Bölüm 3

2.4K 176 82
                                    

Baekhyun'un koluna tutunup binbir zorlukla o odadan çıktığım da koridorda bulunan koltuklara oturan Kai'yi görmemle ağzım bir karış daha açılmıştı. Benimle oyun mu oynuyordu?

"Burada ne işin var?" Baekhyun'un kolunu bırakıp ona doğru yürümeye başladığım da üzerinde oturduğu lacivert koltukta kıpırdanıp boğazını temizledi. "Hiç bir iş için."

"Bu tür yerlerden korktuğunu sanıyordum." Yüzüne yüzümü yaklaştırıp burunlarımızı birbirine sürttüm. "Beni yargılamaktan vazgeç Kyungsoo. Biz birbirimizi tanımıyoruz bile." Artık birbirimize neredeyse bir nefes kadar yakındık. Gözleri gözlerime nefes alamayacak bir tonda ayrı bir koyulukta bakarken titremeye başlamıştım. Deyim yerindeyse elimi ayağımı koyacak yer bulamıyordum. "Evet haklısın. Birbirimizi tanımıyoruz bile." Gözlerine son kez bakıp oradan ayrılmak için doğrulduğumda Baekhyun hemen yanıma gelip tekrardan koluma girmişti.

"Gidelim istersen." Sorduğunda başımı sallayıp gülümsedim. "Gidelim."

***

Kai'yi orada bırakıp tekrar yurda döndüğümüzde yurdun önünde gördüğümüz polis arabaları ve hazır bir şekilde bulunan ambulans ile ikinci bir şoka uğramıştık. Oysa ki o polis arabaları saatler önce bizimle birlikte yurttan ayrılmışlardı.

Yurdun girişine doğru ilerlediğimiz sırada sararmış yüzüyle içeriden çıkan bir çocuk gördük. Baekhyun onu durdurduğunda bize şaşkınlıkla bakıp dolu gözlerinin boşalmasını sağladı. Gözyaşları ardı ardına dizilirken bana attığı bakışlar kendimi fazlasıyla aciz bir insan gibi hissetmeme neden olmuştu. "Senin yüzünden daha kaç insan ölecek? Umarım en yakın zamanda cehennemi boylarsın." Baekhyun ile şaşkınca donup kaldığımızda çocuk kolunu kurtarıp yurt bahçesinden ayrıldı.

Biz halen daha o buhranlı havadan kurtulamamıştık ki Sehun'un yanında zorlukla yürüyen Luhan'ı görüp koşar adım yanına gittim. "Luhan neyin var?" Sesimi duyduğunda başını kaldırıp gözlerini benimle buluşturarak daha fazla ağlamaya başlamıştı. Suratıma bakan herkesin gözyaşlarına boğulmasına anlam veremiyordum. Tanrı aşkına bu yurtta neler oluyordu böyle?

"S-sadist sırf sana o yazıyı yazmak için Taemin'i öldürmüş." Sehun'un koyu sesi beni baştan aşağı titretirken zorda olsa doğrula bilmiştim. Ne diyeceğimi ne yapacağımı ya da ne söylemem gerektiğini bilmiyordum.

"Ne söylediğinin farkında mısın? Bu yurtta böyle bir şey nasıl mümkün olabilir ki?" Benim yerime Baekhyun konuştuğunda sessiz geçen birkaç dakikanın ardından Sehun Luhan'ın yanına oturup bacak bacak üstüne attı. "Bilmiyorum Kyungsoo'ya sormak lazım. Onu artık nasıl takıntı haline getirmişse insanlarıda öldürmeye başladı. Sıra kimde acaba? Luhanda mı? Chanyeolde mi? Ya da Baekhyun sıra sende mi?" Baekhyun şaşkınlıkla bana bakıp, ince elleriyle tuttuğu kolumu sıkarken ben Sehun'un acımasızlığından dolayı gözyaşlarına boğulmuştum. Ne yapabilirdim ki? Benim elimde olan neydi?

"Eminim Kyungsoo da böyle olmasını istemezdi Sehun. İstersen saçma sapan konuşma." Baekhyun belimi tuttuğunda ona tutunup başından beri yanımda olan insanın kokusunu içime çektim. Bütün bu olanlara inanamıyordum. İnsanların benim yüzümden ölme ihtimaline inanmak dahi istemiyordum.

"Hadi Chanyeol'un yanına gidelim Kyungsoo. Ondan ne olup ne bittiğini öğrenebiliriz." Baekhyun beni çeke sürüt yurt merdivenlerine doğru yürüttüğün de son kez Luhan'ın yanında onu teselli etmeye çalışan Sehun'un gözlerine bakıp sabahki olayları düşündüm. O ve Kai çok farklıydılar. Ve bizden bir şeyler sakladıklarına hayatım pahasına emindim.  Ve emin olduğum başka bir şeyde vardı ki bu farklılığın ne olduğunu eninde sonunda bulacaktım.

SADİST(KaiSoo)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin