1- Buz ve Ateşin Şarkısı

1.3K 141 77
                                    

Hiçbir soğuk ruhun ayazından daha dondurucu olamazdı. Hiçbir oda daha fazla buz kesemezdi. Nefret ateşi bile sadece bu buzları güçlendirmeye yarıyordu. Nefret ateşi bile buza dönüşmüştü; artık kaskatı dikiliyordu. Sevgi bile kar taneleri şeklinde nefrete karışıyordu artık. Yıllar mutlu sonları almış götürmüş, şimdi ise tüm bu üstün duyguların sahibini yakıp kül etmesini bekliyordu. Sahibi ise bir daha yanamayacak kadar yorulmuştu artık. Beş yıl boyunca dört duvarın dışına çıkmamıştı; ne ayazı, ne de kendisi. Yarattığı fırtınanın buz dağı günler geçtikçe güçlenmiş, kendisini dökmek üzereydi, onu yok etmek üzereydi, ama bu duygular onu yok edemezdi. Sadece güçlendirebilirdi. Ama onu asıl yok edecek de güçtü.

Beş yıl ve geçip gitmekte olan dakikalar... Mahsurdu. Boş odanın ortasına yerleştirilmiş eski sandalyeye bağlı sonunu bekliyordu. Beş yıl ve geçip gitmekte olan dakikalar... Her gün aynı saatte almıştı yemeğini ve suyunu. Şimdi ise, sadece hava ile besleniyordu. Dört gün olmuştu ağzına bir damla su girmeyeli. Ölecekti. Komutan daha fazla yaşamasına müsaade etmemişti. Komutan.

Su... Yıllarını değer olmaya çalışarak geçirmişti. Yaşamaya değer olmaya. Doğru bildiğini yapmaya çalışmıştı. Doğruyu görmeye başladığında ise insan olmaktan utanmıştı. İnsanoğlu... Onlara verilmiş hazineyi birkaç altın için yıkanlar.

Su... Amber asla rahat şartlarda yaşamamış, hayat savaşını ölümün bıçağı ensesindeyken kaç tane yara alarak atlatmıştı. Beşinci Dünya Savaşı daha bebekken doğmuştu, şimdi ise savaş tüm demlerindeyken pes ediyordu. Hayatı boyunca kulaklarında yankılanmış, artık duymak ve içinde bulunmaktan bıktığı insanoğlunun laneti savaş onu yaratmış, şekillendirmiş ve yıkmıştı.

Su... Hepsinin sebebi lanet olası teknolojiydi. Atom bombaları ve nükleer silahlar, hepsi gözü dönmüş insanların eline verilmişti ve insanlar onu nasıl kullanacağını bilememiş, birkaç parça toprak için dünyalarını yok etmişti. Şimdi ise dünyanın yarısı yanmakta, fazla radyasyona maruz kalmışların saç ve kaşları tek tek dökülmekte, insanlar açlık ve susuzluktan ölmekte, gökyüzü her geçen gün kurşuni rengini kaybedip siyahileşmekte ve bir grup insan da konfor içine hayat sürmekteydi. Siktiğimin adaleti. İnsanları bu hale getirmişti.

Su... Evet, teknoloji. O ne kadar gözü kara bir hayvandı ki bunları yapmıştı? O nasıl bir cevherdi ki içindekiler hem yaşam hem de ölümdü? Yıllardır dünyayı kasıp kavuran, insanlardan doğup insanlara fışkıran yanardağ değil miydi o?

Su... Ama teknoloji onları arşa kadar çıkarmıştı bir kere. Bundan sonra onları yontulmuş taşlar ve tahtalar değil, ancak teknoloji kurtarabilirdi. Yırtılmış yaralarını ancak teknoloji yamayabilirdi.

Su... Teknoloji.

-

Ağzına dayanan şişenin içindeki sıvıyı dudaklarında hissetti. Sıvının içeri girmesine izin vermemek için her ne kadar dirense de zayıf düşmüştü, en sonunda pes etti ve yavaşça sıvıyı içine çekti.

Su.

24.12.14Where stories live. Discover now