"Acı tatlı haber"

65 4 2
                                    


Mavi beyaz  ışığın bedenime sarıldığını hissediyordum ve  birsürü uçan kargaları izliyorum. Kargalar yarasalarla savaş icerisine girmiş ve tüm  olup biten rekabeti korkulu gözlerle izliyorum. Bu sefer 1 erkek beni ellerimden tutup bu savaştan bana darbe gelmesin diye adeta beni  koruyup kolluyor gibiydi. Bu erkeğin diğer rüyalarımda daha doğrusu kabuslarımda gördüğüm kişi olmadığını dusunuyorum. Hem beni koruduğu için hem de bu savaşı izlerken sanki karşı taraf savasiyormus gibi can çekişiyordu. Hiç kimseyi net secemedigim için gözlerimi ovalamaya karar verdim. Ovaladıktan sonra tekrar baktım ama yanımdaki siluetin kim olduğunu bulanık görüntüden göremiyordum, ama uçan yarasa ve kargaları çok net bir şekilde izleyebiliyordum. Yarasanın yere düştüğünü gördüm. Bu durum sonrasında yarasayla savaşan  kargalardan  biri bana baktı. Kargalarla göz göze gelmek ne kadar ürkütücü birşeymis diye konuştum icimden.

Gözlerimi açmamla az önceki gördüğüm korku filmi gibi olan gösterinin aslında rüya olduğunu fark ettim.

Ben yine de her ihtimale karşı cama bakıp hava da karga  ya da herhangi bir hayvan var mı diye baktım. Neyseki yoktu.

Düşüncelerime engel olmayıp  yaşadığım korkulu anı hatırladım. 

İlk defa aklımı kullanıp önlem almak için araştırma yapmışım. Kendimle gurur duydum resmen.

Ya yine geri gelirse ?

Ya o şarkı çalmasaydı?

Anlayabilir miydim şarkı çalmadan o iblisin İris olmadığını ?

Yatağıma oturmak için yatağıma giderken mavi beyaz ışıkla irkildim.  Işığı görür görmez hemen gümüş bıçağı almak için harekete geçtim.

Ama bu sefer o an gibi hızlıca gidemedim ve  şuan da içimde tereddüt var. O an tereddüt bile etmeden yapmışken neden şimdi yapamıyorum?
Ayaklarım beni bıçağın olduğu yere götürmüyordu.

"Süsen dur, yapma!" Sesini duyar duymaz göz göze geldim onunla.

"Sesindeki farklılığı düzeltmişsin bravo"

"Tamam yap, değişen bişey olmayacak. Hadi yap."

Söylediği sözlere rağmen ellerim hala bıçağa gidemiyordu. Dün tereddüt etmeden alabildiğim halde neden şimdi alamıyorum?

Sonunda pes ettim. Gözlerimi kapattım. Karşımdakinin kim olduğunu bile bilmediğim halde ona merhamet ediyorum resmen.
İris'in öyle kalbini kırdım ki, karşımdaki o olsa bile ne diyeceğim? Haklı evet ama ben de haklıyım ve ona, sevgiye  dair hicbirsey beslemiyorum artık.

"Senin bana karşı sevginin olup olmaması yaşadığımız ve yasayacağımız şeyleri değiştiremez."

Düşüncelerimi okudu!

"S-en, sen misin?"

Bana doğru yaklaştı ve ellerimi tuttu. Ellerime dokunduğu gibi canım hiç acımadı ve  canımın yandığı yerlerin ağrısı bile şifa buldu.

"Şimdi inandın mı?" Diye sordu ellerime, saçlarıma dokunarak. Bana zarar vermediği ve hatta canımın o iblis yüzünden yanışını bile yok etmişti.

Sorusuna cevap veremedim. Hıçkıra hıçkıra ona sarıldım. Onun da ağladığını hissediyorum. Parmaklarını saçlarımda gezdiriyor. Gözyaşları boynuma düşünce ağladığını fark ettim. Kafamı kaldırıp onun yüzüne bakacakken beni durdurdu.

Aradan 10,15 dakika kadar geçtikten sonra
"Kahve içelim mi?" Diye sordum. Gözleri yaşlı bir şekilde bana bakıp "olur" dedi.

Kahveleri hazırladıktan sonra tekrar odama geçtik. Kendimi daha fazla tutamayıp soru sormak için dudaklarımı aralayıp vazgeçtim. Ya benden bıkarsa ?

"Senden bıkmak mümkün mü?"

Sözleri içimi ısıttı resmen.

"Hadi sor bakalım, ne soracaksın?"

Gülümsedim gözlerine bakarak.  Sonra sorumu hatırlayıp gülümsemem yüzümden yok oldu.  Derin bir nefes alarak konuşmaya başladım. "O kimdi?"

Sorumu duyar duymaz sinirden dişlerini sıkmaya başladı. " Esel'di".
İsmini duymamla bile sinirden gözlerimin dolduğunu fark ettim. Ne istiyor bizden? Biz ona ne yapmış olabiliriz ki?

"Tüm bu olaylar ne zaman son bulacak İris?"  Diye sordum ona. Kahvesinden bir yudum alarak konuşmaya başladı.

"Ne zaman biter bilmiyorum ama, elimden geldiğince çabuk bitmesini sağlayacağım."

"Sen geleceği görebiliyor musun?"

"Bizi çok yakın zamanda acı tatlı bir haber bekliyor olacak" dedi. Sanırım bu cümleler soruma cevap olacaktı.

Tam haber ne diye soracakken beni durdurdu.

"Daha fazla soru sorma güzelim, hadi sarılıp uyuyalım, bu gece beraber uyumak istiyorum seninle."

"Şey peki iki soru sorsam olur mu? Sadece iki tane" dedim gülerek.

"Tamam olur sor bakalım."

"Barıştık mı?" Diye sordum. Başımı öne eğerek.

Elleriyle başımı yukarı kaldırıp
"Biz hiç kusmedik ki, yani seni bilemem ama ben ne sana küserim, ne de senden vazgeçerim" dedi gülümseyerek. Sonra biraz duraksadı ve "ikinci sorunu alayım" dedi.

"Şey- b-ben bir iblis olsaydım, benim üstüme kutsal su döker miydin?"

Sorumu duyar duymaz kahkaha atarak gülmeye hatta yatakta dönerek gülmeye başladı.

"Hadi yatalım güzelim, saçma soruna cevap verme  tenezzülünde bile bulunmayacağım" dedi gülerek.

2 saatin ardından İris uyumuş ben ise hala kötü haberin ne olacağını düşünmekten hala uyuyamamıştım.

Çalan telefonla irkildim.
Gecenin bu geç saatinde  Zehra arıyor kötü birşey mi oldu acaba diye düşünürken İris'in de uyandığını fark ettim.

Telefonu açar açmaz. İris'in söylediği acı tatlı haberi aldım. Aynı zamanda annemin, benim rüyamı ölüm çıkacağına  yorumlaması da çıkmış oldu.

Melis ölmüş!

SÜSEN ÇİÇEĞİ Where stories live. Discover now