&20&

5.3K 294 28
                                    

*Düzenlendi*

Sabah dün akşamdan kalma hafif ağrılarımla uyandım. Kızlar he sabah olduğu gibi odada yoklardı. Yatağımdan kalktım ve banyoya girdim. İşlerimi hallettikten sonra banyodan çıktım. Dolabımda gördüğüm siyah şortu ve altına da siyah ten çorabı giydim. Üzerime yarım kollu kırmızı tişörtümü giydim. Kırmızı kol çantama ince bir ceket, telefonumu, asamı, bir kalem, küçük bir not defteri ve lazım olabilecek bazı şeyleri koydum. Saçlarımı salık bıraktım ve biraz taradım. Makyaj olarak da bir rimel ve azcık ruj sürdüm. Dolunayın ertesi günü tüm kurtlara tatil olduğu için sadece kahvaltıya inip odama geri çıkacaktım. Bu sayede ne zamandır okumayı ertelediğim annemin günlüğüne de zaman ayırabilecektim. Odamdan çıkıp kantine yöneldim. Kızlar burada bulunan masalardan birine oturmuş günlük muhabbetlerini yapıyorlardı. Hemen yiyecek bir tost ve kan alıp yanlarına gittim.

"Naber?" diye sordum yanlarına varır varmaz.

"İyidir senden?" diye sordular hep bir ağızdan.

"İyi ama dün geceden kalma sırt ağrılarım var biraz." dedim cevap olarak.

"Özür dilerim. Seni zorlamamalıydım istersen dönüşmeye bilirdin." dedi Lyandra. Gerçekten üzgün ve mahcup bir ifade vardı suratında.

"Saçmalamayı keser misin Lyandra? Bu senin suçun falan değil." dedim ona bakarak.

"O haklı Lyandra kendini suçlu hissetmeni gerektirecek hiç bir şey yok." dedi Loretta

"Hem seninle zindanlara gelmesi iyi bile olmuş. Kendini kontrol edememe ihtimali vardı." diye onun sözünü tamamladı Ashley.

"O değil de. Şu yeni gelen çocuğu gördünüz mü? Acayip taş çocuk." dedi Buria. Ne çocuğundan bahsediyor bu?

"Hangi çocuk? Şu okula Porsche ile gelen büyücü çocuk mu?" diye sordu Lyandra heyecanla. Teminki üzgün halinden eser kalmamıştı. Ne çabuk değişen bir ruh hali var. İlginç.

"Evet o. Duyduğuma göre adı Nicolas'mış. Ve buraya ülkesi Marsinya'dan gelmiş." dedi aynı ilgiyle Buria. Loretta, Ashley ve ben şaşkın ve anlamamış bir biçimde birbirimize bakıyorduk. O ikisi ise çoktan muhabbeti kurmuşlardı.

"Siz kimden bahsediyorsunuz?" diye sordu Loretta.

"Marsinya prensi Nicolas Flangel'dan." diye cevap verdi Buria.

"Ne zaman geldi bu çocuk?" diye sordum.

"Bu sabah." diye yanıtladı Lyandra.

"Ve siz hemen çocuğun hakkındaki her şeyi öğrendiniz öyle mi?" dedi teğet etmek istercesine Ashley.

"Evet. Ne olmuş ki?" diye sordu Lyandra. Bu erkek muhabbetinden sıkılmıştım. Kanımdan son bir yudum aldım ve masadan kalktım.

"Sohbetinize doyum olmaz gençler ama ben annemin günlüğünü okuyacağım." dedim.

"Ne günlüğü?" diye sordu Buria.

"Sarayın kraliyet odasında buldum. Biraz daha okumazsam meraktan çatlayacağım. Sonra görüşürüz."

"Görüşürüz." aynı cevabı aldığımda ilerledim ve kantinden çıktım. Odama gelince ilk işim üzerime rahat bir pijama takımı giymek oldu. Sonra ise çekmeceye koyduğum kırmızı kapaklı etrafında altın işlemeleri olan defteri çıkardım. Yatağıma uzandım ve derin bir nefes alarak açtım. Önüme bir kağıt düştü. Defteri yanıma bırakıp kağıdı açtım.

Sevgili Meleğim,

Sen bunu bulduğuna göre ben bu dünyadan çoktan ayrıldım. Mükemmel bir kraliçe olacağını hep biliyordum. Eminim öylesindir de zaten. İnan bana seni bırakmayı hiç istemedim bir tanem. Baban ve benim bir seçim yapmamız gerekiyordu. Ya sen ölecektin yada biz seni kurtarırken ölecektik. Her annenin yapacağı gibi ikinci yolu seçtim ben de. Şu anda Ashton denen bir adam başımıza çökmüş durumda. Nasıl olduysa seni ve çok gizli tuttuğumuz güçlerini öğrenmiş. İnan bana ne yaptıysam seni korumak için yaptım. Sıradan insanların içinde hiçbir zaman rahat edemeyip dışlanacağını biliyorum. Ama emin ol zamanı gelip gerçek arkadaşlarına kavuşunca çektiğin yalnızlığı unutacaksın. Umarım kendine çok iyi ve seni yarı yolda bırakmayacak arkadaşlar bulursun. Seni çok sevdim ve sevmeye devam edeceğim. Ölmüş bile olsam emin ol ki hala seni seviyorum.

Kehanet; Melez Prenses (Tamamlandı)Where stories live. Discover now