15. Bölüm: Karaya mı Ulaşmak, Okyanusa mı Karışmak?

29 5 69
                                    

   "Allah ıslah etsin..." diye çok derin, sitemkâr bir hırlama sesi işittim; sesin kaynağı barizdi, "burada hepimiz Slenderman'a büründük, büyük babaannenin söylediğine bak. E bu oyun bu kadar basit. Sen ne planlarsan planla, ruhlar aleminden bir gıybetçi çıkagelir, yamultuverir bir anda."

   "Sakin ol... sakin... ol..." diye içine çekildi Toprak. Kızamıyor, şokun etkisinden çıkamıyordu.

   "Peki, bitti mi?" dedi Yağmur, tok sesle.

   "Bitti." diye karşıladı Yasin, "koskoca bir yoğunluk evi terk etmiş gibiydi. Bense uyanmadım, yani bu bir kâbus olamazdı."

   Bizi çepeçevre saran gölgenin etraftaki sesi absorbe etmeye başladığını hissettim. Beynim bir oyun mu oynuyor? Sadece bu da değildi. Etraf gerginlik dozu arttıkça gözle görülür ölçüde kararmaya başlamış; gölge, zekâ kırıntılarının bilince dönüştüğü bir düzeyde etrafımızı şekillendirmişti. Artık duvarlar büsbütün kararmış değildi. Sanki karanlık üç boyutlu bir tezahüre bürünüp bizi kıskıvrak avlayacak kadar hareketliydi. Bunu vazifelilerin de görüyordu; canlı gölgeleri... ama diğerleri hâlâ uykuda gibiydi. Yasin'in yaşadıklarının farkındalığına rağmen...

   Dilek'in başını iki yana doğru sallayarak konuya girmesi, bana bir fırsat penceresi aralayacaktı. Buna göre dostlarım beni bir yere kadar tanıyacak, fakat Bitmezçember'i ve kadim sırlarımızı bilmeyeceklerdi. Daha mühim olanı, kafede tam olarak fark etmedikleri değişimden de birdenbire haberdar olmayacaklar, gidişata göre alışacaklardı. Tabii Yasin'in büyük babaannesi durumunda olduğu gibi bir sürpriz yaşanmazsa...

   "Serhat... bu kafiyene gıcıklık yapmak için neler vermezdim. Ama bizden gizlediğiniz şeyler var. Göremiyorum. Ama var."

   "Şu an bile..." diye Dilek'i tamamladı Çağrı, Yasin'e kanı çekilircesine bakarak.

   Başımı dostlarıma çevirdim. Korkularına set çeken bir ruh hâli vardı: Bana duydukları güven... bunu yüz hatlarından seçemezdim, auralarımız bütündü. Bitmezçember'in armağanı... hatırlatıcı...

   "İtiraf ediyorum!" dedim, fikir rüzgârının araladığı pencereden girerek, "Ben öğretmenim. Büyük babaannen her şeyiyle haklı." Dilek ve Çağrı'ya başımı çevirdim, ardından Buse ve Kılıç'a, "Buse'nin isimlendirdiği cinli perili toplantımız anlamını bulsun, bu konulara karşı yaşadığınız kök dirençler üzerinde çalışalım. Çünkü çocuklar... bilgi güçtür."

   "Yaniii?" dedi Serhat, nefes alış verişi birbirine karışmışken, "Tamamla ahbabım, hadi."

   "Tamamladım." diye tebessüm ettim; her şeyin yolunda olduğunu ifade eden bakışım Yasin'e dönüktü.

   "Tamamlamadın." diye hırçınlaştı Serhat, "Tamamlamadın, haydi anlat. Haydi..."

   "Yine mafyatik dizi karakterlerine bağladın." diye omuz silktim, "Evet, o haklı. Serhat'ı kışkırtmak istedim sadece. Size itiraf etmem gereken bir gerçek var. Açıklamalarımı bağdaştıracağım kilit nokta..."

   Serhat bana Nankörsün! diye çemkiremeden nutku yine tutuldu. Her şeyi açıklarken, korku bulutlarının dağılmasına çabalamak için Serhat'a bu şekilde davranmam benim de bir parçamın ondan bağımsız olduğunu sezdirmişti. Tıpkı, onun da yeri geldiğinde öğretmenlik yapması gibi... bir an için, onun bir hayran kitlesi olma ihtimalini ve hayranların, bu yaptığımdan dolayı beni kovalayabileceklerini düşünerek içten içe kıkırdadım. Bu absürt ruh hâli değişimim de planın parçası olmalıydı. Nitekim ayaklanacak enerjiyi yakaladım ve gür sesimle, cesaret şerbetini içmişçesine söze girdim:

   "Benim bir defterim var. Kara kaplı, senelerimi biriktirdiğim bir notlar topluluğu. Günlük de diyebilirsiniz. Araştırdıkça araştırdığım, yazdıkça yazdığım... sayfaları çevirdikçe, beni dahi hâlâ şaşırtan bölümlerin yer aldığı... bunları sizinle paylaşma sebebim, doğaüstü konular hakkında doğuştan bir güdümün olması. Bu beni ne kadar geliştirdi, bilmiyorum. Fakat anladığım kadarıyla, Yasin'in büyük babaannesine göre bir öğretmenim."

   Yasin hızlı ve ciddi tavırla yanıtladı, "Dahası, ölü bir insanın ciddiye aldığı bir husus için seni dinlememizi söyledi. Şimdi sorum şu: O gerçekten büyük babaannem mi, yoksa..." 

   Cümlesini tamamlamak yerine güçlükle yutkunup doğaüstü okyanusun kıyısından adım atmayı reddetti. Düşüncem bana ilham verdi. Fikrimi paylaştım:

   "Yüzmeyi öğrenmek için suya girmeliyiz. Teorik olarak yüzmeyi öğrenemeyiz. Bunu hepimiz biliyoruz. Yasin de dün gece itibariyle bunu yaşadı; istemsizce suya atıldı."

   "Belki de yüzmeyi öğrenmek istemiyordu." dedi Çağrı.

   "Ben gerçekte de yüzme bilmem. Büyük babaanneyi görmek de istemem." diye destekledi Kılıç.

   "Titanic batmıştır belki, ne dersin? O zaman da bunu söyleyebilir misin?" Pınar akış gemisindeki diyaloğa buzdağı olmuştu. Ses ciddi anlamda kesilmişti. Pınar'ın da suskunluğu, anlatmaya devam etmemi istediğini işaret etti.

   "Onun gerçekten büyük babaannen olup olmadığını hava kararana dek keşfetmeyi arzuluyorum, fakat..." dedim, "beni dinlemesini istiyorsa, bir musallat olmamalı."

   "Bu ne demek oluyor?" dedi Dilek. Ses tonu ve bakışlarından, onların da ayaklarını sıyıran dalgalardan içeri girmeye başladıklarını hissettim. İtici güç, bizi çepeçevre saran kolektif auraydı. 

   "Şöyle açıklayabilirim sanırım." dedi Buse, "Defterler teoriktir. O zaman bir şeyleri pratiğe dökmüş olmalısın. Yanılıyor muyum?"

   "Toplantı ismini bulduğun gibi, konuşmamın devamını da getirdin. Tebrik ederim." diye başımı omzumun arkasına, Buse'ye doğru çevirdim.

   "Teveccühünüz." 

   "Bitir şu işi." dedi Serhat.

   Bir çırpıda konuştum, "Olup bitenin kaynağına ulaşmam gerekiyor. Çünkü Titanic battı ve... kara görünmüyor. Konu yüzmeyi öğrenmek değil çocuklar... konu, okyanusa karışmak. Kulağa korku dolu bir serüven gibi geliyor, değil mi? Korkunun özünü başka nasıl keşfedebilirdik ki?"

   Konuşmam amacına ulaşmış olmalıydı. Öyle ki dostlarımızın gözleri bir anlığına parlamış, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının kabullenişini onaylamıştı. Aldığım bu görü ile kurduğumuz temas Serhat'ın havaya mizahi bir yumruk savurmasıyla bozuldu:

   "Bir hafta boyunca zikrettiğim o hayali yazara kucak dolu sövgülerimle. Cebin titreşiyor Bay Paranormal. Çıkar o defteri, kaçınılmaz olan başlasın artık..."

Korku Tutkunları 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin