Bölüm 21

1K 93 139
                                    


▫▫▫▫

Yan tarafımda arabayı süren adama bakıyordum, büyük bir şaşkınlıkla. Gözleri benimle alay edercesine bir o yana bir bu yana dönüyordu. Yüzünde anlamlandıramadığım saçma bir ifade vardı. Durup durup gülümsüyordu. İşaret parmağı radyoda çalan şarkıya ritim tutturmuş direksiyona çarpıp geri kaçıyordu.

"Bana öyle bakma" dedi. Yüzünde birkez daha saçma sapan bir gülümseme belirmişti. Kapının en dibine oturmuş omzumu cama yaslamıştım. Ellerimi korkuyla birleştirdiğim bacaklarımın arasına sıkıştırdım.

"Zannettiğin kişi değilim Kyungsoo. Sadece seni ona götürmekle görevli kişiyim."

"Oradayken neden öyle davrandın o zaman?"

"Efendi kendisini taklit etmemi istedi." İçten içe derin bir nefes alırken aslında yüreğimde büyüyen korkudan bir haberdim.

Tao'nun, Yifan'ın zannettiği kişi olamaması büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştı beni. Titrekçe kapıya doğru biraz daha yanaştım. Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum.

Korkuyla irileşmiş gözlerimi dağ yolundan çekip Tao'ya döndüm. "Nereye gidiyoruz?" Sesim bu sefer titrememişti neyse ki. Düz ve koyu tonda çıkan sesim Tao'nun kulaklarına ulaştığında bir virajdan daha döndü. "Az kaldı zaten. Biraz daha sabret."

Korkuyla sindim birkez daha olduğum yere. Gözlerim karanlıkla buluşmak için can çekişirken ben inatla aralık durmaları için debeleniyordum.

Tao nihayet tekerlekleri bağırtarak dağın eteğine kurulan ahşap bir evin önünde durdu.

Ahşap evleri severim ben. Ahşap evleri çok severim. Çünkü ailemle olan o sıcacık günleri hatırlatır bana. Eski güzel yuvamın özlemiyle tutuşturur beni ahşap evler.

Fakat şu an durum çok farklı. Birazdan ne olacak, bu evde başıma ne gelecek bilmiyorum. Kim bilir belki de bundan sonra ki hayatım boyunca ahşap evlerden sırf bu yüzden nefret edeceğim. Ve elimden hiçbir şey gelmemesi beni mahvediyor.

Tao aşağı inmem için kapıyı açıp bana yön verdiğinde gözlerim korkuyla etrafı tarıyordu. Evin her yerinde eli silahlı adamlar vardı. Buna çatıda dahil. Gözlerim şiddetle her saniye biraz daha açılmaya devam ediyordu. Tao beni sırtımdan ittirip evin dış kapısına doğru yönlendirirken kapıda duran adamlardan biri elini kulaklığına bastırıp bir şey söyledi. Muhtemelen geldiğimizi haber veriyordu.

"Üzeri temiz mi?" Diğer tarafta duran koruma Tao'ya sorduğunda, esmer adam başını sallayıp beni bir kez daha sırtımdan ittirdi. Açılan kapının ardında ki şatafat gözlerimi almıştı.

Ayağımda ayakkabı yoktu ve çoraplarım çamur olmuştu.  Şaşırtacak derecede sinir bozucu olsada şu an beni endişelendiren diğer bir konu  çoraplarımın beyaz zeminde çamur izi bırakacak olmasıydı. Ne kadar saçma gelirse gelsin bunu düşünmüştüm işte.

Titrekçe attığım her adım beni katilime biraz daha yaklaştırırken soluk alışverişlerimde ki endişe ta öteden bile duyulabilecek bir kıvama gelmişti. Tao elmas bir kolu çevirip çift kanatlı kapıyı açtığında 'işte' dedim. 'Artık yolun sonuna geldin Kyungsoo.'

"Yürü hadi." Tao, şu ana kadar beni sırtımdan ittirip buraya zoraki sokmasına rağmen şu an bana dokunmaktan korkuyormuş gibi uzaktan uzaktan içeri doğru yürümemi işaret etmişti.

Altın işlemeli kapı ardımızdan kapanırken gözlerim girdiğimiz odayı tarıyordu. Odanın alt başında oniki kişilik bir masa vardı ve sandalyelerinde ki gold detaylar alabildiğince göz yoruyordu. Masa sandalye takımının tam karşısında ise yine gold detaylı büyük bir çalışma masası vardı. Sandalye de her kim oturuyorsa sırtı bize dönük bir şekilde karşısında duran büyük pencereden dışarıyı izliyordu. Bizim geldiğimizi önceden görmüş olmalıydı. Dışarı bakınca Tao'nun beni buraya getirdiği araba net bir şekil görülüyordu çünkü.

SADİST(KaiSoo)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin