4.Bölüm

13 3 2
                                    

Diziye dalmış olan Alperen'e gülerek bakıyordum. Reklama girdiği için kalkmış ve televizyonun arkasına bakmıştı. O kadar komik ve tatlıydı ki gülmekten ona gerçeği söyleyemiyordum.

"Alperen, gel şuraya." Diyerek tekrar güldüğümde kaşları çatıktı. Reklam boyunca televizyondaki dizinin devam etmesini beklediği ve geri getirmek için uğraştığı için epey zaman geçmiş ve reklam bitmişti.

"O neydi? Neden gittiler de imdi geri geldiler!?" Dediğinde gülüp kısaca açıklamıştım. Anlamamıştı tabii ama anlayabileceği şekilde anlatmıştım. Çocuğa anlatır gibi.

"Yani bu insanlar aslında başka yerdeler. Onları burdan bize izlettiler. Az evvel de araya girdiler, öyle mi?" Dediğinde onaylamıştım onu. Gülüşüme bakıp o da gülmüştü. Sonra başlayan diziye dönmüştük.

Son sahnede ağır yaralanan baş rolün annesi ve ağlama sahnesinde Alperen dimdik oturarak gergince ekrana bakıyordu dolan gözleriyle. Başrol olan çocuk ana diye bağırdığında gözünden akan yaşla ona döndüm tamamen.

"Hey, bu sadece dizi. Gerçek bir şey değil. Alperen, ya neden ağlıyorsun ki şimdi?" Dediğimde burnunu çekip gözyaşlarını silmişti.

"Ne bileyim, anladım gerçek olmadığını lakin anam geldi hatrıma. Aynı vaziyette hain bir pusuda şehit olmuş idi!" Dediğinde yutkunup elimi dizine koyup yatıştırıcı bir şekilde baktım.

"Başın sağolsun. Üzgünüm, ben bilmiyordum." Dediğimde başını iki yana sallamıştı. Sonra da konu değiştirmemi yoksa ağlayacağını söylemişti. Hemen aklıma geleni söylemiştim ben de.

"Bu dizinin ilk bölümü değil. En baştan izlemek istersen sana öğretirim. Bitmiş bir dizi ama şimdi yeniden başladı ve her hafta bir bölüm oynuyor. Ben okuldayken izlersin. Başka tarih dizileri de var. Bu Uyanış Büyük Selçuklu. Diriliş Ertuğrul var, çok güzel. Öğreteyim mi? Bu bugünlük bitti zaten. Ama bütün bölümleri internette var. Haftaya diğer bölüm var." Dediğimde gülümseyip onaylamıştı. Sonra telefonundan dizinin birinci bölümünü açıp televizyona taktım. Ona da göstererek yaptım yaptıklarımı.

Sonra yerime oturup bölümü başlattığımda o da arkasına yaslanmıştı. Diziye tamamen odaklandığı sırada telefonum çalmıştı. Babam arıyordu.

"Efendim baba?" Kalkıp mutfağa geçmiştim. Babam telefondan sesimi duyunca cevaplamıştı çok beklemeden.

"İstediğin her şeyi aldın mı kızım? Hiç eksiğin yok değil mi? Her istediğini al, tüm her şeyim senin." Dediğinde onaylayıp teşekkür etmiştim. Sonra da neşeli bir sesle tekrar konuştuğunda hevesle dinlemeye odaklanmıştım.

"Bu arada istediğin araba var ya Range Rover olan. Onu aldım sana, yarın araban gelecek." Dediğinde şaşkınca kalakalmıştım. O arabayı çok istiyordum.

"Ne!? Baba! Sen ciddi misin!? Şu simsiyah mat siyah olan Range Rover'dan mı bahsediyorsun!? Baba ciddisin değil mi sen?" Dediğimde Alperen yanıma gelmişti. Biraz fazla bağırmıştım.

"Tabii ki, sen de bana yollayacağın hediye kıyafeti o arabanı getirecek olan adama verirsin. O getirir bana." Dediğinde hevesle onaylamıştım. Bugün babama da yeni kıyafet almıştım. Yanına bir de takım elbise almıştım. Çok seviyordu takımla dışarıda dolaşmayı. İş adamı olduğu için takım bağımlısıydı.

Telefonu kapatıp sevinçle zıplamaya başladığımda Alperen gülerek ve şaşkınca beni izliyordu.

"Babam istediğim arabayı almış, yarın geliyormuş! Çok mutluyum! Gelince biraz gezeriz, hm?" Dediğimde onaylamıştı. Sonra ben Türk kahvesi yapmıştım ve diziye öyle devam etmiştik.

Dizi boyunca heyecanla izliyordu. Ben de çok seviyordum bu diziyi. Tekrar yayınlamaları çok güzeldi. İlk bölümdeki bilinmeyen baba oğul karşılaşması sahnesinde heyecanlanmıştı. Şimdi sır aşikar olacak diyordu ama hiçbir şey söylemedim.

Bölümü bitirdikten sonra yatmıştık. Yarın pazardı ve yine dersim yoktu. Evdeydim ve babam için aldığım hediyeyi paket yapıp karton kutuya koyduktan sonra yatmıştım. Yarın çok güzel bir gün olacaktı.

Sokak KedisiWhere stories live. Discover now