FİNAL

3.3K 254 114
                                    

Bir gün içinde iki ölüm. Hiç düşündünüz mü bir günde kaç kişi ölüyor? Peki ya bu kişiler birbirlerine ne kadar uzak? Aynı evden iki insanın mı aynı günde ölmesi daha yüksek bir ihtimal yoksa apayrı yerlerdeki insanların mı? Ölmek kolay mı yada. Ölünce her şey bitiyor mu devam eden tarifsiz bir yalnızlık içinde mi devam ediyor? Bunların cevabını sadece ölünce mi alacağım? Her neyse.

Ben yaşıyorum ve Rain gözlerimin önünde hayatına veda ediyor.

Her şey filmlerdeki gibi olur sandım. Rain elindekini bırakır yada birisi arkadan gelip elinden alır falan. Sonra Rain ağlamaya başlar ve yanına gider ona sarılırım. Geçti derim. Geçti Rain, iyisin derim.

Hiçbir şey hayallerimdeki gibi olmadı. Zaten tüm hayallerim olamayacak kadar iyimserdi. Umut dolu ve insanın yüzünde tebessüm denilen o ifadenin oluşmasını sağlayacak türlerden. Hayat ise gülümsemelerin sahte, iyiliklerin gösteriş olduğu bir şeydi.

Sonuç olarak Rain öldü. Gözlerimin önünde. Dakikalarca yerde yatan cansız bedenine baktım. Dakikaları saatler izledi ama tüm bu zaman saniyeleri hissettirdi. Evet, ona kızgındım. Evet Rain tam olarak bencil sıfatına yakışan biriydi ama böyle ölmeyi hak etmemişti.

Saniyelerin saatler gibi gelmesine herkes alışıktır değil mi, zaman bir türlü geçmek bilmez. Ama ya saatlerin saniyeler gibi gelmesi? Benim bildiğim zamanın nasıl geçtiğini anlamadım ifadesi vardır bir tek o da güzel zaman geçirmenin ardından söylenir. Ben bunu tam tersi şekilde yaşıyordum. Uzun süren hareketsizliğimin ardından yerde kanlar içinde yatan Rain'in yanına oturdum.

Kan içindeki boynuna dokundum ve vücudumu soğuk bir titremenin esiri olmasına izin verdim. Bunu ben yaptım. Rain'i bu hale ben getirdim ve bu suçluluk asla ama asla aklımdan çıkmayacak.

Bazı şeyler vardır. Suçluluk duygusunun ardında yatan şeyler. Hafızamı bile kaybetsem bunu unutamam diye düşündüren şeyler. İşte onlardan birisi de benim hafızama adeta bir beyin tümörü gibi yerleşmişti. Asla gitmeyecekti ama büyümeye devam edecekti. Büyüyecekti ve ben ölene kadar peşimde olacaktı.

Rain'in bedenine bakarken cebinde katlı olan bir kağıt çarptı gözüme. Yavaşça uzandım ve onu elime aldım. İçinde bir numara vardı. Telefon numarası olabilirdi yada herhangi bir şey. Ama Nathalia'ya ulaşan bir şeydi. Tek yazan bu numara değildi. Beni suçluluktan ölmeye daha da itecek bir şeydi. Rain'den bir not.

Teşekkür ederim Maria. Ölmek istediğim bu dünyada kendime bahane olarak seni gördüm, seni kullandım bu yüzden teşekkür ederim. Ve özür dilerim. Bu suçluluğu sana yaşattığım için özür dilerim.

Ölmüş de olsa benim istediğimi yapmıştı. Belki bana bu suçluluğu yaşattığı için bu numarayı özür bahanesi olarak görmeliydim, bilmiyorum. Rain'in istediği bu olmalı. Ama neden daha da suçlu hissediyordum. Gözüm kırık ayna parçalarına kaydı. Ölüm belki de bu kadar kolaydı. Ölüm birçok şeye çözüm bulabilirdi.

Ölümün bir ilacı yoktu ama ölüm birçok şeye ilaç olabilirdi.

Bugün değil. Ölüm bugün değildi. Elimdeki kanları üzerime sürerek ellerimi temizledim. Telefonların yolunu tuttum. Üzerimde kanlar ile bunu yapmak doğru değildi biliyorum, ama doğru bir şeyi yapmak için yanlış yolu da izleyebilirdim.

Bulduğum numarayı çevirdim. Bekledim, bekledim, bekledim. Telefonun açıldığını anlayabiliyordum ama ses duymuyordum. Yavaşça ağzımı araladım. ''Sana ihtiyacım var.''

Ve telefon kapandı. Odama döndüm, üzerimi değiştirdim ve tüm zaman boyunca topladığım kağıtlar, kitaplar ne varsa hepsinin yok olduğunu gördüm. Tüm bulmacalar, görevler, gidilmesi gereken yerler, önemli eşyalar hepsi değerini yitirdi. Sanki normal bir yaşam, normal bir okul, eski ben gibi. O gün Billie ve Ricky ile konuştum. İkisi de hiç olmadığı kadar huzurlu hissediyorlardı kendilerini. Chris de uzun zamandan sonra ilk defa normal hissediyordu kendisini.

Rain'in cesedi bıraktığım yerde bulundu. Kimse ne olduğunu sorgulamadı. Sanırım belli bir yerden sonra herkes ölümü kabulleniyordu. Geriye Rae ve ben kalmıştık senenin başından bu yana. Oysa her şeyi karıştıran ben ve her şeyi inkar eden Rae'nin ölmesi daha normal geliyordu herkese. Nathalia'dan bir haber beklerken günler geçti, haftalar ve aylar. Normal geçen günler, haftalar ve aylar.

Ama ondan asla haber alamadım. Okulun son gününe gözlerimi açtım. Bu okulda son günüm diye düşündüm. Ailem burada okumam konusundaki ısrarlarına rağmen pes etmek zorunda kaldı. Ve tüm yorucu günün ardından o gece okuldan ayrılmadan önce onu gördüm.

Nathalia'yı.

Sadece uzaktan gülümsemekle yetindi. Belki de çok uzun zamandır buradaydı ve etrafı gözlemliyordu. Onu görmesem de hep varlığını hissetmiştim. Hissetmek. Bu okulu kendi yapan şeylerden birisi de buydu.

Aklıma Nathalia'nın gökdelen kaydı geldi. Her duyguyu yaşamama rağmen mutluluk göremedim demişti. Oysa onun aksine ben geçmişe baktığımda mutluluğu da görüyordum. Belki de fazla iyimserdim. Tüm arkadaşlarım ile vedalaştım. Billie de benim gibi bu okuldan ayrılıyordu. Chris, Ricky ve Rae ise bu okulda kalmaya devam edeceklerdi. Onları ve tüm anılarımı arkamda bırakarak okuldan ayrıldım.

Bir daha dönmemek üzere.

-SON-



You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 22, 2015 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Yatılı Okul 2Where stories live. Discover now