20.Bölüm

6 1 0
                                    

"Almila, aç şu kapıyı. Konuşmamız bitmedi. Aç dedim." Diye direttiğinde oflayarak kapıyı açmıştım. Odaya girip yatağa oturmuştu. Ben de hala kapının yanında dikiliyordum.

"Buraya gel." Dediğinde hemen yanına gidip oturmuştum. Ona bakamıyordum, yanaklarım yanıyordu. Keşke söylemeseydim ve öpmeseydim diyordum şu an. Şimdi benim hakkımda ne düşünecekti kim bilir.

"Bak, demedim ve yapmadım say tamam mı? Benim senden hoşlanmam bir şeyi değiştirmeyecek. Söz, rahatsız etmeyeceğim o anlamda daha fazla. Arkadaş olarak kalmaya devam edece-" Yüzümü elleri arasına alıp başımı kaldırmamı sağladığında çekinsem de gözlerine bakmıştım. Bana tebessümle baktığı için gerginliğim azalmıştı.

"Ben de seni seviyorum Almila." Dediğinde dudaklarım şaşkınlıkla aralanmıştı. Gözlerim irileşirken ona büyük bir şaşkınlıkla bakıyordum.

"Ne?" Dediğimde gülüp yüzümü nazikçe bırakıp odada göz gezdirmişti biraz. Zaman kazanmaya çalışıyor gibiydi.

"Tâ, o çocuk gelip senden özür dilediği günden beri seni sevdiğimin bilincindeydim. Ama sana söylemeye korktum, bu hoşuna gitmez diye. Seni rahatsız etmek istemedim. O yüzden içimde tutmaya karar vermiştim ama sen bugün öyle söylediğin ve beni ö- yani öpünce anladım." Dediğinde öpmekten bahsedişiyle utanç tekrar gün yüzüne çıkmıştı.

"Ya, kusura bakma. Rahatsız etmek istemedim. Ben o an birden şey olunca-" Ellerimi tuttuğunda bakışlarımı yüzüne çıkardım. Gülümsüyordu.

"Rahatsız olmadım. Tuhaf bir şekilde hoşuma gitti. Biliyorum yanlış hissettiriyor ama hoşuma gitti işte." Dediğinde gülümsememek için kendimi tutmak zorunda kalmıştım. Onun zamanındaki kurallara bakılırsa kötü hissetmesi daha normal olurdu aslında. Bu yüzden şaşırmıştım.

"O zaman bundan sonra şeyiz. Ne deniyordu, ıhm sevgili!" Demişti birden gelen aydınlanmayla. Güldüğümü görünce o da gülmüştü.

"Öyleyiz." Dediğimde çok sevimli bir şekilde gülümseyerek beni kendine çekerek sarılmıştı. Ben de sarılmasına karşılık verdiğimde başımın üzerine çenesini bastırmıştı.

"Ee, ne yapıyoruz? Saat yatmak için daha erken, bahçede takılalım mı? Çay içelim mi?" Dediğinde gülümseyip onaylamıştım.

"İçelim, hadi gel." Diyerek kalkmış ve telefonu cebime koyup kalkmıştım. Ben çay demlerken o da birkaç atıştırmalık hazırlamıştı, bisküvi tarzı.

Çayı da alıp bahçeye çıktığımızda havanın serinliği o kadar hoştu ki, eve girmek falan istemiyordum. Dedemle yaşanan olayı unutmuştum ve şu an aklıma gelmişti. Resmen beni dünyadaki diğer her şeyden soyutluyordu. Ruhumu dinlendiriyordu.

"Bir haftam kaldı, okul açılacak sonra. Bu bir hafta ne yapalım? Eve tıkılmayalım bence. Seni ehliyete de yazdırdık. Ne yapsak?" Dediğimde o da başını gökyüzünden bana çevirmişti. Ehliyet kursuna gidecekti ve onunki de haftaya başlıyordu. Bir buçuk ay sonra artık araba sürebilecekti.

"Buldum! İstanbul'u gezdik ama sana eğlenceli şeylerin hepsini göstermedim ki!" Dediğimde gülümseyerek beni izlediğini görmüştüm.

"Lunaparka gideceğiz, çook eğleneceğiz. Dondurma da alırız, tamamdır. Başka bir gün pikniğe gideriz. Sonra sinemaya falan." Dediğimde onaylamıştı.

"Lunapark ne bilmiyorum ama sana güveniyorum. Sen ne dersen kabulüm." Dediğinde dediğiyle birlikte yanaklarım yanmaya başlamıştı. Şu an her şeye romantik bir gözle baktığım için pek iyi değildim. Aptal gibi hissediyordum.

"Tamam o zaman. Kahvaltı yapar çıkarız. Ya da istersen dışarıda da yapabiliriz." Dediğimde düşünmüştü birazcık.

"Evde de yapabiliriz, zaten çok masraf yaptık." Dediğinde yine parayı dert ettiğini babam duysa kızardı mesela.

"Parayı dert etme. Ama istediğin gibi yaparız, sorun değil." Dediğimde gülmüş ve elimi tutmuştu. Elimin üzerinde baş parmağını gezdirerek gözlerime bakarken mayışmıştım.

Başımı omzuna yaslayarak karanlık gökyüzüne çevirdim bakışlarımı. Mahallem pek ışıklı değildi, gökyüzü çok güzel görünüyordu. Yıldızlar parlıyor, ay ışığı sokağı aydınlatıyordu. Sokak lambaları düşük yanıyor olduğundan yıldızlar görülebiliyordu.

"Çok güzel değil mi?" Dediğimde minik bir kıkırtı duymuştum. "Çok güzel." Diye karşılık verdiğinde ona bakmıştım. Ama gökyüzüne değil bana bakıyordu.

"Ama bakmıyorsun ki." Diye sızlanınca sessizce gökyüzüne bakıp tekrar bana dönmüştü. "Aslında zaten güzel olana bakıyorum. Gökyüzüyle ilgilenmiyorum. Sen daha çok güzelsin benim için." Dediğinde yutkunup bakışlarımı kaçırmıştım. İmdat! Çok tatlı davranıyordu, imdat!

Sokak KedisiWhere stories live. Discover now