Always and Forever

750 50 4
                                    

Klaus'tan

Yaşadığım şok duygusundan hala kurtulamıyorum. Ne zaman kurtulacağım ise tam bir bilinmez. Caroline'yi binlerce yıl aradıktan sonra o ormanda bulmayı beklemiyordum. Ben ona saldırdığım için pişman bir şekilde oturmuş ayılmasını beklerken bir yandanda düşünüyordum. Pişman olması gereken ben değildim ki. O bana geleceğini söyleyip gelmemişti. Ben yıllarca onu beklemiştim. Tabiki onu affedecektim ama biraz üzülmesini istedim. Gözleri beni bulduğunda o kadar güzel gülümsediki onsuz geçen yılları unuttum. Nolursa olsun burdaydı. Sonra Kol'u tanıdığını öğrendim. Ben daha buna kızamadan aklımda Kol'un cümleleri belirdi.
Fikrimi değiştiren bir kızla tanıştım Nik. Ona aşık olduğu adamı kimseye değişmemesi gerektiğini söylediğimde benimde seni kimseye değişmemem gerektiğini söyledi. Sana onun için şans veriyorum.
Aşıktı. Lanet olası başka birine aşıktı. Ben her yerde onu ararken o nasıl başka birine aşık olabilmişti. Beni hiç mi düşünmemişti? Onlar evden çıktıktan sonra resim odasına çıktım. Her yer Care'in resimleriyle doluydu. Onu ilk gördüğüm hali ve zamanla hayal gücümle harmanlanan hali. Resimleri yırtmaya ve parçalamaya başladım. Sinirimi ve nefretimi bir şeye yönlendirmem gerekiyordu. Ama ben onun resimlerine bile kıyamıyordum ki. Odaya giren Elijah'ı farkettiğimde ağladığımı çok geç anladım
"Sen iyi misin Nik?"
"Ne zamandır umrunda Elijah? Daha yeni beni terk etmeyi düşünmüyor muydun sen?"
"O kız konusunda sana inanmadığım için özür dilerim. Ben sana inanmalıydım" sesi hüzünlüydü.
"İyi değilim ben Elijah. O başkasına aşık. Ben onun için her şeyi yapmaya hazırken o başkasını seviyor" ona sarılıp ağlamaya devam ettim
"Ona seni tanıması için şans tanı Klaus. Senin onu ne kadar sevdiğini farkedince duyguları değişebilir"
"Ama ya değilmezse?"
"Sen onu hiç göremeyeceğini düşündüğün halde sevdin Klaus. Şimdi başka biri var diye mi bu hüznün"
İşte o buydu. Birbirimizi her ne kadar üzsekte kardeşlik böyle bir duygu. Yanımızda oluruz. Kendimi topladım ve Care'in yanına gittim. Damon'la konuştuğunu görünce sinirim yine tepeme çıktı. Nasıl herkese bu kadar üçten gülebiliyor. Yetmezmiş gibi bana inat onu dansa kaldırıp birde gözlerime bakabaka onu öptü. En yakın arkadaşımı öldürmek istedim. Ama yapamadım yapmamalıydım. Ordan uzaklaşmak istedim ama beni durdurdu. Bana temas eden eli bütün kötü anları bana unutturmaya yeterdi. Bizi cisimlediğinde karnımdan kancayla asıldığımı sandım. Ona şaşkınlığımı anlattığımda benimle olan konuşması ilginçti. Bana ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum. Başka birini sevdiğini biliyordum peki benden ne istiyor.
Ona beni sevip sevmediğini sormak istedim ama soramadım. Nasıl sorulurki böyle bir şey? Kalbinin tamamen o adama ait olduğunu söylüyor. Kalbini ilk onunla hissetmiş. Ona sadece o adamla mı hissediyorsun dediğimde kafasını kaldırıp gözgöze gelmemizi sağladı. Gülümseyip cevabını bildiğin sorular sorma dediğinde kalp atışım hızlandı. Tamam belki başkasına aşıktı. Ama bana karşıda birşeyler hissediyordu. Buda şimdilik bana yeterdi. O beni yanında nasıl istiyorsa öyle olurdum. Yeter ki yanında olayım. Ölümsüzlüğüm burda bir avantajdı. O adam ölecekti ve ben Care'e olanları unuttutmak için hep yanında olacaktım.
Her zaman ve sonsuza dek.

Riddle'dan

Ne kadar yaşarsan yaşa yeteri kadar görmüş olmazsın derler. Bu ne kadarda doğru bir söz. Hayat bana hiç göstermediği şeyler gösteriyordu. Aşk gibi. Care son zamanlarda bana çok tuhaf davranıyor. Bunun yaklaşan sınavlarla ilgili olduğunu sanıyorum. Birden ağlayarak salonda belirdiğinde çok tuhaf şeyler hissettim. Neden ağlamıştı onu kim ağlatmıştı? Bunu ona sormadım. Sadece sarıldım ve kokusunu içime çektim. Ona o an sorsam herşeyin daha farklı olacağını nerden bilebilirdim ki?
Sınavlar bitmek üzereydi. Care ile birkaç gündür konuşamıyorduk ama sınavların bitişiyle ilgili çok güzel planlarım vardı. Başıma saplanan bir ağrı ve gözümün önünde beliren görüntü içimdeki herşeyi parçalamaya yetmişti. Care benim Care'im baş düşmanım Potter ile öpüşüyordu. Bana ait olan o dudaklarla onu öpüyordu. Karşımdaki ölümyiyenlere kaçma şansı tanımadan öldüren lanetler yağdırdım. Sevgi gerçekten insana çok korkunç şeyler yaptırabiliyor. Bunun intikamını ise alacaktım. O Potter ölecekti. Bunu kendi ellerimle yapacaktım. Zihnine vaftiz babasıyla ilgili bir görüntü yerleştirdim. Kahramanlık duygusuna kapılıp bana gelecekti. Hem kehanetimi alacaktım hemde onun o değersiz yaşamına son verecektim.
Karşımda Potter'ı gördüğümde ağlama duygusu bütün hücrelerimi ele geçirdi. Zayıf gözükemezdim. Düşüncelerimden arınıp ona lanet gönderdiğimde lanetimi üzerinden çeken Care oldu. Onu bu şekilde görmeyi hiç beklemiyordum. Şu an olmazdı. Burda olmazdı. Potter değişen görünüşüme şaşkınca bakarken ben Care bakıyordum. Ona kızgındım. Çünkü ben onu herşeyim yapmıştım. Bana bunu nasıl yapabildi? Sinirle karşımdaki çocuğa döndüm. Bir lanet daha gönderecekken beni engelledi. O çocuk için bana karşı geliyordu. Onu bana tercih mi etti yani? Nefret, kıskançlık, hayal kırıklığı. Ben bunların hepsini dudaklarından dökülen tek kelimede hissettim. Beni parçalıyordu. Karanlık lordun karanlık tarafını aydınlığa kavuşturan kişiydi o. Peki nolduda bu hale geldik biz.
Bana saldıran Dumbledore ile ben şaşırırken Care ve Potter cisimlendiler. Bugün burdaki herkes ölecekti. Buna karalıydım. Dumbledore'ye baktığımda alayla gülümsüyordu. O bunak bana mı gülümsüyor?
"Kaybettin Tom."
"Neyi kaybettim? Kehanet umrumda değil"
"Care' i kaybettin Tom. Bu saatten sonra yüzüne bakmaz"
"Bizim işimize karışma bence" hala alayla gülümsüyordu. Bu cesareti kendinde nerden buluyordu. Gözlerine baktığımda indirdiği kalkanından zihnine girdim. Özellikle görmemi istediği anı gördüm. Potter'la yaptıkları plan. Bana öpüşme anını bilerek göstermeleri. Hepsi lanet planlarının bir parçasıydı
"Care beni affeder"
"Sen Sirius'u öldürdün Tom. Ona sadece Harry'nin değer verdiğini sandın ama Care'de ona en az Harry kadar değer veriyordu"
"Atlatırız biz herşeyin üstünden geliriz"
"Ona gerçekleri anlatacağım Tom. Senin büyünle oluştuğunu bilmeli"
"Hayır ona bunu söyleyemezsin. Kaçar herkesten kaçar"
"Sanırım burda olmaması herkes için en iyisi" cisimlendi. Beni o korkunç duyguyla bırakıp cisimlendi. Bende hemen cisimlendim. Ama onun aksine hogwartsın içine cisimlenemiyordum. Koşmaya başladım. Hayatımın kalanı buna bağlıymış gibi koşuyordum. Koridorlarda karşıma kimsenin çıkmaması ile şanslı olduğumu düşünüyorum. Bunağın odasına koştum. Ama aptal heykel benden parola istedi. Büyümle onu havaya uçurdum. Yetişmiş olmalıydım. Yetişmiş olmayı istiyordum. Kapıyı kırarcasına açtım. Karşımda Potter ve Dumbledore vardı. Ama Care yoktu
"Nerde o?"
"Burda olmaman lazım Tom"
"Nerde o?" Kükremem odada yankılandı
"Gitti ve nerede olduğunuda kimse bulamaz. Bunu en iyi sen bilirsin"
"Ona söyledin, söyledin, ona söyledin" kendi kendime konuşuyordum. Başımı ellerimin arasına alıp çöktüm. Kimlerin yanında olduğum önemli değildi. Ben beni ben yapan parçamı kaybetmiştim. Benden kaçmıştı. Güzel gülüşünü benden kaçırmıştı o. Artık hayattan ne bekleyebilirdim ki? Bana daha ne gösterebilirdi. Ağladım. Hayatımda ilk defa ağladım. Hıçkıra hıçkıra ağladım. Bana bakan iki çift gözü umursmadan ağladım.
Okuldan nasıl çıktığımı hatırlamıyorum. Ama eve geldiğimde kendimi ölü gibi hissediyordum. Ben bedensi dolaştığım yıllarda bile kendimi ölüme bu kadar yakın hissetmemiştim. Ama onu bulacaktım. O bendim ben o. Birbirimize bağlıydık. Şuan bulunmak istemiyordu. Ama zamanı gelince isteyecekti ve ben o zaman onun yanında olacaktım.
Her zaman ve sonsuza dek

The orijinals yeni bölümü yayınlanırda bizde yayınlanmaz mı? Bölğm biraz gecikti aslında cuma yayınlayacaktım ama kısmet bu işler. Bu bölüm erkeklerimiz neler yaşadılarda kızımıza böyle davrandılar açıklık getirdim. Vote ve yorumlarda ellerinizden öper

Aşk büyüsü klaroline- voldemortHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin