Le Coco Cola

19.6K 890 259
                                    


##Beklettim çok biliyorum ama gece bir ve okul var o yüzden sadece özür dileyip wattpade aylardır ilk kez girdiğimi söylemek istiyorum. Mesajlarınıza daha bakamadım am en geç yarın bakıcam.
Kitap fikrinden vazgeçtim çünkü açıkcası Aptal bad boy hikayelerinin binlerce sattığı bi dünyada kitap çıkarmak istemiyorum. Bi de böyle daha samimi olduğunu düşünüyorum. Bölümleri silip okumak için kitap alın demek uzun süredir okuyanlar için biraz hakaret gibi geliyor.
Tüm yorumları tek tek okuyorum haberiniz olsun çok seviyorum yorumlarınızı çok eğlencelisiniz :)
Bi de belki okumuşsunuzdur Başkalaşım diye bi kitap serisi var ve o da biraz benim erkek halimin yazılmış versiyonu gibi. Benim hoşuma gitti baya okuyacak kitap arıyorsanız gereksiz kitaplarla dolu bi wattpad dünyası için gayet iyi ve eğlenceli bir kitap serisi. Yazarı ile de biraz konuştum biraz şans eseri :) Yazarı aknisml Bakmanızı tavsiye ederim. Bu kitabın erkek hali gibi. Onu da seversiniz büyük ihtimalle :D
Voteler 100.000 olunca bi şey yapasım var İstanbul'da falan olsam buluşma yapardım da maalesef. Fikriniz varsa resim atmam falan dışında söyleyin lütfen :D
Sizi seviyorum.
Baya erkek okuyucum varmış ya nedense acayip şaşırdım.
-Neyse İyi okumalar <3

Şarkı: Frou Frou - Holding out for a hero (bu versiyonunu seviyorum çok bu ara ve bölümle uyucağını düşündüm. Eski bölümler dahil hepsinin şarkılarını yazıp güncellicem artık isterseniz bakabilirsiniz.
Neyse uzattım baya.

Hayatım burdan okuyunca eğlenceli ve olaylı gibi geliyor.
Aslında çok müthiş sıkıcı bi hayatım da yok.
Sadece en saçma "bu ne amk" olaylar hep benim başıma gelir.
Yılda iki üç defa da böyle olaylar üst üste gelip işin içine benim "Tüm malca şeyleri yükleyin şu gerizekalıya" şeyim eklenince denk geliyor.
Bu da şans.
Sanırım.

###

Burak mesaj yağmuruna tutmuştu.
Benim aklımdan geçen tek şey de daha sık mı böyle kaybolsam endişelenmiş falan biz çıkarken bile böyle değildi.
İşte daha burdan amk konuşma şu çocukla mal mal işlere girme demek lazımdı.
Ama tabiki yapmadım. Çünkü ben Alya'yım bitch.
Burak'la tekrardan konuşmaya başlamıştık.
Büyük ihtimalle içine Tuğba kaçan yanım durmadan "Alya saçmalama" diyip duruyordu.
Ama bi yandan da konuşmak istiyordum.
Evet beni Burak'tan başkalarının da sevebilme ihtimali olduğunu fark etmiştim.İnsanların beni beğenebildiğini erkeklerin beni öpmek istediğini.
Ama yine de bi şeyler eksikti ve içimde Burak 'la konuşma isteği hala devam ediyordu.
Bunun yakışıklı olmasıyla falan da alakası yoktu.
İlkokul aşkı formatında olmadan sevdiğim ya da çok hoşlandığım tek kişiydi.
Çoğu hayalim onun üzerine ya da tanımadığım yakışıklı vücutlular üzerine kuruluydu.
Diğerleri bana bakmadığı için ilk öpücüğümü hep Burak üzerinden hayal etmiştim.
Burak 'la olmadığına memnundum çünkü olsa pişman olabiliceğimi biliyordum tanımadığım birinden olması daha iyi geliyordu.
En azından bi kaç yıl sonra herkes anlatıp gülebilirdim.
(Bu arada evet anlatıyorum ve gülüyoruz bu aralar. Xjkx)
Ama ilk öpücüğüm ıslak ve iğrençti.
Tüm amerikan dizileri genç kız romanları facebooktaki Justin'in Barbara Palvin'i en yakın arkadaşı Francisco'dan çalıp seviştiği o fanfiction hikayelerden beklediğim tüm romantizm ve duygu şeysinin amına koymuştu.
Ben de ister istemez hoşlandığım sevdiğim biriyle öpüşmenin nası bir his olucağını düşünüp duruyordum.
Yakın zamanda hoşlandığım sevdiğim tek kişi Burak olunca.
Ve tabi mesaj da atınca.
İçimdeki öpüşme meraklısı ergen uyanmıştı.
Bu yüzden de konuşmaya devam etmiştim işte.
Sadece öpüşmek istediğimdendi belki de baya saçma ve bencilce ama öyleydi.
Ona karşı hiçbir duygum yok da diyemezdim zaten.
Mantıklı düşünen bi insan da değilimdir hiç.
Bende konuştum.
Ve en sonunda kendimi doğum günüme bi buçuk hafta kala Burak 'la çıkarken buldum.
Aslında çıkmak istememiştim.
Teklif etmesin diye konuyu açmamaya da dikkat etmiştim çünkü amacım ilişki falan değildi.
Amacım da yoktu aslında sadece ortama ayak uyduruyordum.
Onun o aptal gerizekalı kuzeni Batuhan bana mesaj atıp siz ne bok yiyorsunuz diye mal mal mesaj atmış olmasa olay bu kadar gitmicekti.
Ama olmuştu ve çıkıyorduk.
Hatta buluşma bile planlanmıştı.
Sinema.
Evet ilk buluşmada sinema.
İlk buluşmada sinema uu.
Kötü bi seçim.
Sinemaya neler neler yapıldığı düşünülürse.
Ama Burak saçma bi şey yapmaya kalksa şeyine acımadan vurucağımı bildiği için baya rahattım.
Sonuçta eve kız atmış birini tehditle beni öpmemesini sağlamıştım.
Yine tehtitle her şeyi yapabilceğimi düşünüyordum.
En sonunda buluşacaktık
Tek sıkıntı benle her fırsatta dalga geçip sinirimi bozacağını bildiğim için Can'a söylememesini tembih etmeme rağmen ilk buluşmamızı o ve sevgilisi ile dört kişi olarak yapacağımızdı.
Ya ben diyorum söyleme diye sen randevuya onu da getir .
Olması gerekeni ağzına sıçıp gelmiyorum ben diyip vazgeçmek.
Ama ben henüz o tip bi duruma gelebilmiş değildim.
Ağzına sıçıp yine de gittim.
Can'ın getireceği kızı bilmiyorum.
Tanımıyorum.
Çok da umrumda değil gerçi de en azından kafa dengi olursa arada muhabbet ederim diye umutla gittim.
Adı Ezgi burcu boğaydı.
Faceden burcuna bakıp benim burcuyla anlaşıp anlaşamayacağına bakmıştım.
İşsiz olup böyle saf şeylere inanınca böyle oluyor tabi.
Giydim şortumu Dogo tişörtümü küpemi taktım parfümümü sıktım gittim buluşma yerine.
Burak ve Can orda kız yok.
Can bana piç piç bakış atıyor.
Burak'ı bayadır görmemişim ama boyu hala uzamamış benden biraz kısa, saçları her zamanki gibi rampa ve biraz daha uzamış boyuna göre fazla geniş omzu ve gorile benzemesini sağlayan kaslı kolları ve 38 numara ayakları ile (benimki 40 -_-) Can'a gittiği Metallica konserini hararetle anlatıyordu.
Can ise ondan uzundu saçma bi iddia sonucu kazıttığı saçları uzamıştı sonunda. Aklıma direkt Can'ı seven eskiden çok yakın şimdi anca pek konuşmadığım arkadaşım olan Simge geldi. Ona Can'ın sevgilisi ile tanışıp onlarla randevuya gideceğimi söylememiştim.
Geçen seneki yazın aksine artık konuşmuyorduk, ortak bi grubumuz da yoktu. Özelden mesaj atıp atmamak konusunda kararsız kalmıştım. Ama içimden ajanlık yapıp neler yaptıklarını falan durmadan iletmek içimden gelmemişti.
Can kimle olursa olsun ayrılıcaktı.
Bi ay falan sonra bitecekti.
Çünkü Can maldı öyle ilişkilerle uğraşacak zekaya sahip değildi.
Nerdeyse tüm erkekler gibi.
Bana da hala yamuk bi şekilde hunharca sırıtmaya devam ediyordu.
"Ne sırıtıyosun piç piç?"
"Hiç, komik"
"Komik olan ne?"
"Hiiiç" dedi sonra başını Burak'a çevirip "Gel sana bi şey dicem" diye köşeye iki üç metre öteme çekti.
İlk ne dediklerini anlamadım ama Can'ın ne tarz bi şey diyeceğini tahmin ediyordum o yüzden çok da merak etmemiştim ama kız daha ortada yoktu ve internet paketim bitmişti mecburen onları dinlemeye çalışmaktan başka işim yoktu.
Çaktırmadan yaklaşıp dediklerini anlamaya başladığımda Burak bi şey konuşuyordu.
Gerçekten kızmam gereken bi şey.
Sadece bi kısmını duydum ve aynen şöyle diyordu:
"Bak bazı kızlar Coco Cola bazısı Le Cola tamam mı? Biri elli kuruş hemen içip atarsın diğerine fazla para verip saklarsın arada arada içersin."
Amk ne diyon sen ya?!
Anlamlı benzetme yapma çabasına girip yapamamış bi de bana laf gidiyor anlıyorum ama ne olarak.
Coco Cola olduğumu düşünüyordum.
Coco Cola'yım sonuçta bi milyon dolar değilim ama ucuz Le Cola da değilim herhalde.
Evlenilcek kız mıyım eğlenilecek kız mıyım hiç bilmiyorum. İkisi de bana uymuyor. Ben mal kızım. İki tarafa da uymuyorum. Evde kalcam.
Ama yine de Le Cola değilim herhalde ya.
Kendini kolaya benzetme çabasına girmek ne Alya ya?
Çocukla öpüşmeyi merak ettiğin için konuş sonra ben Coco Cola'yım moduna gir oluyo mu böyle?
Mal kız.
Tam konuşmalarına dalacaktım ki Ezgi geldi.
"Selam geç kaldım biraz pardon ya" dedi geldi öptü ben sarıldı.
Güzel denilebilecek bi kızdı. Düz saçlı benden birazcık kısa o da şort tişört gelmişti ve benden daha hoş gözüküyordu muhtemelen.
Kafa dengi ve tatlış iyi bi kız gibiydi.
Tabi bundan bi iki yıl sonra kızı "orospu" diye anacağımı ve bana sinir krizi geçirteceğini bilmiyordum.
(Ama siz yakında öğreniceksiniz tabiki.)
Girdik aldık biletlerimizi flme daha yarım saat falan var.
Oturduk yandaki masalara dörtlü muhabbet ediyoruz.
Can hala bana piç piç bakıyor, Simge Burak'la nası tanıştığımızı falan soruyor tabi Burak da önemsemediği için "annelerimiz arkadaştı"dan öteye gidemiyor.
Oysa ben onla ilk tanıştığım günü gayet net hatırlıyorum. Giydiğim şeyi düşündüklerimi, yaptıklarımı, tavrını. Üstünden üç dört yıl geçmesine rağmen üstüne hikaye yazacak kadar (kıs kıs) ayrıntılı hatırlıyorum.
Gereksiz şeyleri hep fazlasıyla hatırlarım zaten.
Film vakti geldi girdik içeri.
Can'ın kıza neler neler yapmaya planladığını tahmin ediyorum tabiki.
Kızda da buna izin verecek belli etmeyen meyilli tipi var.
Bunlar bizden iki üç sıra öne oturdular.
Hayvan gibi salonda zaten çok insan yok en fazla toplam yedi sekiz kişi.
Burak bana dönüp :
"Özlemişim seni olmuş baya görmeyeli " dedi.
Yüzümde ister istemez bi gülümseme oldu tabi.
"Bende" dedim.
Bana gülümsedi elimi tuttu.
Eli her zaman olduğu gibi sıcaktı.
Eskiden hep elimin fırın gibi olduğunu herkesi ısıtabileceğimi iddia ederdim ama Burak'ın resmen yanan ellerine göre benimki hiçbir şeydi.
Film başladı.
Konuşmaya başlayalı üç haftayı çoktan geçmişti çıkalı ise bir hafta anca olmuştu.
Ama bu konuşmaya başladıktan sonra ilk görüşmemizdi.
Bunu baya değişik versiyonlarda planlamıştık.
Neler yapıcaz falan diye.
Öpüşcez dememiştik tabi ama benim ilk öpücüğümü yaşadığımı biliyordu.
İlk mesaj attığı sıralarda artistlik için söylemiştim.
Onunla çıkarken sıkıntı ettiğim konu ilk öpücüğüm olmasını istemememdi.
Kısaca beni öpüceğini biliyordum.
Bekliyordum da.
Film başlayınca başımı Burak 'ın omzuna koydum.
Çocuk benden kısa olunca boyun fıtığı oldum amk.
Çocuk koltuğa resmen yatmış daha da kısalmış başımı omzuna koyuyorum boynum kırılacak gibi oluyo.
Bi süre zorla öyle tuttum sonra "Başlarım romantikliğine" diye kendi kendime atarlanıp başımı çektim
Boynum beş dakikada tutulmuş resmen ağrıyor.
Çocuğun omzuna kafamı bile koyamıyorum gelmiş onunla öpüşmek nasıldır acaba diye triplere giriyorum ya.
Dram.
Çocuk başımı kaldırınca kafasını çevirdi bana baktı.
Ben zaten ağrıdan hareket ettiremiyorum doğru düzgün bende ona baktım doğrulamıyorum çünkü.
Bi şey dicek gibi bakınca bende dicek zannettim.
Tabi sonra bana değil dudaklarıma baktığını anlayınca çaktım köfteyi.
Ve öyle de oldu geldi beni öptü.
İlk öpücüğümün iğrençliğinden sonra bu hayal ettiğime daha yakındı.
Kalbini heyecandan attıran ve içini sarılma isteği ile dolduran türden.
Filmlerdeki o aşık öpüşmeleri artık daha mantıklı ve olası geliyordu.
Hoşlandığın birini öpmek kesinlikle farklıydı.
Ben dudaklarımı geri çekince uzanıp alnımı öptü.
"Bi de helalimsin deseydin" diyerek tüm anı mahvettim.
Ama güldü ve tekrar alnımı öptü.
Sanırım bu iğrenç esprime cevap verme gereği bile duymamıştı.
İçimden gelen saçma bi istekle bi kere de ben onu öptüm.
Sanırım birine karşı ilk hareketi başlayıp öpmek nasıl acaba diye merak ettiğimdendi.
Uzanıp bi koluyla bana sarıldı.
Şükür ki azcık doğrulamak aklına gelmişti.
Diğer eli hala elimi tutuyordu.
Bende başımı omzuna koydum.
Film o kadar sıkıcıydı izlemek yerine Can'ın ne bok yediğine bakmaya çalıştım Burak fark edince güldü ve filmin geri kalanında salak salak konuştuk bi kaç kere de tekrar öptü.
Güzeldi.
Hoş bir duyguydu.
Ben Coco Cola meselesini unutmuştum tabi o yüzden sormadım.
Mutlu hissediyordum.
Şimdilik .

Şişmanım , çirkinim eee ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin