10.bölüm

42 5 0
                                    

Melike

Kameralardam gözümüz çıkmıştı.

Hayır yani çekiyorsunuz flash niye patlatıyorsunuz abicim ablacım.

Neyse işte otelde herkesin oda kartı verildikten sonra Kübra'yla birlikte kalacağımız odaya çıkmıştık. Eşyaları yerleştirdikten sonra biz tam kapıyı açmışken kapıda duran Kazımcan ve Barışı gördük.

"Ulan! Korktum."

"Ya abla bizde gelelim sizinle!" Ne için gelmek istediklerini bilmiyoruz sanki. Ulan Barış bunlar hep senin başının altından çıkıyor.

"He tabi, aklınız sıra bizimle geldikten sonra farklı yerlere takılacaksınız."

"Ha siz otelden Kaçmak istiyorsunuz?" Kübra yeni anlamıştı. Kapıyı kapatıp asansörün önüne gittik. Beklerken bunlar hala paçamıza yapışmış ikna etmeye çalışıyordu. Şimdi olay şu, maç öncesi olabilecek her şeyden korunmak için oyuncuların otel dışına çıkması yasaktı. E malum otelde sıkıcı.

"Barış? Kazımcan?" Kerem'in sesini duymamla kalbim yine başlamıştı.

"Kaptanıımm,"

"Canıımm, ulan şöyle gelme demedim mi ben sana?" Kerem hafifçe Barış'ın kafasına vurdu. "Abi nolur bizde gidelim ya, söz çok dikkat edicez."

"Nereye?"

"Çarşı da gezeceğiz biraz ama bu aslan parçaları peşimizi bırakmıyor."dedim. Bunlara aslan parçası demek çok güzeldi. Ya da aslan yavrusu.

"Hayır hayır olmaz, hem siz de çıkamazsınız. Size de yasak."

"Ne? Ne alaka?" Resmen yıkılmıştık, birlikte gezemeyeceksek neden geldik ya biz buraya?

"Ya bir anda birine bir şey olursa? Ya da tercümana ihtiyaç duyulursa? Kusura bakmayın, biz sağlıkçısıyla, tercümanıyla, oyuncusuyla, direktörüyle birlikte bir takımız. Kural da takım için geçerli, sizde çıkamazsınız." Şu an da Kerem'i boğsam, günah mıdır? Off.

Çocuk gibi başımızı önümüze eğdik, insafsız adam bu halimize bile izin vermemişti. "Of Kerem ya! Bari otel içinde dolaşalım."

"Onda bir sorun yok, otel dışı yasak. "

"Ne kadar saçma! Otel içinde de başıma bir şey gelebilir değil mi?" Diye yakındı Kübra.

"Evet ama otel dışında gelmesi daha yüksek bir oranda."

"Ulan siz peşimizden gelmeseydiniz saniyeyle Kerem'den kurtuluyorduk. Bittiniz oğlum siz!" Kübra bunu söyleyince arkasında durdum, Kazımcan ve Barış tabana kuvvet kaçmaya başlayınca bizde kovaladık.

Salak kafam gerçekten futbolcu kovalamak nedir ya? Öldüm öldüm. Ciğerim yok, gitti söndü. Bahçeye kadar kovalamıştık. En son pes edip kendimi yere bıraktım. Kübra da yanıma gelip oturdu.

"Kafama kuş- hah, kuşlar sıçsın emi.." nefes nefese söylediği şeye güldüm. Torreira önümüzden geçerken Kübra seslenince yanımıza geldi.

"Do you have any other gum with you?"

Torreira başını salladı, artık ne için bilmiyorum. Cebini karıştırıp bize iki tane sakız atınca anladım.

"He sakız, Thank you. Neyse kalk gidelim." Önce Kübra kalkınca elimi uzattım. "Yaşlı teyze seni." Dediğine gülüp arkamı sirkeledim.
Bizimkiler kendi aralarında paslaşırken bizde oradan geçiyorduk. Yemek yemek için içeri geçecektik.

"Melike! Top--" daha ne olduğunu anlamadan kafama sertçe çarpan topla dengemi kaybedip yere düştüm. "Lan! Melo iyi misin?!"

"Allah," Gözlerimi açıp kapatırken gözümün önünde beliren Kerem'le benim kalp yine başlamıştı mesaiye. "Öldüm sanırım." Dedim. Gülüşüne kurban olduğum gülerek başını eğdi.

