5- Kuzular (DÜZENLENECEK)

227 62 10
                                    

2 Nisan 2079
Alean İmparatorluğu, KB3 Tarım Kesiti

Hazırlık Okulu

Radyasyon: %13.4

"Uyan, Şişko." diye fısıldadı Everett. "Uygulama başlıyor." Şişko başını kaldırdı. Uygulama onun yüz karasıydı, ailesinin ve ailesinin yöneltmesiyle kendisinin en büyük isteğinin asla gerçekleşemeyeceğini anlatıyordu. Şişko'nun bunu bilmek için uygulamaya ihtiyacı yoktu; rüzgar bile başarısızlığını fısıldıyordu kulağına durmaksızın.
Sırayla Büyük Bodrum'a inip asker selamı verdiler. Uygulama başlıyordu.
"Şişko!" Yanındaki çocuk gülümseyerek ona baktı. "Sıra sende, yağ çuvalı."
Şişko sarsaklayarak öne çıktı; sınıftan gelen alaycı nidalarla kızardı ve uygulama daha başlamadan yere düştü. Sınıf çok mutluydu, sınıf gülüyordu.
Kalmıştı. Yine.
Tabii ki de kalmıştı. Asla orduya katılamayacaktı. Asla babasının istediği çocuk olamayacaktı. Çok fazla kilosu, her daim yaş gözleri ve elma gibi yanakları vardı. Resim çizerdi, çiçek sulardı ama daha fazlasını yapamazdı. Küreği bile tutamıyordu doğru dürüst. Kekeliyordu.
On bir yaşındaydı sadece. İşler değişebilirdi.
Değişemezdi. Değişmeyecekti. Uygulamadan 15. kere kaldığı için soluğu müdirenin odasında aldığında, bundan tamamen emindi.
"Senin için ne yapmamızı istersin?" diye sordu kadın, sahte bir şefkatle.
"Benim için hiçbir şey yapamazsınız, efendim."
Öldürecekler beni.
"Neden?"
"Ben... Çok tombulum. Asker olamam."
Anlayacaklar...
Şişko'nun başı dönmeye başladı. Müdirenin dediği her kelime birer uğultuydu, çok rüzgarlı havada lanet bir mezarlıkta duyduğunuz türden.
"Annem pislik." diye mırıldandı. Müdirenin gözleri açıldı.
"Çocuğum, kimsin sen?"
"Bir melez." Şişko başını eğdi. "Adam. Adam Wesser."
-
8 Aralık 2114
Alean İmparatorluğu, C Bölgesi
Zindan Görevli Koğuşu
Radyasyon: %9.24

Francisco cansız duvarlara baktı. Çelik ve soğuk; başka hiçbir özellikleri yoktu ancak anıları vardı.
Hayalleri vardı; Taktik Departmanı'nda çalışacak, annesi hiç olmadığı kadar iyi olacaktı.
Bir siyah yelekli olup çıkmıştı. Bir zindandan diğerine koşuyordu; en kötüsü de ne zaman uykuya dalacak olsa, ki bu çok nadiren olurdu, kendisini o sefil hücrelerin içinde görüyordu.
"Uyudun mu?" diye sordu ranzanın üstünde yatan siyah yelekli, Brandon, odadaki uyuyanları rahatsız etmemeye çalışarak.
"Kuzularım uçurumdan düşüp duruyor." diye cevapladı Francisco yastığını düzelterek. "Saat kaç?"
"Beşi yedi geçiyor."
"Gececiler dışında kimse uyanık değildir." Brandon birkaç saniyeliğine duraksadı.
"Tam olarak öyle değil aslında, Frans." Yatağında doğruldu. "Choan ve beyaz yelekliler tamamen uyanık."
"O ne zaman hapisten çıktı?" Fransisco hemen üste atladı.
"Dün." Arkadaşının gözleri donuktu. "Onu kullanacaklar, dostum. Onu kullanacaklar. Spencer on dört dakika sonra Komutan'la yüz yüze görüşeceğini söyledi."
"Bu ne anlama geliyor?" diye sordu Frans, cevabı az da olsa tahmin etse de düşüncelerinin doğru çıkmamasını dileyerek.
"Onları durduracağım anlamına geliyor dostum." dedi yataktan atlayarak. "Onları durduracağım."

24.12.14Where stories live. Discover now