*⁠.⁠✧. -25- .✧.*

1.1K 102 49
                                    

Final bölümü

'Yirmi beşinci bölüm'

{5 yıl sonra}

Elimdeki tişörtü sobanın üstündeki askı olarak kullandığımız ipe mandallayarak etrafımda dört dönen Alaca'yı gözlerim ile takip ettim. "Alaca! Koşma dedim sana, düşeceksin!"

Düşecek diye ödüm kopuyordu. Alaca'nın beni çok yorduğu her açıdan belliydi bence.

Halbuki Alaca ve Güneş'in yaşları dört beş olmasına rağmen, daha büyük duruyorlardı. Dokuz on yaşlarında gibilerdi...

Alaca ve Güneş'im, normal çocuklara göre daha hızlı büyüyordu. Gerçi babaları yarı kurttu?

Yüzümdeki gülümseme ile beraber başımı olumsuz anlamda sallayarak sepetten aldığım kıyafetlerin sonuncusunu da astım.

Alaca hala etrafımda dört dönmeye devam ediyordu. Babası gibi yılışık bir çocuk doğurmuştum sanırım...

"Alaca, kime diyorum ben? Güneş! Gel ve kardeşini al başımdan düşecek şimdi!" diye homurdandım, köşede oturup boyama kitabı ile uğraşan Güneş'ime hitaben.

Çok yetenekli ve güzel bir kızım vardı. Minik ellerinden her iş geliyordu. Herşeyi yapabilecek olmasına rağmen ona çöp bile attırmıyordum. Kızım benim için çok değerliydi...

Tabi bu küçük veletimi, yaramaz oğluşumu biraz kıskançlık tribine sokuyordu. "Baba o bebek değil, düşerse düşsün. Resim yapıyorum ben onunla uğraşmam ki?" dedi Güneş gözlerini boyadığı defterden ayırmadan devam etti sözüne.

Küçük hanıma bak sen!? "Alfa babam gelince onu şikayet edeceğim. Bizi rahat bırakmıyor!" Kaşlarım şaşkınlıkla hafifçe havalandı. Minik yer cücem sanki beş yaşında değilmiş gibi şakıyordu resmen...

"Asıl ben seni şikayet edeceğim!"

Alaca'nın itirazı ile kıkırdayarak "Bu işte bir terslik var ama, karışmayacağım. Biraz da babanızın kafası şişsin. Değil mi güzellerim?" diye mırıldandım.

Kaşları çatılan Alaca anında homurdanmaya başlamıştı. "Ben güzel değilim! Erkekler yakışıklı olur bir kere!"

Kafamı iki yana sallayarak söylediklerini reddettim. "Hayır, sen benim güzelimsin." Anında çatılan kaşlarını düzelterek yüzüne ufak bir gülümseme yerleştirdi. Onu övmem çok hoşuna gidiyordu, bunun farkındaydım..

"Alfa babam ne zaman gelecek, baba! Ben çok sıkıldım oyun oynamak istiyorum!" Ah, hayır...

Alaca ile oyun oynamak maalesef büyük bir kabus gibiydi. Çünkü; Alaca bey ne isterse o olmak zorunda gibi davranmamızı istiyordu resmen..

Bu oyun meselesi ise tam anlamıyla Bora akıllısı yüzündendi. Bir iki ay önceki ziyaretlerinde Alaca ile sabahtan akşama kadar oyun oynadığı için, artık Alaca her sıkıldığın da oyun istiyordu.

"Baban-" diye konuşmaya başlamıştım ki, Yankı'nın heybetli bedeni görüş açıma girer girmez "Baban geldi bak! Hadi, git babanı karşıla kış kış!" diyerekten devam ettim sözüme.

Çocuklarımı çok seviyorum ama, biraz bunalmış olabilirim sanırım?

Küçük bedeni Yankı'ya doğru çevirerek hafifçe omzundan itip, babasına doğru koşan Alaca'nın arkasından haylaz bir ifade ile el sallamakla yetindim...

Sabahtan beri beynim ermişti. Biraz da Yankı'nın homurdanmasını duysak sıkıntı olmazdı bence. "Alfa! Baba! Hadi oyun oynayalım!"

Yankı kurt formunda Alaca'ya küçük bir bakış atarak yürümeye devam etmişti. Bu bakış 'bir sen eksiktin' bakışıydı..

Kar Koynunda / Kurt Serisi -1- [BxB]Where stories live. Discover now