21.bölüm

29 3 0
                                    

Kübra

Maçın başlamasını beklerken çantamdan çikolata çıkardım ve paketi açıp ısırdım. Bugün baya soğuktu hava. Bizimkiler donacaktı valla.

"Oo, Kübra. Naber?" Tanıdık gelen sese döndüm. Pezevenk, puşt, şerefsiz gotüm. Daha çok sayardım da ayıp.

Ilk ve son sevgilim Burak buradaydı.

Tamam şimdi bu takımda olduğunu biliyordum ama tamamen unutmuşum. Ayrılma sebebimiz beni aldatmasıydı.

Bir şey demeden Çikolatamı yemeye devam ettim, tabii o elimden alıp kendisi yiyene kadar. Sinirle üzerine yürüdüm "Sen ne ayaksın lan?! Siktir git kendi takımına. Çarpıcam elimin tersiyle."

"Haberler doğru mu? Berat'la çıkıyormuşsun."

"Sanane lan?! Hem nerede o biricik kız arkadaşın, git yanına özlemiştir seni!"

"Ne kız arkadaşı yok öyle bir şey, ben seninle tekrar olmak istiyorum Kübra. Seni seviyorum ben bir hata ettim." Güldüm.

"Ha sen o yüzden sordun Berat'la çıkıyor musun diye? Allah aşkına yürü git." Tam gidecekken kolumdan tutup kendine doğru çekti beni.

"Kırarım o elini sokarım bir tarafına şimdi!" Bağırıp bir hışımla çektim kolumu.
Bir kaç çalışan bize doğru bakınca yüzü düştü Burak'ın. Fısıldar tonda konuştu.

"Kübra sesini alçalt." Etrafa baktım, tamam haklıydı. "Maç oynanacak ve gideceğiz, benimle muhattap olma hele o bakışlarını üzerimde dahi görmek istemiyorum. Senin gibi mallarla anca oruspular uğraşıyor zaten. Hadi ikile." Diyip iki parmağımla göğsünden ittim onu.

Oradan uzaklaşırken saate baktım, 10 dakika kalmıştı. Soyunma odasına gittim bende, en azından orada rahatım.

"Güzelim, Burak'la ne ayak? Hararetli konuşuyordunuz." Arkamdan gelen Berat'a baktım. Şimdi ne diyeyim. Yanlış anlamaz umarım.

"Ay yok yürürken çarpıştık da ona sinirlendim biraz, kızdım." Ağzında bir şeyler geveledi, "Hm?"

"Bir şey yok." Başımı sallamakla yetindim.

Diğer oyuncularla sohbet ederken Melike geldi içeri, nefes nefese kalmıştı. Elinde ki çantayı kenara indirip içinden krem olduğunu düşündüğüm şeyi çıkardı.

"Kerem, gel önce krem süreyim sonra ağrı bandı takayım. Hadi hızlı, geç kalmayalım."

Film izler gibi anı izliyorduk hepimiz, Melike anlık bize dönüp baktığında utanarak geri çekildi. Kerem baya aşık aşık bakıyordu bizimkine. "Kızım hadi işini bitir koridora geçeceğiz."

Berat'ın yanağından öpüp Okan hoca ile çıktım oradan, sahaya çıkarken Hoca teknik direktör ile selamlaşmak için diğer kulübeye yönelirken bende bizim klubeye geçmiştim.

Istiklal marşı okunduktan sonra maç başlamıştı.

Berat 2 gol bulmuştu maçta, normalde golden sonra bana doğru koşar ya da sevincini bana doğru yapardı ama bu sefer yapmamıştı. Dalgınlığına gelmiştir muhtemelen, ya da anın heyecanıyla...

İlk yarı sona erdiğinde skor 3-0 dı, diğer golü de Demirbay atmıştı. Içeri geçtiğimizde Okan hocanın konuşmasını tercüme ettim. Pek bir şey konuşmadı zaten.

İhtiyaçlarını gidermek için herkes dağılırken ben de Berat'ın yanına gitmiştim. Sinirli gibiydi ama anlamadım. "Hayatım? Iyi misin?"

"Iyiyim." Ben yanına oturmuştum ki o kalktı ve uzaklaştı. Ne olduğunu sormak için gidecekken Okan hoca beni çağırdı. Son kez Berat'a bakıp gittim.

Neyi yanlış yaptım?

Melike

"Bak elimde kalırsın, birini çağırmadan önce git." Lavabodan çıkmış Kerem'in yanına gidecekken Burak yolumu kesmişti. Aptal diyorum inanmıyorlar.

"Onunla sadece konuşmak istiyorum Melike, yanlış bir şey yok bunda."

"Lan sen ne yüzle--"

"Bir sorun mu var?" Abdülkerim yanımıza gelmişti, sinirle boynumu kıtlattım.

"İşine bak, konuşuyoruz şurada." Dedi Burak. Abdülkerim hiç yüzüne dahi bakmamış bana bakıyordu, başımı salladım. "Sorun yok, arkadaş yolunu bulamamışta onu gösteriyordum."

"Gidelim o zaman, Kerem bekliyordu seni." Burak'a son kez bakıp döndüm ve yürüdüm. Aptal çocuk Kübra'yla onu buluşturmamı istiyordu. Neymiş hata etmişte, hala Kübra'yı seviyormuşta. Mal.

Yazar hanımdan devam edelim

Maç 5-2 son bulmuş yine her zaman ki gibi Galatasaray kazanmıştı. Oyuncular duşlarını almış üzerlerini giyinmiş ayrılmışlardı oradan. Kübra ve Melike de araçlarıyla dönmüştü.

Arabayı park etmiş, tesisin girişine doğru yürürlerken Kübra, Berat'ın kapıda olduğunu gördü. Melike onları yalnız bırakmak adına içeri geçmişti.

"Buz gibi dışarısı, saçların da ıslak hasta olacaksın valla. Gel içeri geçelim." Dedi Kübra. Berat'ın koluna girecekken Berat kendini geri çekince ne olduğunu anlamadı. Bir gariplik vardı ama.

"Hayatım.. bir hata mı yaptım? Bugün biraz sinirli gibisin."

"Hem sinirli hem kırgınım. Neden yalan söyledin?" Kaşlarını çattı Kübra. Anlamadı tabi ilk başta. "Ne konuda?"

"Burak'la konuştuğunuz şey. Ne konuştuğunuzu duydum ama sen doğruyu söylemedin. Neden?" O an Kübra kalbinde bir ağrı hissetti. Çok büyük bir hata yapmıştı. Sevdiğine yalan söylemişti. Ne olursa olsun, onu düşünmüş olsa bile söylemişti.

"Berat ben--"

"Dürüst ol!" Sesini yükseltmişti Berat. Kübra bir adım geri çekildi. "Burak eski sevgilim.. benimle konuşmaya çalıştı. Bizim sevgili olup olmadığımızı sordu seni ilgilendirmez dedim sonra beni hâlâ sevdiğinden bahsetti tekrar birlikte olmak istediğini söyledi ama tabiki kabul etmedim tartıştık küfür edip gittim." Gözleri dolu dolu anlatmıştı olanları, Berat'sa tam tersine her an gözlerinden ateş çıkacakmış gibi bakıyordu.

"Neden yalan söyledin Kübra? Bunu ilk önce anlatmak zor muydu? Yoksa sen de mi hâlâ--"

"Hayır!" Ileri doğru atılarak bağırdı Kübra, "asla. Asla öyle bir şey yok. Ben o an Maç öncesi bir sıkıntı gerginlik yaşanmaması için geçiştirdim sadece. Berat yemin ederim öyle bir şey yok. Ben seni seviyorum."

Berat bir şey söylemeden öylece bakınca Kübra daha fazla burada durmayacağını anlayıp içeri girdi. Oysa ki Berat ilk defa Kübra'nın ona seni seviyorum dediğini duyduğu için o an ne tepki vereceğini bilemediği için donmuştu.

Kübra Melike'ye bakındı, soyunma odasında olabileceğini düşünüp oraya doğru gitti.

Soyunma odasının koridorunda gördüğü şeyle şok oldu Kübra. "Melikem yapmaz dedim.. bismillahirrahmanirrahim." diye geçirdi içinden.

Tam oradan uzaklaşmak için arkasını dönmüştü ki arkasında ki bedene çarpmasıyla başını kaldırdı. Daha kim olduğunu anlamadan ikinci bir Kerem-Melike vakası yaşandı. Yazar olarak ben de Şoklardayım.

Saniyeler içinde yaşanan her şeye tanık olan Barış'ta bağırmaya başladı,

"Ula nolayi nolayi?!"

İşte kitap açıklama kısmında yazan o mistik sahneyi de sonunda yazmış bulundum.

Diğer bölüme kadar merak edin canım.

Ula Nolayi Nolayi?Where stories live. Discover now