"Yüzleşme"

101 7 4
                                    

Ben artık emindim. Kendimden emindim bu sefer.  Kuzenim, Can artık herkese karşı şüpheciydim ve bu şüphelerimin yersiz olmadığını hissediyordum.

Zehra ağlıyordu Can ise son sözünün ardından gitmek için hazırlanıyordu. Kime yardım edeceğimi şaşırdım. Daha doğrusu yardım etmem gerekiyor muydu ? Yardım edersem pişmanlık duyar mıydım ? Bunca tereddütlerime rağmen önce Can'ı durdurmaya gittim.

"Can lütfen dur o kim?"

"Süsen özür dilerim."

"Ne, neden özür diliyorsun hic birseyi anlamıyorum ben, neler oluyor?"

Kapanan kapının ardından Zehra'nın yanına gittim. "Zehra sakin ol lütfen neler oluyor?"  Aglamaya devam etti, ve ağlaması sürekli şiddetini arttırıyordu. 'Zehra titriyorsun" dedim. Bana baktı o da Can'la  aynı sözleri söyledi.  "Özür dilerim" ve gitti. Bunu der demez gitti.

Ben artık bu kasvetli yaşamımda tesadüflere inanmıyorum. Bir oyun oynanıyordu, bu belliydi işte. Kapının kapanışıyla odamdaki cama baktım. Hava kasvetliydi, tam da  beklediğim gibi. Ellerimi kalbime koyup gözlerimi kapattım ve ona seslendim.
"İris"
Gözlerimin kapalı olmasına rağmen mavi beyaz ışıgı yinede fark ediyordum. Gelmişti.. keşke her gelişinde bu ışık olsaydi.  Gözlerimi açar açmaz, baktım ona. Hayalet değildi bu sefer. karşımdaydı bedeniyle..
Yine gözleri çok güzeldi, ama bu sefer gozlerine aldanmayacaktim ve aldanmamak için gözlerimi gözlerinden çekip yere baktim.

"Zamanı geldi" dedim ve devam ettim sözlerime.
"Yüzleşmenin zamanı geldi." Sözlerimi bitirip gözlerine baktım.. Karşımdan ayrılıp yatağıma oturdu ve benimde oturmami istedi. Sanırım anlatacaktı. Acaba duyacaklarıma hazırmıydım ?
"Sana soracagim çok soru var" dedim ve tam konusacakken o dudaklarını araladı. O konusacakti.
"Bana soracağın çok soru var Süsen" dedi. Duraksadi ve devam etti. "Ama sorularının cevabı okadar uzun ki, bir geceye sigdirmamiz imkansız." Derin bir nefes aldı.
" Ve Süsen" diyerek saçlarımı okşayıp sözlerine devam etti. "Zamanımız olsa bile, zamanımızı neden başbaşa geçirmek yerine bunlarla harcadık diye kendine kizabilirsin" dedi. Nasıl yani bu ne demek, gidecek ve bir daha gelmeyecek  miydi ?
"Hayır" dedi derin nefes alarak. "Hadi sor bakalım ilk önce ne soracaksın?"
Gözlerine bakmadan soru sormaya çalıştım. Eğer bakarsam sorular gidecekti aklımdan. Gülümsedi.

" Unutmuşum" dedim gülümseyerek. "Düşüncelerimi okuyabildigini unutmuşum."
Sonra devam ettim. "Can ve Zehra" dedim. "İkisi de aynı kelimeleri kullanıp tuhaf konuştular o kim mesela
O diye Bahsettikleri kim?"

"Benim."

"Ne! Nasıl?"

"Süsen nasıl anlatacağımı, ne söyleyerek başlayacağımı inanki bilmiyorum.  Senin bilmediğin Zehra'nın bildiği, canın bildiği ama Zehra ve senin bilmediğin öyle karışık şeyler var ki, ben ne anlatacağımı şaşırdım"

"O zaman soru cevap yapalım"  dedim. Kafasını salladı tamam der gibi.

"Zehra" dedim ve içimi çektim. "Zehra bana karşı birşeyler saklıyor mu?"
İris sustu. Gözlerimden akan yaşlarla zar zor konuşabildim. "Susmakta bir cevaptır" dedim.
"Evet. Susmakta  bir cevaptır. Süsen kuzenini çok seviyorsun. O yuzden sana bazı şeyleri anlatmak için zorlanıyorum.. Kimsenin bir suçu yok..Sana bildiklerini söyletmeyen benim. Ben istemeden birşey olmaz" dedi.

"Nasıl yani?"  Kafamı kaldırıp gözlerine baktım.
"Sen mi susturdun onları?"
"Evet" demesiyle ayağa kalktim. "Neden İris neden?
Kuzenimi bana kötü gösteriyorsun. Hadi Can neyse benim kuzenimden başka kimsem yoktu artık" dedim ağlayarak.

Beni kendine doğru çekti ve konuşmaya başladı.

"Senin benden başka kimsen yok Süsen ve olmasına da asla izin vermeyeceğim."

SÜSEN ÇİÇEĞİ Where stories live. Discover now