12- Yün Duvarlar

125 47 2
                                    


10 Kasım 2114

Alean İmparatorluğu, Almanya DE Bölgesi

MHE Standı

Radyasyon:%?

Çocuklar çıplak ayakla kumun üzerinde bekliyorlardı. Üzerlerinde beyaz veya asker yeşili tişörtler ve yüzlerinde bir heyecan, bir stres ve olgunluk vardı. Ayakkabılar alan sınırının hemen dışına dizilmişti. Birkaç dakika içinde oradan ayrılacaklardı ve dışarıya mağlubiyetle çıkacaklar bir çift ayakkabı kaybedecekti.

Bu, Altın Rütbe'nin sınavıydı. Girecekleri sanal gerçeklik odasında onları bekleyenler kendileriydi, ve savaş iki ucu da keskin bir bıçaktı. Çıplak ayakları; kendilerini taşıyan elli yedi çocuğun gururuydu.

Bu elli yedi kişi tüm Alean'nın gururu, en gelişmiş askerleriydi. Bu tüm imtihanları geçmiş çocuklar şimdi ise büyük sınav, sanal gerçekliğin sınırlarını zorlayan MHE için çıplak ayakla bekliyorlardı.

"Artz." dedi basit görünümlü standın başındaki adam. "Cayden."

En öndeki çocuk titredi. Siyah saçları bembeyaz yüzünü örtüyordu, böylece gözlerindeki zayıflık ve korku görünmüyordu. İnceydi; MBP'yi geçerek ElliYedi'yi kazanması pek olası gözükmüyordu.

"Soyu ve sadakatiyle burada." dedi başını eğerek. Siyah, kurşungeçirmez elektrikli cipin yanında bekleyen iki gardiyan yüzüne eski bir çuval geçirerek kaldırdılar. Kimse MHE alımlarının yapıldığı yeri bilmiyordu; böylece bu ıssız yoldan geçen birkaç kişi de basit bir stand ve acemice kaçırılan bir çocuktan başka bir şey görmeyecekti.

İlk on dakikanın sonunda radyasyon oranı azaldı, diye düşündü, DD Bölgesi'ne girdik. Bir on iki dakika daha sonra duyulan insan sesleriyle birlikte, artık CC Bölgesi'nde olduğunu biliyordu, yolun engebesi azalmıştı, Asfalt Arazi'ye geçmiş olmalıydılar, ve devamı.

Araba toplamda kırk sekiz dakika sonra durduğunda ise, yolu kolayca tarif edebilirdi.

İşte bu yüzden ElliYedi'deydi.

Arabanın kapısı açıldığında aşırı radyasyonu duydu ve makine seslerini gördü. Birkaç mikro-kameranın varlığını hissedebilse bile nerede olduklarını kestiremiyordu. Her yerde, diye düşündü, her yerdeler.

Onu buraya getirmiş olanlar yaklaşık beş yüz metre önce arabayı durdurarak inmiş ve otomatiği açmışlardı. Büyük ve boş odada tek başınaydı. Biri onu almalı ve MHE'ye götürmeliydi, değil mi? Büyük Test'e?

Ne yapacağını bilemez halde mavi, yün tarzı bir maddeyle kaplanmış duvarın köşesine çöktü. Eliyle köşeden biraz gerideymiş gibi gözüken deliği kurcaladı. Bomboştu. Belki yün çıkmıştır, diye düşündü, ve bir anda elektrik şoku verilmiş bir fare gibi ayağa fırladı.

On yedi dakika boyunca oturup mavi yün duvarlara anlamsız çentikler attı. Odada dört dönüyordu; her duvara izini bırakıyor, sonra on saniye ortada bekleyerek yeniden geziyordu.

Her duvarda anlamsız bir şekil vardı şimdi.

Kendi köşesine geçip yeniden yere çöktüğünde ise; gözleri kapandı ve kendisini bir laboratuvarda buldu.

Ben buraya MHE için geldim, diye düşündü makinelerin birinden gelen parlak ışığın keskin kokusuna aldırmamaya çalışırken. Kimse ona bunlardan bahsetmemişti. Bir odaya girmesi ve sanal gerçeklik ortamında yapabileceklerini göstermesi gerekiyordu. Şu anda ise bulunduğu ortam tamamen gerçekti.

24.12.14Where stories live. Discover now