&9&

9.3K 498 49
                                    

Aman tanrım! Sanırım felç geçiriyorum. Matt benim üstüme çullandığında kendimi okulun bizden yaklaşık 7 metre uzağındaki duvara yapışık olarak buldum. Karşımdaysa yarısı bana üzülen diğer yarısı ise ' geber pislik' bakışlarıyla bana bakan bir yaratıklar topluluğu var. Yeter ama buna dayanamam! Sandığın kadar güçsüz değilim Matty ve bunu sana göstereceğim.

Birden bire ayağa fırlamamla herkesin gözleri yuvalarından fışkıracakmış gibi oluyor. Matt'in üstüne doğru koşup onu yere fırlatıyorum. Sonraysa ortaya çıkan toz ve büyük ses. Her şey o kadar hızlı oldu ki inananın bana ben bile takip edemedim. Kafamı kaldırıp karşı duvara baktığımda gördüğüm şey karşısında şok oldum. Duvarda büyük bir kısmın yıkılmasına sebep olmuştum.

Kısa bir çığlık atıp Matt'e doğru koştum. Yanına gittiğimde yerde olan kafasını dizlerime aldım. Gerçekten kötü görünüyordu. Başının arka kısmından yoğun kan geliyordu. Bu benim kan içme isteğimi harekete geçirse de onu umursamadan Matt'e odaklandım. Vücudundaki küçük sıyrıkların bile iyileşmemesi durumunun çok kötü olduğunu anlamama sebep olmuştu. Yüzümde hissettiğim sıcaklıkla ağladığımı anladım. Neden bu kadar korkmuş ve endişelenmiştim? Neydi bu duygu? Kaybetme korkusu? Onun için bir şeyler yapmalıydım. Aklıma İyileştirme dersinde öğrendiğim bir yöntem geldi. Eğer ona kanımdan birkaç damla içirebilirsem çok geç olmadan onu kurtarabilirdim. Herkes beni merakla izlerken titreyen bileğimi ağzıma götürdüm. Vampir dişlerimle derimi deldikten sonra bileğimi ağzına dayadım. Bileğimden damlayan birkaç damla kan kalp atışlarının hızlanmasına yetmişti.

Yüzüme çok ufak bir tebessüm yerleştirip ağlamamı kontrol altına almaya çalıştım. Ty ve Jacop gelip onu revire taşıdılar. Bende hızlı adımlarla yatakhane binasına girdim. Kızlar koridoruna girdiğimde adımlarımı biraz olsun yavaşlattım. 422 numaralı odaya gelince anahtarım yanımda olmadığı için küçük bir 'Reserati ' büyüsü ile kapıyı açtım. Ashley odada mı, değil mi? diye kontrol etmeden kendimi küçük banyomuza attım. Üzerimdekileri çıkarıp duşa girerken suyu açmayı unutmamıştım. Sıcak su bedenime temans ederken rahatladığımı hissettim. Duştan çıkınca üzerime bir kot ve tişört geçirip saçlarımı bile kurutmadan revirin bulunduğu binaya ilerledim. Matt'e bir şey olmasından korktuğum için olsa gerek, kalbim göğüs kafesimi delercesine atıyordu.

Revirde tek bir oda olduğu için direk odaya giriş yaptım. Gözleri açık bir şekilde yatan Matt'i görünce "Matty!" diye bağırarak yatağa doğru yöneldim. Sesim onu rahatsız etmiş olacak ki yüzünü buruşturdu. Yatağına ulaştığım anda özür dilemeye başladım.

"Özür dilerim, özür dilerim! Amacım seni bu hale düşürmek değildi. Ben tam bir aptalım! İyi misin? Bir yerin acıyor mu? Tabi ki iyi değilsin!! Çok özür dilerim gerçekten çok özür dilerim. Ben tam bir apta..."

"Seni seviyorum" Lafımı kesen sözcüklerle şoka girdim. Ne yani Matt beni mi seviyormuş? Aslına bakarsak bu çok saçma bir şey. Sadece birkaç günde birini sevmek birazcık zor ama madem Matty bunu başarmış ben de ona karşı boş olduğumu söyleyemeyeceğim.

"Bende Matt. Bende seni seviyorum" Sözlerimi bitirir bitirmez ona sarıldım. Sonra canının acıdığını düşünüp hemen ayrıldım. Konuşmaya başladı.

"O zaman sevgilim, hazırlanmaya başlasan iyi olur. Çünkü akşama bir parti var. Bensiz gitmene izin veremem değil mi? Merak etme ben iyiyim." Gülümseyip kafamı salladıktan sonra revirden çıkıp odama yöneldim.

*Alex, revirden çıktı ama nasıl büyük bir hata yapıp kime güvendiğini bilmiyordu. Öğrendiğinde, onlar çoktan ortadan kaybolmuş olacaktı.*

*************************

Odaya girince Ash'in yatağının üstünde oturduğunu gördüm. Kapının açılma sesiyle kafasını kaldırmıştı. Hızla ona doğru koşup boynuna atladım. Az önce olanları yeni idrak ediyormuş gibi kısa ve tiz bir çığlık attım.

"Aman Tanrım! Ölümsüz biri nasıl öldürülür deneyi falan mı yapıyorsun? Kalk üzerimden Cass!" diyen Ashley'den ayrıldım.

"Biz Matt'le çıkıyoruz!" dedim. Dememle eş zamanlı olarak Ash de bir çığlık patlattı.

"Nasıl yani?" diye sordu şaşkınlıkla.

"Kızım, çıkıyoruz yani." Dedim ve ekledim. "Ayrıca bu akşam parti varmış. Kalk hazırlanalım." Ashley'in asasından sonra sevdiği bir şey varsa oda kesinlikle partilerdir. Öyle ki sözlerimden sonra kalkıp hızla dolabına yöneldi. Bende kendi dolabımın önüne geçip elbise seçmeye başladım. Yaklaşık yarım saatin ardından üst tarafı krem renkli alt tarafının önü kısa arkası uzun su yeşili bir elbise giydim. Belinden geçen ince altın bir kemeri vardı. Ash'te açık mavi kısa pileli etekli bir elbise giymişti. Ona acayip yakışan bu elbise bacak boyunu olduğundan daha uzun göstermişti.

"Harika görünüyorsun!" dedik ikimizde aynı anda. Güldüm ve giyebileceğim bir ayakkabı aramaya koyuldum. En sonunda elbisemin tonunda su yeşili platform topuk ayakkabı buldum. Krem rengi küçük çantamı yatağın üzerine koydum. Maşamı fişe takıp saçlarımın ucuna doğal görünen su dalgası modeli verdim. Saçlarım bitince gözüme kalem çekip rimel sürdüm. Makyaj çantamın içinden buldum pembe renkli parlatıcıyı da sürdüm mü hazırlanmam bitmişti.

Ashley, düzleştirdiği saçları ve sade makyajıyla bu gecenin en güzel kızı olma adayıydı. Çantamın içine telefonumu ve birkaç makyaj malzemesi koydum ve kapattım. Tam bu sırada odanın kapısı çalınmıştı. Tam zamanında diye düşündüm. Ashley'le beraber kapıyı açınca karşımızda bizim beşliyi gördük. Tyler büyülenmiş gibi Ashley'e bakarken Jacop bir ıslık çaldı. Tabi sonrasında Matt'in öldürücü bakışlarına maruz kaldı. Ryan ve Luke ise hiçbir tepki vermemişlerdi. Hatta kafalarını telefondan bile kaldırmamışlardı. İkisinin kafasına bir tane geçirdikten sonra kapıyı kapattım.

"A, ayıp oluyor ama yenge" diye isyan etti sırıtarak Luke. Ona göz devirdim.

"Aynen yenge, biraz insaf lütfen yani biraz" diye onayladı onu eliyle biraz işareti yaparken Ryan.

"Susun da gidelim" dedim. Parti okulun spor salonunda yapılacağı için oraya yöneldik. Spor salonunun kapısından geçince Profesör Brington'a başımla selam verdim. Öğretmenler içinden en çok onu severdim.

"Biz içecek alacağız " diyerek yanımızdan ayrılan dörtlüye baktım. Ortama hemen ayak uydurmuşlardı. Kulağıma dolan slow müzik sesiyle önüme uzatılan ellere baktım. Evet ellere! Tanımadığım bir sürü kişi bana dans teklifi ediyordu. Onlara gülümseyip Matty'nin elini tuttum. Dans için ayrılan yere geldiğimizde elini bırakıp kollarımı boynuna doladım. O da ellerini belime yerleştirdi.

"Çok güzel olmuşsun " diye fısıldadı kulağıma doğru.

"Teşekkürler" dedim iltifatına karşılık olarak. Sonra tüm gece boyunca ne yaptık biliyor musunuz? Dans ettik. Matt tek bir saniye bile oturmama izin vermemişti. Odama geldiğimde çok bomba bir haber aldım. Ashley ve Ty çıkmaya başlamışlar. Sabaha kadar Ashley'le oturup dedikodu yapmak isterdim ama çok yorgun olduğumuz için gece 3,5 civarı yataklarımıza yattık. Bir güne sığdırılabilecek bütün olayları yaşamıştık. En fenası az kalsın Matt'i öldürüyordum. Bu düşünceyle kötü oldum, ölmesini istemezdim. Bir daha bunu asla tekrar etmeyeceğime dair kendime söz verdikten sonra uykuya daldım.

Kehanet; Melez Prenses (Tamamlandı)Onde as histórias ganham vida. Descobre agora