14. bölüm

40 3 5
                                    

Kübra

"Olm sen niye yalan söylüyorsun lan?! He?!"

"Ya ne yalan soylicem?! Ne düşündüğümü söyledim." Berat'ın arkadan yakasını tutmuş sorguluyordum. Tabii benden uzun olduğu için biraz eğilmişti. Gülerek yüzünü bana döndü, bir anlık yakınlıkla kendimi geri çektim ama geriye attığım adım sehpaya çarpınca dengemi kaybettim. Ha bu arada konu Kerem'in Melike'yi sevip sevmediğini sorduğumda imkanı olmadığını söylemesiydi.

Düşmeyi beklerken Berat bir eliyle belimi kavrayıp diğerini de masaya destek almak için koymuştu. Anlayacağınız masa ve Berat arasında kalmıştım üstelik üzerime doğru eğilmişti.

Hissettiğim anlatamayacağım duyguyla nefesim kesilmişti resmen. Gözlerine bakıyordum, sırıtarak o da bana bakıyordu. "Nefes al." Dedi. İçime bir nefes çektim ve geri verdim.

"Öpsem bir kere.." eliyle saçımı geriye doğru attı ve yüzüme yaklaştı, göğsüm hızla inip kalkarken dizimi kaldırıp kasığına vurdum. Dizlerini kırıp inleyerek geri çekildi.

Gülümsedim, "Her kızı böyle mi etkiliyorsun Berat? Kolay lokma olmadığımı anla artık." Acıyla Gülümsedi, hafifçe eğilip saçını okşadım ve çıktım odamdan. Kapıyı kapatır kapatmaz derin nefesler aldım. Elim ayağım titriyor Allah'ım.

Merdivenleri hızla inip revire girdim. Daldım da denebilir. Kazımcan'la Kerem buradaydı, ben bir anda girince korktular tabii. Hepimiz çığlık attık.

"Ulan! Bağırmayın."

"Bunu diyen de Kerem. Neyse, Melike nerede? Acil." Boğazını temizledi ve Kazımcan'a baktı. "Bende bilmiyorum."

"E burada ne işiniz var?"

"Kübra?" Arkamdan gelen sese döndüm, Melike sorgular gibi bakıyordu üçümüze. "Ne oldu?"

"Melom, acil bir şey anlatıcam sana. Bahçeye çıkalım." Bileğinden tuttuğum gibi peşimden sürükledim.

"Yavaş kız, ne oldu böyle heyecanlısın?"

Biz bahçede ki banklardan birine oturunca heycanla ona anlatmaya başladım. "İşte sonra bende seni bulmaya geldim, Kerem'i gördüm öyle."

"Lan çocuğunuz olmaz ileride niye vurdun çocuğun şeyine!"

"Ya!" Koluna vurup güldüm, "napim tutmuş bırakmıyordu."

"Yani bence Berat'a bir şans ver. Seni sevdiği açıkça ortada değil mi?" Düşündüm bir süre. Gönül eğlendiren birine benziyordu. Bu yüzden emin olamıyordum, seven insan habire Yavşar mıydı? Sevgi dili farklı olabilir biliyorum ama... off.

"Evet öyle ama işte. Ya olmazsa? Bu sefer iş açısından sıkıntı olacak."

"Kötü düşünme, sen sevmiyor musun zaten bu çocuğu? Seviyorsun. Ben eminim siz olursanız eğer varyaa çok mutlu olacaksınız. Berat sevdimi adam gibi sever bence. Kaybetmeden, şans ver." Haklıydı, yine.

"Tamam, yarın maçtan sonra onunla konuşacağım."

Birlikte tekrardan içeri girdik, revire doğru giderken de Kerem ve Kazımcan telaşlı bir halde sahanın olduğu tarafa doğru gidiyorlardı. Garipseyerek birbirimize baktık.

Revire girdiğimizde de masanın üzerinde duran kutuyu ve pembe-kırmızı karanfilleri görünce birbirimize baktık. Imayla sırıtıp onu ileri doğru ittim.

"Hedefime ulaşmak için attığım ilk adım. Sana çok yakışacak Hemşire hanım, Kerem."

"Ooo, enişteme bak sen! Ne almış?" O hâlâ karanfillere bakarken ben kutuyu almıştım. O sırada kapıda Kerem'i gördüm, eliyle sessiz işareti yaptı. "Ya kızım bırak çiçeği, sen açmazsan ben açıcam şimdi bunu."

Ula Nolayi Nolayi?Where stories live. Discover now