hemde bayılmasına sebep olmuştu.

Kingdom of Experiments / MinsungWhere stories live. Discover now