Şok

794 48 5
                                    

Care'den

Hogwarts'ı gören bir tepede belirdiğimde şaşkınlığımı gizleyemedim. Riddle'ın burda ne işi var. O bana şaşkın gözlerle bakarken arkamdan duyduğum sesle şaşkınlığım dahada arttı.
"Asıl senin burda ne işim var? Noluyor burda?" Dedim bakışlarımı tekrar Riddle'a yöneltirken
"Sevgili okul müdürün bu kezde beni tehtit etmek istedi sanırım" sesindeki nefret nerdeyse beni bile korkuttu. Dumbledore'sa şaşkınlıkla Riddle'a bakıyordu.
"Bu nasıl oldu?" Eliyle onun yüzünü işaret etti. Ben geldiğimde büyü işlediği için yüzü Riddle haline dönmüştü ve bu bizim bunağı şaşırtmıştı.
"Seni tehtit mi etti?" Dedim yeniden Riddle'ın yeşillerine dönerek. Birşey söylemeden kafasıyla beni onayladı. İçinde bulunduğumuz durumun tuhaflığını anlatmaya kelimeler yetmez.
"Söylesene Dumbledore burda ikimizde senden nefret ediyoruz ve heran seni öldürebiliriz. Korkmuyor musun?" Tehtitkar biçimde ona doğru adımladım. Yüzünden geçen ifade korkuydu ama ölüm korkusu değil.
"Sen Voldemort'a değer veriyorsun?" Bunu soru sorar gibi söyledi
"Ona sadece değer vermiyorum onu seviyorum." Riddle destek olmak istercesine elimi tutarken Dumbledore birden ortadan kayboldu
"Bu da neydi şimdi?" Dedim kaybolduğu yere bakarken
"Birşey peşinde sanırım ama bende bilmiyorum." Olanları unutmaya çalışarak biraz dolaştık. Sınavlar üç gün sonra başlayacağı için ona fazla vakit ayıramıyorum. Oda bundan şikayetçi ama belli etmemeye çalışıyor.
***
İlk sınavın iksir olması benim için çok rahatlatıcıydı. Çünkü şu beş senede zaten her türlü iksiri gerek ders dışında gerekse derste yapmıştım. Harry ise çok gergin. Sanırım Dumbledore'nin ortalarda gözükmemesi onu dahada geriyor. Bunak nerde kimse bilmiyor ve açıkçası merakta etmiyorum. Ama Harry'de farklı birşeylerde var. Ne olduğunu ise yakında öğreneceğim. Umbrige Dumbledore'nin yokluğunu fırsat bilip okulda diktatörlüğünü ilan etti. Bunlara daha ne kadar sessiz kalacağım.
Sınavların üçüncü gününede kazasız gelmiştik. Şuana kadarkilerin hepsini geçtipimden emindim. Riddle'dan gelen tebrik mektubunu okudum.
"Napıyorsun?"
"Son tekrarlar gelsene" yavaşça yanıma oturdu "iyi misin sen Harry?"
"Değilim Care"
"Bana anlat neyle ilgili?"
"Elindekinin sahibiyle"
"Ne?" İşte bu bir şok. Ne dediğinin farkında mı bu çocuk
"Voldemort için mi beni reddettin Care? Bir katil için mi?" Gözlerimden istemsiz yaşlar süzüldü.
"Ha-hayır Harry. Onu da nerden çıkardın?"
"Yani onu sevmiyorsun"
"Ben şeyyyy" birden dudaklarımda bir baskı hissettim. Onu itmeye çalışıyordum ama gücüm yetmiyor. Bırakması için yalvarıyorum adeta. Sessiz çığlıklarım gözyaşlarıma karışırken geri çekiliyor. Peki neden rahatlayamıyorum?
"O seni öptü mü Care? Ona ait olduğun için mi bu haldesin" kendimi ona bakmaya zorladım. En yakın arkadaşıma. Bu cidden o mu? Ben onu hiç mi tanımamıştım?
"Sen bu değilsin Harry"
"Evet ben bu değilim ama sende bu değilsin Care" beni orda iğrenç düşüncelere teslim edip gitti.
Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. Kendimi daha önce hiç bu kadar pis hissetmedim. Toparlan Care. Kendine gelmen lazım. Gözyaşlarımı sikerek cisimlendim. Bana sevgi dolu gözlerle bakan Riddle'ı gördüğümde tereddüt etmeden dudaklarına yapıştım. Kendimi yeniden normale yakın hissediyorum. Geceyi ona sarılıp uyuyarak geçirdim. Açıklamama yapmam için beni zorlamadı sadece sarıldı. Yaklaşan felaketi bilse belkide bunu yapmazdı.
***
Sınavlara odaklanamıyorum. Öyle derin bir nefretle doluyum ki. Ama çok azkalmıştı işte. Son iki sınav. Bu gece yapılacak aritmansi sınavı ve yarınki kehanet. Teleskopu ayarlayıp yıldızları gözlemlerken aşağıdan gelen sesler dikkatimi dağıttı. Mcgınagall mı o? Havada uçuşan büyüker ve çığlıklar. Tereddüt etmeden oraya cisimlendim.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen" Umbrige ciyaklarken gözüm yerde hareketsiz yatan silüete takıldı
"Onu öldürdünüz mü?" Yavaş adımlarla yanına yaklaşırken asalarını bana doğrulttular
"Yerinde olsam denemezdim"
"Bana asa mı çektin gerçekten?"
Gözlerimi devirirken kendimi bir düellonun içinde buldum. Bana fırlatılan lanetleri savuştururken onlarada lanetler gönderdim. Dördünüde yere serdikten sonra Mcgonagall'a baktım. Nefesi çok zayıftı. Onu hastane kanadına götürdüğümde çok geç olmasından korktum. Okuldan atılacaktım bu belliydi. Onun için kimseye açıklama yapmama gerek yok. Onu kaptığım gibi st Mungo'ya götürdüm. Başında bekleyecektim.
***
Şifacılar durumun iyiye gittiğini düşünüyor. Bende Riddle'a haber vermediğimi hatırladım ve cisimlendim. Bir şok dalgası bedenimi sardı. Bakanlığın yeşil taşlarla döşeli giriş katındayım. Riddle o güzel yeşil gözlerini nefretle kısmış karşısındaki kişiye öldüren lanet gönderiyordu. Karşısında ise Harry çaresizce asasına sarılmış ölümün ona gelmesini bekliyor.
"Noluyor burda?" Kenetlenmiş asalarını birbirinden ayırıp yeşil gözlerinin beni bulmasını sağladım.
"Sen karışma Care bu bizim aramızda" Riddle bana karşı ilk defa bu kadar soğuktu.
"Hayır bu hepimizi ilgilendiren bi konu"
"Care Sirius o öldü" dedi Harry. Bir yandan üzüntüsüyle boğuşuyor bir yandan da kendi yaşında gözüken Riddle'a bakıyordu.
"Ne demek Sirius öldü?" Bu sefer nefretle bakma sırası bendeydi "onu sen mi öldürdün?" Asamı Riddle'a doğrulttum
"Hayır" soğuk sesi üzüntümü dahada arttırdı
"Harry okula dönüyorsun ve beni bekliyorsun"
"O burda ölüyor ve sende benimle geliyorsun"
"Bana emir mi veriyorsun sen?" Gözlerimi kısıp ona bakmaya başladım. Yaşlarla dolmuş gözlerime rağmen onda farklı birşey olduğunu görebilmiştim. Bana sinirliydi ama neden?
"Karışma artık Care. Onu öldüreceğimi zaten biliyorsun. Olayları akışına bırak"
Ona bir lanet isabet edince şaşkınca karşıdan gelen Dumbledore'ye baktım.
"Herkes neden burda noluyor?" Artık bağırıyordum. Korku bütün bedenimi şok dalgasıyla birlikte esir almıştı. Dumbledore Riddle kendini toparlayamadan Harry'i okula gönderdi. Ben kaskatı yerimde dururken ikisi şiddetli bir düelloya başladı. Onları orada bıraktım. Çünkü Riddle bana istediğimi vermeyecek ve Sirius öldü. Her ne kadar istemesemde Harry'nin yanına gittim.
"Nasıl oldu anlat bana." Darmadağın olmuş odada ona yaklaştım
"Öldü Care o öldü"
"Şu lanet kelimeyi kullanma ve anlat bakanlıkta ne işin vardı?"
"Voldemort o bana bir görüntü gösterdi. Sirius elinde ve ona işkence yapıyordu. Bende onu kurtarmak istedim ama kimseye ulaşamadım. Bakanlığa gittiğimizde ise bunun bir tuzak olduğunu anladık. Voldemort bir kehaneti almam için beni kullanmış. Kehanet kırıldığı için onu duyamadım. Ama sonra Sirius ve bikaç kişi daha geldi. Bellatriks onu öldürdü Care. O gitti" artık konuşamıyordu. Bense anlamaya çalışıuorum. Kehanet sürekli bahsi geçen kehanet olmalı ama Riddle onu önemsemediğini söylemişti. Ben daha olayları anlayamadan ortada Dumbledore belirdi.
"İyi misiniz?"
"Bide bunu soruyo musun? Senin aptalllığınn yüzünden Sirius öldü"
"Care Dumbledore'yle ne alakası var?"
"Kehaneti biliyordu Harry. Ama ne sana nede bana söylemedi" Harry nefret saçan gözlerle müdüre döndü.
"Bakın beni yargılamadan önce ikinizinde sakin olmasını istiyorum. Evet bir hata yaptım ama bunu bir daha tekrarlamayacağım. Bu yüzden ikinizde gerçekleri bugün öğreneceksiniz"
"Sencede biraz geç kalmadın mı?" İçimde bu bunağa karşı hiçbir merhamet duygusu yok
"Dinle Care. Önce senin kehanetin Harry. Voldemort'ta bu kehanetin bir bölümüne sahip o yüzden öğrenmek istedi. İkinizden birisi diğerini öldürmek zorunda." Bir çırpıda söylediği sözler beynimde yankılanıyor. Ya Riddle ya Harry. Bundan nasıl kurtulur insan?
"Ben ya katil ya kurban mı olacağım yani?" Harry'nin sesi titriyordu vücududa pek farklı sayılmaz
"Olmaz ölmene izin veremem. Başka bir yoku bulunur mutlaka ikinizinde ölmesine izin veremem" onlarıda buna ikna etmeye çalışır gibi konuşmuştum.
"Harry'nin yanında olmalısın Care. Birbirinize her zamankinden daha çok ihtiyacınız var"
"Olacağım, her zaman olduğu gibi yine onu korurum"
"Bu güzel şimdi sana gelelim"
"Bana mı?"
"Evet Care. Sen özel bir çocuktun bunu her zaman biliyordun zaten. Ama neden bu kadar güçlüsün hiç merak etmedin mi?"
"Na- nasıl yani?"
"Biz büyüyü kullanıyoruz Care ama senin kanında dolaşıyor"
"Ben anlamıyorum"
"Lütfen otur ve beni sakince dinlemeye çalış" dediğini yaptım. Beynim neler olduğunu anlamak için fazla mesai yapıyordu. "Voldemort en güçlü olduğu zamanlarda birden ortadan kayboldu. Her zamanki gizli işlerinden farklı olarak bu sefer uzun süreler kayboluyor döndüğünde ise kimseye birşey söylemiyordu. Uzun araştırmalarım sonunda onun bir çocukla ilgilendiğini farkettim. Çocuktan kimsenin haberi olmadığından o düştüğünde kimse çocuğu aramadı. Ben onu bulduğumda çevresindeki herşeyi tahrip etmişti. Büyüsünü dizginlemek için kendi zayıf büyümü kullandım ama bir bebek olduğu halde çok güçlüydü. Onu herkesten saklamaya karar verdim. Ama o bir büyücüydü ve çevresindekilere zarar verebilirdi. Ona bir şans tanımaya karar verdim ve onu görmeye gittim. Karşımda voldemortu ilk gördüğüm görüntüler dönerken onunla konuştum. Ona çok benziyordu ama aynı zamandada çok farklıydı. Okula getirdiğimde ise kendine Voldemort'un hiç yapmayacağı bir şey yaptı ve arkadaş edindi. Tabi gyrffindora seçilmesini söylemiyorum bile"
"Bi dakika bi dakika. Ben anlayamıyorum. O çocuk ben miyim?" Korku tüm bedenimi esir aldı.
"Evet Care o çocuk sensin. Sen Voldemort'un büyüsüyle oluştun"
Dehşet, evet bu duygu kesinlikle dehşet böyle birşey nasıl olabilir? Bana korkuyla bakan Harry'e döndüm. Herkes benden tepki bekliyor ama ben damarlarımda kabaran öfkeye yenik düşmek üzereyim.
"Yalan söylüyorsun. Seni aşağılık herif" onu crucio lanetini gönderdim. Acıyla çığlık atarken Harry bileğimi tuttu. Dumbledore yerde iki büklüm yatarken bana bakan gözlere bakmaya zorladım kendimi. Ama dolan gözlerim herşeyi düşünmemi engelliyordu. Beynimde kalbimde kullanım dışıydı. Son kez odada onlarla gözgöze gelip kaçtım.
Ormanlık bir alanda hıçkırarak ağlıyorum. Bu doğru olamaz. Yalan söylüyorlar. Beni hiçbir zaman sevmedi zaten hep korktu. Şimdide bu yalanı söyledi. Gözyaşlarım akarken nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Daha önce gördüğüm bir yere benzemiyor. Ben daha etrafımı incelemeye fırsat bulamadan tehlikede olduğumu farkettim. Birşey bana doğru saldırmak üzere geliyordu. Hızlar arkamı döndüğümde o çoktan üzerime hamle etmişti. Onu büyüyle karşı ağaca fırlatıp dengemi bulmaya çalıştım. Yerden aldığım bir tahta parçasını kalbinin olması gerektiği yere sapladım.
Bu nasıl bir şansızlık ya. On dakika olmadan nasıl bir vampir beni bulur. Ben daha şansıma sövmeyi bitirmeden bir kez daha şok oldum. Ölmüş olması gerekirken o kalbimden sapladığım parçayı çıkartmaya çalışıyordu. Kaçmam lazım peki neden kaçmıyorum. Hayattan vaz mı geçtim? Riddle artık olmadığına göre ölüme teslim mi olmalıyım. Beynim artık çalışmıyor. Gözlerim kararmaya başlatken o bana doğru geliyor. Son gördüğüm şeyse yemyeşil gözleri. Bir dakika ben bu gözleri bir yerden tanıyorum

Evet canlar okullar açıldı malumunuz. Yeni bölümüde okulun ilk günü yayınlayım dedim. Hızlı geçişler sonunda ilk bölümde özetini geçtiğim yere geldik. Hikaye ilk baştada söylediğim gibi burdan sonra başlayacak. Bu bölüme kadar olan düşüncelerinizi aktarırsanız çok mutlu olurum. Yorum ve vote candır

Aşk büyüsü klaroline- voldemortHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin