duo

3.3K 422 562
                                    

Luke sonraki sabah uyandığında titrediğini fark etti ve üstündeki örtünün odanın en uzak köşesinde durduğunu gördü.

Bu çok tuhaf olsa da görmezden gelmeye çalıştı, akşam pencereleri açık bırakmıştı ve rüzgardan olmalıydı.

Okul için hazırlanmaya başladı ve kahvaltı için ailesine katılmayarak direk olarak okula gitmek için yola çıktı.

---

Okula giden sokakta yürürken aklına dün gece yaşananlar geldi. Özellikle de kaba davranması.

Dün Calum'a o kadar kaba olmamalıydı. Olanlar onun hatası değildi, sadece Luke o aptal oyun yüzünden biraz gergindi.

Calum'ın mesaj atıp atmadığını görmek için telefonunu açtı ama mesaj kutusunun bomboş olduğunu görünce ona mesaj attı.

Cal çk özr dilerm

Okula gidene kadar dört kez kalçasında bir el hissettiğine yemin edebilirdi.

---

Günün geri kalanı oldukça normaldi. Tabii, Luke soyunma odasındayken kimsenin kullanmadığı duşlardan kendine bakan bir çift yeşil göz görmesi haricinde.

Öğle yemeği sırasında Calum'ı gördüğünde tepsinine sadece biraz pilav ve bir kutu portakal suyu alıp onun yanına yürüdü.

"Dün için özür dilerim."

Calum gözlerini devirdi ve bir kutu portakal suyunu kavarken onu görmezden geldi.

"Çok saçma davrandım ve seni dinlemem gerekiyordu."

"Öyle yapsan iyi olurdu." Siyah saçlı çocuk her zaman oturduğu masasına oturup mırıldandı.

Luke da onun yanına oturdu. "Bana sonsuza kadar kızgın kalamazsın."

"Öyle san."

"Caluuuum."

Luke kendi tepsisindeki portakal suyunu alıp onun tepsisine koydu.

Calum gülümsememeye çalıştı. "Beni portakal suyuyla kandıramazsın."

"Dün Ashton Irwin'le konuştum."

Bu Calum'ın ilgisini çekmişti. "Cidden mi?"

Luke sırıttı. "Kimya projesi için benim evime gelecekti ve ben de arkadaşım Calum'ın da orada olacağını söyledim."

Luke, Calum'ın onun kimya sınıfındaki kıvırcık saçlı çocuğa karşı bir şeyler hissettiğini biliyordu ve bu fırsatı kaçıramazdı.

"Resmi olarak affedildin."

"Ben de öyle düşünmüştüm." Luke arkadaşıyla tekrar barışmasıyla gülümsedi.

Yemek saatinin geri kalanını Calum'ın pazartesi günü olacak futbol maçı ve kız kardeşinin nasıl markette bir ünlüyle tanıştığı hakkında konuşarak geçirdiler.

Okuldan sonra Luke tekrar o yeşil gözleri gördü, ama bu sefer okulun arkasına gizlenmişti ve bunun üstüne başı dönmeye başlamıştı.

Bu onu deli ediyordu. Normal şartlar altında açıklanabilecek, onu takip eden bir şeyin olmadığını ya da olaa da doğa üstü olmayan bir şey olduğunu ve zihninde onu abarttığını düşünüyordu. Ama öyle değildi.

Bu konu hakkında Calum'la konuşmaya karar verdi.

"Um... Calum, sana bir şey sorabilir miyim?"

Calum mırıldanarak onayladı ve elindeki telefondan annesine mesaj yazmaya devam etti.

"Mikey Mikey oyununu ya da her neyse onu denediğimizden beri sana da garip şeyler oluyor mu?"

Calum birkaç saniyeliğine duraksadıktan sonra telefonunu kapatıp cebine attı. Luke onun kahkaha atmasını ya da onun bir manyak olduğunu söyleyip dalga geçmesini bekliyordu ama o sadece yüzü asık bir şekilde ona bakıyordu.

"Teşekkürler Tanrım, çıldırdığımı düşünmüştüm."

"Cidden onun Mikey olduğunu mu düşünüyorsun peki?" Luke hala Calum'ın şaka yaptığını ve bunların sadece onun hayal gücünün uydurduğunu söylemesini bekliyordu.

Ama hiçbir şey Luke'un istediği gibi gitmiyordu.

"Yani, evet."

"Bunu durdurmanın bir yolu var mı?"

Calum saçlarını kaşıdı. "Hiçbir fikrim yok... Bence ona sormalıyız."

"Kime?"

"Ona, Mikey."

"Kesinlikle olmaz."

"Başka bir fikrin var mı?"

Luke, arkadaşı ona ikna edici bakışlar atarken sessiz kaldı.

"Tamam hadi hazırlanalım."

---

İki çocuk Calum'ın odasında aynı dün geceki gibi kağıt ve kalemlerle oturuyorlardı. Ama bu seferki biraz daha farklıydı, Luke hiç soru sormadan kristalleri yerleştirdi, Calum suyu çoktan hazırlamıştı ve Luke bu sefer ısrar etmeden soruyu sordu.

"Miley Mikey, orada mısın?"

Luke tekrar denemeyi düşünmeden kalem evet yazan kısmı işaret etti.

"Cal, kalem hareket etti."

"Görebiliyorum aptal, hadi ona bir soru sor."

Luke derin bir nefes aldı, hala biraz da olsa korkuyordu.

"Mikey Mikey, bizi mi takip ediyorsun?"

Evet.

"Beni rahat bırakır mısın, lütfen?"

Hayır.

Luke dondu. Calum da o da başka bir sözcük söyleyemedi.

Daha sonra Calum yakınlaşarak sordu.

"Beni rahat bırakır mısın peki?"

Evet.

"Ne?!"

Luke, Calum'a onu öldürebilirmiş ve çoktan cenaze törenini planlamış gibi bakıyordu.

"Benden nefret mi ediyorsun?" Luke hayalete bu kelimeleri sorarken kekelemediği için mutluydu.

Hayır.

Luke ağlamak istiyordu, hayatının geri kalanını bir hayaletle geçiremezdi. Geçen gece sadece aşağıda kalıp Fifa oynamış olmayı dilerdi.

"Calum ne yapmalıyım?"

Calum kollarını Luke'a dolayıp onu göğsüne çekerken yerdeki kağıda öldürücü bakışlar atıyordu.

"Gerçekten hiçbir fikrim yok."

mikey mikey challenge //muke {türkçe}Where stories live. Discover now