"Yok daha amel defterin kapanmadı," doğrulup etrafa baktım. Elini uzatınca tuttum ama ellerim nasıl titriyor görmeniz lazım. Ellerime bakınca hemen geri çektim. "Özür dilerim, yanlışlıkla oldu. Iyisin değil mi?"

"İ-iyiyim."

"Kuzum kafa travması geçirdin. Sol gözünün yanı kırmızı olmuş buz tutalım." Gözlerimi büyütüp bahsettiği yere dokundum. Çok sıcaktı.

"Allahh, şişmesin?"

"Kübra! Buraya gelsene." Okan hoca Kübra'yı çağırmıştı, Kübra yanıma gelip "Sen geç otur bir yere.. Kerem sen buz getirebilir misin? Ben hemen gidip geleyim."

"Tabi tabi, burda bekle." Arkamızda ki banka oturdum. Bugün Kerem'le çok yakınlaşmıştık, umutlanmak istemiyorum Allahım ama şansımız var mıdır? Bu kadar seviyorum evet, ama ya hayırlı değilse? Ne olursa olsun sen hayırlı olanı nasip et Allahım. İnşallah hayırlısı Kerem'dir. Amin amin.

Kerem gelip yanıma oturduğu sırada akşam ezanı okunmaya başladı. "Abdest de gitti.." diye sessizce söyledi ama duymuştum. Buz poşetini topun çarptığı yere doğru bastırdı.

"Ben tutarım sen abdest almaya git istersen. Gecikme."

"Yok sorun değil tutarım, bitsin giderim." Başımı salladım. O gidene kadar başka bir şey konuşmadık, buzu tutarken arada bakışlarını yakalıyordum ama dönüp bakmaya cesaretim yoktu. Çok müthişsin be adam.

Ayağa kalkınca bende kalktım, gözleri çok güzel Allahım. Direkt benim gözlerime bakıyordu. "Yeşil."

"Hm?" Diye sordum.

"Senin de gözlerin yeşil, benimkiler gibi." Şaşırarak başımı salladım. Yeni mi fark etmişti? "Güzel. Sonra görüşürüz."

Ne?

Ne güzel.

Kerem Allah seni ne etmesin. Ne güzel oğlum? Kafama takılan sorularla Oflayıp geri oturdum.

Kübra

Takım sahaya çıkarken ben de Okan hoca ile birlikte yedek kulübesinde yerimi almıştım. Maçın ilk dakikalarında karşı takımdan biri sakatlanmıştı. Kendi kendine yapmış gibi bir şey oldu. Ayağı kaymış çelme takmıştı kendine.

İlk yarı normal geçmişti, gol hala atılmamıştı, daha doğrusu biz atmıştık ama ofsayt olmuştu.

"Tete! Gel, oyuna gireceksin." Okan hoca Tete'yi yanına çağırdı, ceketimi çıkarıp koltuğa koydum ve yanlarına gittim hemen. Tete üzerini giyerken ben de Okan hocanın dediklerini anlatıyordum Tete'ye.

"Okey? And then--" karşı takımın siyahi oyuncusunun üzerime geldiğini gördüm, tabi ben bir tepki gösteremeden bana çarpıp ikimizi de yere düşürmüştü. Benim bilek gitti sanırım..

Top taça gitmesin diye koşarken ayağı takılmış, bu yüzden düşürmüştü ikimizi de. Lan oynamadan sakatlandım.

Yerden kalkarken Berat yanıma koşmuştu ve yardım etmişti kalkmama. "Iyi misin?! Bir yerine bir şey oldu mu?" Gülümsedim, "sorun yok, devam et." Endişeli bakıyordu. Neden?

"Kübra, iyisin değil mi?" Başımı salladım "Iyiyim Kerem(demirbay) abi." Kerem abi yanıma geldi. Berat oyuna dönmeden alnımdan öpüp gidince şok olmuştum. Bileğimin acısını bile unutmuştum resmen. NEDEN ÖPTÜ BU ŞİMDİ?

"Gel sağlıkçıya gösterelim bileğini. Üzerine düştün." Kerem abiye başımı sallayıp sağlıkçının yanına gittik. Sprey sıkıp sardılar. İncinmişti. Otele dönünce orada ki revire gidecektim.

Kulübeye dönerken Melike nasıl olduğumu sordu, baş parmağımı kaldırıp (👍 bundan) iyiyim işareti yaptım. Ben hâlâ Berat'ın alnımı neden öptüğünü anlamamıştım.

"Kız önce Melike sonra sen, en yakın arkadaşsınız diye aynı anda da gazi olunmaz." Okan hoca dalga geçince güldüm.

Ula Nolayi Nolayi?Where stories live. Discover now