quattuor

2.5K 386 222
                                    

Luke'un zihninde bir sürü soru vardı ve ilk sorusu daha düşünmeden dudaklarından dökülmüştü.

"Nasıl öldün?"

Bu çok kabaydı.

"Uh-"

İnsanlara nasıl öldüklerini soramazsın

"Evet, anlıyorum."

Ona saatler gibi gelen birkaç dakika boyunca sessizce orada oturduktan sonra tekrar sordu.

"Hala orada mısın?"

Evet.

"Neden beni yalnız bırakmıyorsun?"

Lanet olsun, neden bu kadar kaba olmak zorundasın

"Kaba davranmıyorum! Sadece şeytanın biri beni nedensizce korkutuyor."

Bunun için minnettar olmalısın.

"Cidden mi?"

Snoop Dog'a ya da Obama'ya da musallat olabilirdim ama hayır, seni seçtim. Bunun için minnettar olsan iyi olur.

"Sana bana musallat olmanı istediğimi falan söylemedim ki."

Seçim şansın olduğunu kim söyledi.

"Bana takıntılı mısın? Beninle sorunun ne?"

O anda Luke'un boynunda, neredeyse onu çığlık attıracak yakan bir acı oluştu.

Kağıt da alevlerle yanıyordu ve Luke'un olayları anlaması ve bir şey yapmazsa evin de yanacağını anlaması tam 3 saniye sürdü.

Banyoya koştu ve içinde diş fırçası ve diş macunu olan bardağı tutup içindekileri yere attıktan sonra olabildiğince hızlı bir şekilde bardağın içine su doldurdu.

Odasına geri geldiğine suyu yere fırlatmak üzereydi ama kağıdın durduğu yere bakınca kağıdın hala sapasağlam olduğunu gördüğünde elindeki bardak istemsizce yere düştü.

Sonraki birkaç gün Luke kağıdı dolabında sakladı ve Michael'la konuşmayı tekrar denemedi. Ama bir yandan da Michael onun zihninden hiç çıkmıyordu.

O kendini tam Luke uyumak üzere olunca gösteriyor, ve Luke her seferinde boynunda yakıcı bir acı hissediyordu.

Luke, Michael'la konuştuğu gerçeğini Calum'dam saklamaya karar verdi çünkü siyah saçlı çocuğun tüm o olanlardan sonra bir daha Michael'la konuşmasına iyi bakmayacağını biliyordu.

Her şey oldukça katlanılabilirdi ama bir gün Luke uyurken bir çift elin göğsüne bastırdığını hissetti.

Gözlerini açtı ama kollarını göremiyor ve hissedemiyordu.

Hareket etmeyi denedi ama yapamadı, tamamen donmuştu. Tüm bedenini kontrol edemiyordu ve Luke çığlık atmaya çalışınca da ağzından hiçbir şey çıkmadı.

Gözlerini her kırptığında belki de öleceğinin belirtisi olan aşırı parlak bir ışık görüyordu.

Yaşlar gözlerinde birikmeye ve sonra da yanaklarından süzülmeye başladı.

Daha sonra ona penceresinin yanından parlak yeşil gözlerle bakan bir silüet gördü.

Tüm bedeni alev almış gibi acıyordu ve hıçkırmaya başladı.

Tavana baktığında orada kırmızıyla yazılmış kelimeler dikkatini çekti.

Benimle bir daha öyle konuşma.

Cümleyi tekrar ve tekrar okudu ve her okuyuşunda daha da fazla korktu.

Birden göğsündeki baskının yok olduğunu hissetti ve pencerenin yanına baktığında siyah gölge ve o tavandaki kelimeler de kaybolmuştu.

Luke o gece bir daha uyuyamadı.

mikey mikey challenge //muke {türkçe}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin