Bölüm 13

1.1K 89 29
                                    

Aşk, kelimesinin karşılığını bir sözlükte aradığınız da karşınıza tamamen duygudan yoksun şu cümle çıkıyor;
     
      
 "bir kimseye ya da bir şeye duyulan aşırı sevgi ve bağlılık duygusu."

Kai'ye duyduğum bu bilinçsiz duygunun bu iki satırla açıklanabilecek kadar basit ve anlamsız bir duygu olmadığına emindim. Onda beni ona çeken bir şeyler vardı. Belki de yok olan ailemin boşluğunu onunla dolduruyordum bilmiyorum inanın bilmiyorum. Tek bildiğim ona duyduğum sonsuz güvendi. Beni her şeyden hatta peşimde ki o caniden bile kurtaracağına olan güvenim tamdı. Eksiksiz ve kusursuz bir güven. Yeniden yaratılmışlık hissi. Evet sanırım ona duyduğum bu duyguyu böyle de tanımlaya bilirdim.

Onu tanımaya başladığımdan beri yeniden yaratılmış gibi hissediyordum. Bu duygu anadan üryan ve saftı. Saf bir sevgiden ve aşktan oluşuyordu.

Ve nihayet uzun zaman sonra dünyaya güney tarafından bakan bir pencere açabilmiştim hayatıma.

Şu kısa hayatımın zorlu ve çetrefilli geçen yıllarında nihayet bir nebzede olsun mutlu olabilmiştim. Bu mutluluğun kısa süre bilme ihtimali beni ölesiye korkutuyordu ama aynı zaman da 'boşver' diyordum kendi kendime. 'Boşver Kyungsoo ve anı yaşa."

Anı yaşamaya kararlıydım. Bir hedef kurmuş bir hayal dünyası yaratmıştım sonunda kendime ve bu fırsatı bu kez kaçırmaya pek niyetim yoktu.

Kai eskisi gibi yanımda buradaydı.

Bunun mutluluğu bile beni bir süre idare ederdi. Böyleydim işte ben. Küçük şeyler benim için büyük mutluluklar demekti. Gözüm hiçbir zaman yukarda olmadı.

Ya da olmasına izin verilmedi bilmiyorum.

Sadece, sadece dediğim gibi anı yaşıyorum. Anı yaşamaya kararlıyım.

Kai'nin bir bahane ile ayrıldığı yurt odamıza geri dönmesi kendimi eskisine oranla çok daha güvende hissetmemi sağlarken artık mutlu bir adam olmaya karar vermiştim. Okulumu bitirip Kai'nin himayesi altında çalışmak ise şimdilik en büyük hedeflerimden biriydi.

"Kai?"

"Hmm."

Kıyafetlerime daldığım sırada yatağında dosyaları ile uğraşan aşırı dozda yakışıklı sevgilime döndüğümde başından aşkın işine rağmen bana cevap vermekten çekinmemişti.

"Sence okulu bitirdiğimde seninle çalışabilir miyim?"

Böyle bir şeyi beklemediği aralanan dudaklarından belli olurken şaşkın ve sapkın bir şekilde gülümseyip başını çevirdi. "Neden olmasın. Ofis masamda seninle sevişmenin nasıl bir duygu olduğunu merak edip duruyordum bende."

Piç gülümsemesi, gittikçe suratına yayılırken kirli tişörtümü suratına attım. "İğrençsin."

"Hormonlarımın etrafındayken yükselmesi benim iğrenç olduğumu değil, senin ne kadar seksi ve katlanılmaz olduğunu gösterir."

Ayağı kalkıp dolabımın önünde ki bedenime arkadan sarıldığı sırada, aynaya yansıyan görüntümüzün güzelliği ve esmer sevgilimin yüzüne dağılan uzun saçları nefesimin teklemesine neden olmuştu.

"Çok güzelsin." Dudakları boynumda dolaşmaya başlamadan hemen önce kulağımın ardına fısıldadığı sırada, kalçamda gezinmeye başlayan eli sayesinde vücudum aniden aşırı doz verilmiş gibi uyarılmaya başlamıştı bile.

Ona karşı koyamamak, onun karşısında bu kadar zayıf ve naif olmak benim hatam değildi. Tamamen onun mükemmelliğinin vermiş olduğu bir ödüldü benim için. Evet hayatımda ilk defa zayıflığımı bir ödül olarak görüyordum.

SADİST(KaiSoo)Where stories live. Discover now