8.Bölüm

13 3 0
                                    

Alperen'in benim evime gelişinin üzerinden iki hafta geçmişti. Kimliği de gelmişti dün. Ona bir de cüzdan almıştım. Gün içinde bıraktığım parayı harcamasa da biriktiriyordu. Bir de cüzdan almaya gittiğimizde benden seccade almamı istemişti.

Arada bir ortalıktan kayboluyordu evdeyken. Demek ki namaz kılmaya gidiyordu. Ona en rahatından bir seccade almıştım. Almışken kendime de almıştım çünkü bazen namaz kılasım geliyordu ve o zamanlarda işime yarıyordu.

Evde benim Kur'an'ı Kerim'im vardı. Ondan da okuyormuş geldiğinden beri. Hepsini bugün öğrenmiştim. Namaz vakitlerini rahat duyabilsin diye telefonuna uygulama yüklemiştim ve tüm bildirimlerini açmıştım.

Aldığımız cüzdanı getirip yanıma oturmuştu bana dönük bir şekilde. Eve bıraktığım paraları bana vermişti. Paralara kaşlarımı çatarak bakmıştım. Her gün 100 lira bırakıyordum ve hepsini biriktirmişti. Hiçbir gün bir şey sipariş etmemiş miydi? Sipariş numarasını da telefonuna kaydetmiştik kolay arasın diye.

"Bunları sana bırakıyorum. Ne olur ne olmaz, gün içinde lazım olur. Hepsi senin, ister harca, ister biriktir." Dediğimde başını olumsuz anlamda sallayıp almamıştı.

"Evinde kalıyorum. Bir de paranı mı alayım?" Dediğinde derin bir nefes bırakmıştım. Bu iki haftada latin alfabesini öğrenmişti. Konuşması da düzelmişti. Çok başarılı biriydi. Çok hızlı kapıyordu her şeyi.

"Tamam biliyorum ama sen de her gün bana yemek yapıp evi temizliyorsun. Şey gibi düşün, ıhm iş gibi!" Dediğimde düşünmüş ve ensesini kaşımıştı anlamayarak.

"Yanlış anlayıp kırılmanı istemiyorum." Dediğimde başını iki yana sallayıp ilgiyle bana bakmaya devam etmişti. Gerçekten merak ettiğini anlayınca anlamıştım.

"Sen benim ev arkadaşımsın. Burası senin de evin. Ama ben okula gidip gelirken sen evi temizliyorsun ve yemek yapıyorsun. Ben de bunların karşılığında sana para veriyorum gibi düşün. Buna buralarda iş denir. Birine bir yardımın dokunur, karşılığında para alırsın." Dediğimde kaşlarını çatmış ama onaylamıştı.

"Yine de bu çok fazla. Bir tanesini harcamak istedim, evin yakınındaki markete gittim. Lakin üstüne bana bunları verdiler." Dediğinde cips aldığını öğrenmiştim. Üstü olarak 75 lira artmıştı.

"O yüzden bunun yarısını ver her gün yeter. Bundan isterim." Demişti 50 lirayı bana uzatarak. Bir şekilde anlaşmıştık ve kabul etmiştim. Kabul ettirene kadar susmamış ve teker teker paraları saymayı öğrenmişti. İnatçının tekiydi.

"Tamam günlük 50 bırakacağım. Sayma artık, para sistemini öğrendin yarım saatte." Dediğimde gülmüş ve paraları cüzdana koymuştu. Kimliğini inceleyip onu da özenle cüzdana yerleştirmişti. Çok tatlıydı, ısırmak istiyordum.

"Şimdi kitap okuma zamanı. Seni test edecektim, unuttun mu?" Dediğimde cüzdanını orta sehpaya bırakıp bana dönmüştü. Kitabın herhangi bir sayfasını açıp okumasını söylemiştim.

Daha iki haftada öğrendiği halde bir ortaokullu kadar iyi okuyordu ve bu çok mükemmeldi. Öğrenme hızına hayran kalmıştım resmen.

"Şimdi sen oku." Dediğinde kendi okuma hızımla okumuştum. Çok hızlı okurdum. Sözel insanıydım ben.

"Ama sen çok güzel okuyorsun, bir de bana bak." Diye moralini bozunca kaşlarımı çattım. Hemen kitabı bırakıp ona döndüm teselli edici bir bakışla.

"Senin iki haftada öğrendiğini ben bir yılda öğrendim. Senin iki haftada ulaştığın hıza ben neredeyse beş yılda falan ulaştım. Ben eminim sen bu gidişle bir ayda beni geçersin." Dediğimde hevesle bakmıştı gözlerime.

"Gerçekten mi?" Dediğinde hızlıca onaylamıştım. Sonra keyfi yerine gelmişti. Ona öğrettiğim kart oyunlarımdan oynamıştık.

Sonra zaten onun da bildiği tarihi oyunlarımızdan biri olan mangala oynamıştık. Sürekli o kazanmıştı. Kart oyunlarını ben de kazanmıştım o da.

Ben bu oyunlarda o kadar ustalaşmıştım ki, kimseye yenilmezdim. Ondan sonra satranç oynamıştık ve herkesi yendiğim halde beni yenmişti. İlkokuldan beri satranç oynadığım halde beni yenmişti.

"Ya yok artık!" Diye isyan ettiğimde gülüp şah mat yapıp beni yine yendiğinde delirecektim. Bu çocuk normal bir zekadan çok fazlasına sahipti. Mükemmellik kelimesinin vücut bulmuş haliydi sanki.

Sokak KedisiWhere stories live. Discover now