&22&

5.3K 299 10
                                    

*Düzenlendi*

Sabah kalktığımda son üç gündür olduğu gibi gece ağladığım için gözlerimi açamadım. Ellerimle ovuşturduktan sonra gözlerimi açabildiğimde odamızın ne kadar dağınık olduğunu bir kez daha fark ettim. Bunu umursamayarak yatağın yanındaki saate baktım. Yine saat 12'de kalkmıştım. Buria birkaç dakika sonra elindeki kan ve yemekle beraber gelirdi. Son üç gündür hayatım acayip monoton hale geldi. Zaten yaptığım pek bir şey yoktu. Uyu, uyan, yemek ye, tuvalete git, pijama giy ve akşama kadar ağla. Aradan geçen üç gün en iyi bu kelimelerle anlatılabilir.

"Günaydııın!" Buria'nın neşeli sesini duyduğumda yatakta boş boş duvara baktığımı gördüm.

"Ben bu haldeyken nasıl gün aya bilir ki?" diye sordum yorgun ve umutsuz sesimle. Kızlar okula gitmediğim için üç gündür sırayla benim yanımda kalıyorlar. Aslında onlara buna gerek olmadığını söylemiştim ama şişmiş kırmızı gözler, kırmızı burun ve gözlerimin altındaki mor halkalar bana hiç yardımcı olmamıştı.

"Çok konuşma da ye yemeğini. Kızlar müdürden izin almaya gittiler. Dünyanın insanlar için ayrılmış bölümüne gideceğiz. Ve seni toparlayacağız. İnsan işi bir biçimde." dedi bu sırada yanıma gelmişti. Yüzümü buruşturdum ve kendimi yatağa geri attım.

"Siz gidin ben yokum." dedim yorganı kafama kadar çekerken.

"Kapa çeneni kırmızı burun! Gidiyoruz dediysem gidiyoruz. Ayrıca ben senden birkaç asır büyüğüm beni dinlemek zorundasın." dedi yorganım ve beni birbirimizden ayırırken. Sızlanmalarım arasında beni zorla yataktan kaldırdı ve banyoya iteledi. İşimi halledip çıktığımdaysa banyo yapmamı söyleyerek beni tekrar içeri gönderdi. Uyuşuk bir şekilde banyo yaptıktan sonra bornozumu giyerek odama döndüm. Yatağımın üzerinde duran kıyafetleri gördüğümde Buria'ya döndüm ve

"Siyah giyeceğim." dedim. Siyah bir şeyler bulmak için dolabıma ilerlerken beni kolumdan yakaladı ve

"Cenazeye gitmiyorsun. Kafa dağıtmaya gidiyoruz o yüzden bunlar giyilecek." dedi. Bana emir vermesinden sıkılmıştım ama birkaç itirazın ardından kaybeden siyah kıyafetler olmuştu.

Üzerimi giyinir giyinmez odaya dalan bir adet Lyandra tarafından makyaj masasına sürüklendim.

"Makyaj istemiyorum." diyerek masadan kalmaya çalıştım ama arkamda duran Loretta beni geri oturttu.

"Sadece fondöten, kapatıcı, rimel, likit ve biraz ruj" dedi. Lyandra makyajımı yaparken Ashley tüm itirazlarıma rağmen saçlarıma model vermeye başladı. Sonunda oyuncak bebekleri olan benle işleri bitti. Beni aynanın karşısına geçirdiler ve

" İşte eskisi gibi oldun." dediler.

"Hı-Hı" diyerek onları geçiştirdim. Zaten hemen sonra da insanların yaşadığı bölüme gelmiştik. Beni sürükleyerek bir kafeye götürdüler. Buria yüzünden hiç bir şey yememiştim.

"Ne alırdınız?" cam kenarındaki masaya oturmamız'an birkaç dakika sonra yanımıza gelen garson kıza baktım. Buria kan diyecek oldu ama Ashley onu susturdu. Bende siparişimi verdim.

"Çilekli milk shake ve waffle, lütfen. Waffle dondurmalı olsun." Kızlar konuşmamdan hiç bir şey anlamamışlardı ama benim istediklerimden sipariş ettiler.

"Asma artık suratını." dedi Lyandra.

"Boş vermek en iyisi bu gibi durumlarda. Bunu sana 245 yılda tam 50 sevgili değiştirmiş biri olarak söylüyorum." diye devam etti Buria. Hafifçe gülümsedim bunu garip bir yüz ifadesiyle söylemişti çünkü. Aslında haklılar. Geri zekalının teki için üç gün boyunca kendimi harap etmeme değecek bir şey yok ortada. Ve yine haklı oldukları bir konu vardı ki oda, onun beni kaybettiği.

Kehanet; Melez Prenses (Tamamlandı)Where stories live. Discover now