&18&

5.7K 321 18
                                    

*Düzenlendi*

Sabah kendi irademle ve Ashley'in garip uyandırma servisine ihtiyaç duymadan uyandım. Yatakta doğrulup her santimini bildiğim odamızı incelerken Loretta ve Ashley'in bana uzaylı görmüş gibi baktıklarını gördüm.

"Hadi ama istediğim zaman normal bir şekilde kalkabiliyorum." diye sitem ettim onların bu haline. Normal hallerine döndükten sonra kalkıp pijamalarını değiştirmeye başladılar. Evet onlar da yeni kalkmıştı. Beni uyandıran da Loretta'nın alarmı olmuştu zaten. Yatakta oturmanın mantıksız olduğuna karar verip adımlarımı banyoya yönelttim. İşlerimi hallettikten sonra oradan çıkıp dolabıma yöneldim. Altıma kot pantolon giydim üzerime de laciverte yakın bir mavi gömlek giydim. Üzerinde siyah ince ceketimi geçirdim. Ayakkabı olarak her zamanki gibi topuklu olan mavi ve altın rengi ayakkabımı giydim. Kot çantama bir defter ve birkaç şey daha ekledikten sonra onu yatağımın üzerine koydum. Makyaj masasındaki Loretta'yı itekledim ve onun yerine oturdum.

"Ne yapıyorsun sen ya?" dedi dudağındaki kaymış rujuyla bana bakarken. Onu itekleyince elindeki ruja hakim olamayıp yüzünün yarısını ruj yapmıştı. Bu duruma kıkırdadım ve

"Benim sıram gelmişti" diyerek omuz silktim. Dağılmış saçlarımı düzleştirip uçlarını çok hafif dalgalandırdım. Rimel ve parlatıcı sürdükten sonra Loretta'ya yaptığım gibi Ashley'in de beni iteklemesine izin vermeden masadan kalktım. Loretta üzerine mavi yüksek bel bir pantolon ve beyaz ince yünden bir kazak giymişti. Kombini siyah topuklu bilekte biten botları ve siyah geniş kol çantasıyla tamamlamıştı. Onu incelemeyi bitirdiğim sırada aklıma asamı yine unuttuğum geldi. Onu aldım ve telefonumla beraber çantama koydum. Yatağıma oturdum ve bu sefer saçlarını düzleştiren Ashley'i incelemeye başladım. Hiçbirimiz konuşmuyorduk. Loretta telefonuyla oynuyordu, Ashley de saçını düzleştirmeye acayip odaklanmıştı. Üzerinde lacivert pembe çiçek desenleri olan bir etek vardı. Kolsuz lacivert tişörtü ve nar çiçeği rengindeki hırkasıyla cidden çok güzel görünüyordu. Ayakkabı olarak siyah buti tercih etmişti. Siyah kol çantası yatağının üzerinde onu bekliyordu. Saçlarını düzleştirmesi bittiğinde dolabından çıkardığı siyah büyük şapkayı kafasına geçirdi.

"Gidelim." diyerek ayaklandı Loretta.

"Derse ne kadar var?" diye sordum çantamı alıp kapıya ilerlerken.

"Yaklaşık bir saat." dedi telefonunu kontrol ettikten sonra Ashley. Kafamı olumlu anlamda salladım. Birlikte kantine indik ve yiyecek bir şeyler aldık. Gelirken bahçede gördüğümüz kızların yanına oturduğumuzda Buria muhabbeti başlattı. Zaten hiç bir şartta susamaz kendisi.

"Bu hafta dolunay var. Nasıl hissediyorsunuz?" diye sordu Lyandra ve bana hitaben.

"Aynı\ Gergin" ben 'Aynı' derken Lyandra 'Gergin' cevabını vermişti. Dolunayın benim aksime onun için zorlayıcı geçebileceğini biliyordum. Sanki ben her konuda biraz torpilli yaratılmıştım. Dolunay konusu da öyleydi. O dönüşümünü çok zor hatta belki kontrol edemezken benim sadece kontrol etmeyi istemem yetiyordu. Ve biliyordum ki bu konuda hayatıma kısa bir süre önce girmiş olan arkadaşıma yardım etmeliyim.

"Hey! Her şey yolunda gidecek tamam mı? Hiç bir sorun olmayacak." diyerek endişesini almaya çalıştım. Loretta onun endişesini anlamış ve konuyu değiştirmeye karar vermişti.

"Neyse onu boş verin de size bir şey söylemem lazım." dedi. Acayip meraklanmıştım şu an.

"Hadi söyle!" aynı anda ağzımızdan çıkan bu cümle diğerlerinin de benim kadar heyecanlı olduklarını kanıtlamıştı.

"Tamam, ben galiba Ryan'dan hoşlanıyorum." diyerek çıkardı ağzındaki baklayı. Kızların ağzından şaşkınlık nidaları yükselirken ben "Biliyordum" diyerek arkama yaslandım.

"Nereden biliyordun?" diye sordu Ashley.

"Dün ormanda biz konuşurken onlar çaktırmadıklarını zannederek bakışıyorlardı." dedim. Sözlerim Loretta'nın anormal derecede kızarmasına sebep olmuştu. Yarım akıllı arkadaşım benim.

"Bu kız hala yaşıyor mu?" Lyandra'nın arkama bakarak söylediği sözlerden sonra bende arkamı dönüp gelenlere baktım. Sarı çıyan üçlüsü.

"Merhaba." dedi tiz gıcık sesiyle Veronica.

" Ne istiyorsun?" diye sordu lafı hiç uzatmadan Buria. Bu kızın en sevdiğim yanı da buydu zaten.

"Gerçekten yönetici kurt değilsin dimi? Sadece bütün gözlerin üzerinde olmasını isteyen birisin sen!" diye durduk yere beni suçlamaya başladı Cara.

"Sence değil miyim? Dönüştüğümü görmedin mi?" diye sordum hem tehditkar hem de rahat ses tonumla.

"Görmedik! Kanıtlasana bize!" dedi Allyssa. Bunların olayını şimdi anlamıştım. Okulda ders dışında mecbur kalmadıkça dönüşmek yasaktı. Aklınca bana ceza aldıracaklar. Rüyalarında görürler.

"Tamam." dedim ve gözlerimin değişmesine izin verdim. Koyu kırmızı, benden başka kimsede olmayan göz rengini görünce duraksadılar. Şaşırmışlardı.

"Şimdi yeterince rezil olduysanız gidin buradan!" diye açıkça kovdu onları Loretta. Sinirle arkalarını dönüp uzaklaştılar. Buria ayağa kalkıp üzerini düzeltti ve

"Hadi derse gidelim. Yeterince vaktimizi aldı bunlar." dedi. Onu onaylayıp kalktık ve okullara dağıldık. Bu günkü derslerim cadı okulundaydı. Ne zamandır oraya gitmiyordum ama fırsat buldukça okuduğum kitaplar ve kızların derste aldıkları notlar sayesinde diğerlerinden geri kalmıyordum.

"İlk ders iksir. En sevdiğim ders!" diye şakıdı Ashley. Bu ilk iksir dersim olacaktı. Pek iyi olamayacağımı biliyorum. Bir şeyleri karıştırmakta fazla iyi sayılmam. Sınıfa gidip sıralarımıza oturduk. Ashley ve Loretta ikinci sırada ben de onların arkasında tek başıma oturuyordum. Yanıma biri gelip oturdu ama onu önemsemedim. O da beni takmış gibi durmuyordu.

"Evet baş ağrısı geçirme iksiri yapacağız. Malzemeler ve talimatlar kitabınızın 135.sayfasnda var. Bir şeye ihtiyacınız olursa masamda sizi izliyor olacağım." dedi sınıfa ne zaman geldiğini fark etmediğim garip bir soy isime sahip olan Profesörümüz. 135.sayfaya bakarak gerekli malzemeleri buldum ve iksiri yapmaya başladım. Önce önümdeki kazanı yarıya kadar doldurup kaynattım. Sonra içine küçük bir şişede bulunan ejderha kanından ekledim. Anka kuşu tüylerini de ekledim ve ben Quenos Ağacı Kabuğu'nu ve Laypes Yaprakları'nı ekleyene kadar beklemeye bıraktım. Hasmae Tomurcuklarını da ekledikten sonra karıştırdım. Tek gereken şey 15 dakika dinlenmeye bırakmaktı.

İksirim dinlenirken ben de bu seneye özel basım olan iksir kitabımdaki diğer iksirleri inceliyordum. Sınıftaki herkesin iksirleri birbirlerine yakın zamanda bitiyordu. İlk biten iksir Alec adlı bir çocuğa aitti ama ejderha kanını biraz fazla koyduğu için olmamıştı. Profesör o çocuktan sonra birkaç iksiri daha kontrol etti onlar Alec'in iksirinin aksine başarılı bir biçimde yapılmış iksirlerdi. Sıra benim iksirime gelince heyecanlanmıştım. Profesör benim iksirimi inceledikten sonra konuştu.

"Sadece bir damla daha ejderha kanı ekleyin ve karıştırın. 5 dakikalık bir dinlenmeden sonra mükemmel bir iksir olacak." dedi. Dediklerini yaptım. Zaten tam iksirimin dinlenme süresi bitince zil çalmıştı. İksirimi garip şekilli cam şişelerden birinin içine koyup Profesöre götürdüm ama o iksirin bende kalabileceğini söyledi.

*****************

Yorucu bir gün ve uyukladığım sihir tarihi dersinin ardından sonunda odamıza girebilmiştik. Kızlar da en az benim kadar yorgundu. Bize tüm gün boyunca değişik büyüler yaptırmışlardı. Bir de bu yetmezmiş gibi derslerden sonra bahçede element kontrolü işlemiştik. Yani anlayacağınız tek kelimeyle geberdim. Kısa bir duşun ardından pijamalarımı giyip kendimi yatağa attım. Kendimde gözlemlediğim değişikliklere göre ben bu okula gelince acayip yorulmaya başladım. Ama ne kadar yorulursam yorulursam yorulayım bu okulda olmaktan acayip derecede memnunum. Düşüncelerimle beraber gelen uykumu selamlayıp bir güne daha son vererek uykuya daldım.

Kehanet; Melez Prenses (Tamamlandı)Where stories live. Discover now