Sıfırlamak

746 49 8
                                    

Care'den

Hissedilen en kötü duygu hayalkırıklığı değil de nedir? Bütün hayatım boyunca bana yalan söylendi. Adım zaten yetimhanede verilmiş. Benim ailem yok, annem yok, babam yok. Benim kimsem yok. Bu iğrenç hayatımda sadece sevmek istedim. Peki ne mi oldu? Oda bana yalan söyledi.
Gözümde yaşlarla uyandım. Hiç tanımadığım bir odada beyaz tavanlara bakıyorum. Burası neresi, ben buraya nasıl geldim? Geceden dakikalar beynime hücum etmeye başladı. Riddle'ı son görüşüm, Harry ve en son gördüğüm yeşil gözler. Kıpırdanmaya başlayınca üzerimde bakışlarını hissettim.
"Kendini nasıl hissediyorsun?" Tanıdık sesi kulaklarıma dolarken yaşlı gözlerime rağmen özlemle gülümsedim
"Niklaus bu sen misin?" Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi
"Beni hatırlaman ne güzel Caroline" sesinde ima mı vardı. Ayrıca dün... Ben ona kazık saplamıştım
"Sen bana saldıran vampirsin" birden idrak ettiğim gerçekle ondan uzaklaşmaya çalıştım
"Sen olduğunu bilmiyordum"
"Sen bir vampirsin Niklaus, bunu kendine neden yaptın?"
"Öyle olması gerekiyordu" yeşil gözleri masum bakmıyordu. O masumiyetini kaybetmişti. Bunlarında suçlusu ben miyim? Sessiz kalışım onu konuşmaya sevketti.
"Beni görmeye gelmedin" sitem dolu sözleri aynı zamanda soru sorar nitelikteydi
"Gelemezdim Niklaus sana bunu açıklamıştım"
"Adım Klaus" diye kükredi ve sesi tüm odada yankılandı.
"Klaus" içeriye giren adam beni görünce sert tondaki sesini yumuşattı.
"Ne var Stephan" adamın gözleri hala bendeydi. Klaus ise ona kükrüyordu.
"Konuşmamız lazım"
"Gördüğün üzere meşgulüm. Şimdi seni öldürmeden defol burdan" sert sesi benim bile ürkmeme sebep olmuştu. Ben burda ne yapıyorum.adam giderken odaya ölüm sessizliği hakim oldu. Çocukluğumun en değerli parçası olan adama baktım. O masum çocuk nasıl bu hale gelmişti.
"O da kimdi?" Dedim sadece sessizliği bölmek için
"Neden sordun?"
"Bu tavırlarının sebebi ne bilmiyorum ama hiç hoşuma gitmedi" yataktan kalktım ve kapıya yürümeye başladım. Bileğimde birkaç saniyeliğine hissettiğim eli beni durdurmuştu.
"Nereye gittiğini sanıyorsun?"
"Dışarı çıkıp düşünmeye ihtiyacım var"
"Senin hep düşünmeye ihtiyacın var zaten" ona gözlerimi devirip merdivenleri inmeye başladım. Aşağıdan gelen ses ise beni olduğum yere sabitledi
"Seni anlıyorum Elijah ama ona bir şans daha vermeliyiz. Biliyorum çok hata yapıyor ama bunları düzeltecek kişide o" Klaus ne yaptığımı anlayamadan aşağı koşmaya başladım. Karşımda duruyordu. Saçları yine dik bakışları ise şefkatli. Şuan gerçekten ihtiyacım olan kişi. Kahverengi gözleri beni bulduğunda şaşkınlıkla büyüdü.
"Kolll" ona koşup boynuna sarıldım. Şaşkınlığı atlatıp oda bana sarıldı. Diğerleri ise ne olduğunu anlayamaz halde bize bakıyordu
"Care sen buraya nasıl geldin?" Sonunda ayrıldığımızda konuşmuştu
"Noluyor burda?" Klaus sonunda sesini bulmuş gibi bize doğru yürümeye başladı
"Kalpsiz abin Niklaus mu? İşte bu sürpriz oldu" gözlerim ikisi arasında gidip geliyordu. Bana tanıdık gelen gülüşünü şimdi hatırlamıştım. Bu ailenin erkekleri ne kadar yakışıklı böyle
"Yoksa sen Caroline mi oluyorsun? Buna inanamıyorum. Yıllarca seni aradık ama ben seni bulduğumda tanıyamadım bile" Klaus'un bağırmalarına aldırmadan bana gülümsemesi çok hoştu
"Nerden tanışıyorsunuz siz?"
"Sana anlatmıştım Klaus yolda bir kızla karşılaştım ve sana anlayışlı davranmamı söyledi diye. İşte o kız Care" Kol ellerini açıp beni gösterdiğinde yaşadığım felaketleri unutup kahkaha atmaya başladım. O şuanda ihtiyaç duyduğum dosttu
"Buna gerçekten inanamıyorum" Klaus'un sesi yumuşamış ve nefretini geride bırakmıştı. Ama bunların hepsi çok kısa sürdü
"Bu kız resimlerdeki kız" adının Elijah olduğunu düşündüğüm adam konuşmuştu
"Benim resmimi mi çizdin Klaus?" Ona doğru yaklaştım. Elimi yavaşça sakallarına değdirdim. Yeşil gözleri yumuşuyor ama sertliğini korumaya çalışıyordu.
"Bence konuşmamız gereken başka şeyler var Care"
"Sıfırdan başlayalım Klaus. Çünkü söyleyeceğim hiçbirşey yok. Ne duymak istediğini biliyorum ama sana onları söyleyemem. Şimdi ya baştan başlarız ve bana tavır yapmaktan vazgeçersin yada ben Kol'la konuşup giderim" sanki rest çekmemi bekliyormuş gibi yüzüne halinden memnun bir ifade yerleştirdi
"Zaten sıfırız Care, sadece isimlerimizi biliyoruz bence bir sakıncası yok"  gülüşünün altında bir sinsilik hissediyorum ama bunu araştıracak gücü kendimde bulamıyorum. Ona sakince gülümseyip elimi uzattım. Tam sıkacakken sinirli bir ses bizi durdurdu.
"Klausss"
"Ne var be ne var? Sabahtan beri bir rahat vermediniz" esmer kıza bağırarak karşılık verdi. Kızın gerçekten hoş bir fiziği ve yüzü vardı.
"Eğer bizi dinleseydin şuan ne olduğunu bilirdin" kız hala çok sinirli
"Bak ne sen nede aptal sevgilim şuan umrumda değilsiniz. Şimdi defol git" kız söylenenin aksine odada dikilip bana bakmaya başladı.
"Artık buna dayanamıyorum, benim bişeyler içmeye ihtiyacım var. Kol gidelim mi?" Sessizliği bölmek adına konuşsamda Klaus sinirlenmişti
"Birlikte içeriz, Kol olmak zorunda değil"
"İşlerini hallet Klaus ve bana kendimi toplamam için birkaç saat ver lütfen" sondaki lütfen onun bana karşı olan son direnç kırıntılarınıda parçaladı.
"Kol size iki saat veriyorum. Aradığımda telefon ilk çalışta açılacak. Eğer sarhoş olursa bunu sana ödetirim"
"Emredersiniz abicim" Kol yapmacık bir tavırla cevapladı ve birlikte evden ayrıldık
"İyi misin sen?"
"Değilim, hiç iyi değilim"
"Neyle ilgili peki?"
"Tüm hayatım Kol hepsi bir yalanmış" ben ağlamaya başlarken o bana sıkıca sarıldı. Hıçkırıklarım onun kaslı göğsüne çarpıp boğuk çıkoyordu
"İşte buna içilir"
Bar tarzındaki mekana gelene kadar hiç konuşmadık. Kafamda olayları hem tartıyor hemde ona nasıl anlatacağımı düşünüyorum. Riddle'ı düşünmek bile ruhumu acıtıyor. Onu öyle çok özledim ki.
"Anlat bakalım güzellik kim üzdü yine seni"
"Hani sana anlattığım hayatımın aşkı vardı ya"
"Hani şu en yakın arkadaşının düşmanı"
"Beni büyüyle o oluşturmuş. Bunun anlamını bile bilmiyorum ben"
"Nasıl yani o senin baban mı?"
"Hayır" söyledikleri gözlerimin öfkeyle büyümesine sebep oldu. Öyle bir düşünce bile iğrenç. O kesinlikle benim babam değil. Kan bağımız yok bu başka bir şey.
"Özür dilerim Care. Seni daha fazla üzmek istemedim"gerçekten üzgün bakıyordu. Konuyu değiştirmek istedim bu halde konuşmaya devam edemezdik.
"Demek abin Klaus öyle mi?"
"İnan yüzyıllarca seni aradıktan sonra tanımamak çok tuhaf birşey. Elijah resimleri görmüştü ama ben sadece adını biliyordum oda Caroline olarak"
"Beni mi aradınız?" İçimi bir üzüntü kaplamıştı. Klaus'un masumiyetinin kaybolmasının suçlusu cidden bendim.
"Selam" gelen sesin sahibine baktığımda açık mavi gözleri ve bembeyaz teniyle zıt siyah saçlı bir yakışıklı gördüm. Burdaki herkes mi yakışıklı.
"Damon seni buraya hangi rüzgar attı bu saatte?"
"Elena ve Stephan konuşmaya çalışmış ama Klaus onları dinlemeyince sıra bana geldi. Ben Damon bu arada güzellik"
"Care" elimi nazikçe öptü
"Nedir bunların olayı sabahtan beri" soran gözlerle onlara baktım.
"Sanırım biri Elena'yı öldürmek istiyor ve onlarda Klaus'tan koruma talep ediyorlar"
"Aslında Klaus'un düşmanlarından biri yani bizi korumak zorunda"
"Sen Elena'ya aşıksın ama o kardeşinle birlikte. İşte bu ilginç"
"Bunu nerden anladın?" Mavi gözlerini bana dikti.
"Gözlerinde görülüyor." Biz konuşurken masaya Elena ve Stephan geldi. Klaus'un gelmesiyle ona döndüm. Ama o bana bakmıyordu.
"Ne o küs müyüz?"
"Hayır sadece sıfırladık" yeşil gözleri bana Riddle'ı hatırlatıyor. Ona sinirlenip Damon'a döndüm.
"Dans et benimle" şaşırsada kabul etti. Klaus'un ona ölümcül bakışlarını attığını görebiliyorum
"Elena'yı kıskandırmak ister misin?"
"Yoksa aklında birşey mi var?" Gülümseyip bana yaklaştı. Dudaklarına yapıştığımda öpüşüme nazikçe karşılık verdi. Bu çocuk iyi öpüşüyor gerçekten. Onu öperken omzundan Klaus'a baktım. Yeşil gözleri ölümcül nefretle doluydu. Damondan geri çekilip Klaus'a bakarak fısıldadım.
"Sana bana tavır yapma demiştim"

Yeni bölüm geldiii. Ah birde oylar ve yorumlar artsa. Neyse depresif Care bir süre buralarda olacak ona fazla kızmayın olur mu. Yıldıza dokunmayı unutmayın

Aşk büyüsü klaroline- voldemortTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon