22.Bölüm

3 1 0
                                    

Çocuğu önce bir mağazaya götürüp elini yüzünü yıkadıktan sonra ona istediği kıyafeti almıştık. Alperen'le iyi anlaşmışlardı ve onu giydirmesine yardım etmesine izin veriyordu.

Onlar kıyafetlerle ilgilenirken ben de kayıp ilanlarına bakmıştım. Bir sürü vardı, ama zor da olsa Enes'in ilanını görünce hevesle adrese falan iyice bakmıştım. Küçük çocuğun adı Enes'ti.

"Nasıl olmuşum?" Dediğinde kocaman gülümseyip Enes'in yanına gitmiştim. Onun boyuna gelmek için diz üstü yere çökmüştüm.

"Vaay çok yakışıklı olmuşsun! Bütün kızlar sana hayran kalacak." Dediğimde sevinçle gülmüştü. Ayakkabı, başına güneşten dolayı da bir şapka almıştık.

"Abla yurda gidince size paranızı geri vermelerini isteyeceğim, tamam mı?" Dediğinde kaşlarımı çatmıştım. Hadi ama, küçücük çocuk neden para hakkında konuşuyordu?

"Biz artık arkadaşız sanmıştım." Demiştim yalancı bir küskünlükle. Enes hemen bana sarılınca ben de yerdeki dizimin kaymasını umursamadan ona sarılmıştım.

"Arkadaşız ki zaten." Dediğinde tombul yanaklarına elimi koyarak sarılmayı kesmiştim. "O zaman parayı geri ödemek yok. Yoksa küserim." Dediğimde ben onu kandırabildiğim için mutlu olurken o da hemen kabul etmişti. Henüz yedi yaşında bile değildi. Belki altı olabilir.

"Anlaştık o zaman, gel bakalım. Of ben çok acıktım ya, Alperen sen?" Dediğimde Alperen oyunuma uymuş ve midesini tutmuştu.

"Ben de, öleceğim açlıktan." Dediğinde Enes'e dönmüştüm ve elini tutup yürümeye başlamıştm. "Sen de acıkmışsındır, acıkmadıysan da bizimle yersin değil mi? Biz tek yerken sıkılıyoruz biraz." Dediğimde hemen gülmüş ve aşağıdan bana bakarken elimi sıkıp heyecanla ilerlemeye devam etmişti.

"Ben sizinle yemek yerim tabii ki. Sıkılmayın." Dediğinde onu üzmeden bu meseleyi de hallettiğimize emin olunca rahatlayarak Enes'in diğer elini tutarak ilerleyen Alperen'e bakıp gülümsemiştim. Bana aynı gülümsemeyle karşılık verdiğinde içimdeki mutlulukla bir lokantaya gelmiştik.

Onun istediği sıcak bir çorba ve bir sürü de yemek sipariş etmiştik. Yemek yerken hem hızlıca yiyor hem de arkadaşlarını anlatıyordu. Belli ki araları iyiydi. En azından ailem diyebileceği kişiler vardı ve büyüdükçe onlarla daha çok bağ kuracaktı.

"Ben sizi çok özleyeceğim. Keşke sizi her gün görebilsem." Diye içtiği ayranı masaya bıraktığında ona dönüp peçeteyle ağzındaki ayran lekesini silmiştim nazikçe.

"Biz de seni özleyeceğiz Enes. Her gün gelemeyiz ama her fırsatta geliriz yanına. Belki arkadaşlarınla tanışırız ve birlikte oynarız." Dediğimde iki elini havaya kaldırıp 'Oley!' diyerek mutluluğunu belli ettiğinde ben de ona gülmüş,

"Çak!" Dediğimde iki elini açıp bana uzattığında ben de aynı hareketle minik ellerine yavaşça vurmuştum. Sonra aynısını Alperen'le yaptığında yemeğe devam etmiştik.

Yemekten sonra adrese giderek Enes'in yurdunun müdürüyle görüşmüştük. Enes'i bulduğumuz için bir tür para vermekten bahsedince ısrarla reddetmiştim.

Paraya ihtiyacım olsaydı bile almazdım. Onlar o kadar çocuğa bakmak için o paraya ihtiyaç duyuyorlardı. Her ne kadar devlet karşılasa da alamazdım.

"Bu arada, biz Enes'le görüşmeye devam etmek istiyoruz. Onu görmeye gelmemiz mümkün mü?" Dediğimde kadın sevinçle onaylamıştı. "Olur da evlat edinilirse, haber ve bilgi verebilmeniz mümkün mü peki?" Diye sorduğumda onu da onaylamıştı.

"Teşekkür ederiz, Enes için çok endişelenmiştik ama bulamadık. Polise bile gittik ama nasıl saklandıysa bulunamadı." Dediğinde anlayışla gülümseyip vedalaşmış ve uzaklaşmıştık oradan.

Bir sonraki ziyaretimizde onlara oyuncak ve yiyecek şeyler almayı aklıma not edip eve dönmüştük. Eve gelene kadar Alperen sürekli bana bakmıştı tebessümle. Eve gelince bu bakışını artık sormak istiyordum çünkü konuşmadan öyle bakması biraz garip geliyordu.

"Ne oldu sana ya? Niye öyle bakıyorsun?" Diye samimi bir sesle sorarak çantamı koltuğa atıp kendim de yayıldığımda beni kaldırıp kendine çekmiş ve sımsıkı sarılmıştı. Kalakalmıştım öylece.

Sokak KedisiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora