12. Bölüm

546 98 15
                                    

Sabah yine erken uyanmıştım. Herhalde dün akşam ki heyecanlı uykum yüzünden olsa gerek. Uyanır uyanmaz bizimkileri de uyandırdım. Normalde biraz daha uyumalarına izin verirdim ancak, bu gün elimizdeki yiyecek ve su tükenmiş durumda bu yüzden çabuk olmalıyız ve evimizin eksiklerini gidermeliyiz. Bunları daha yeni uyanmış arkadaşlarıma da kısaca özet geçtikten sonra,sırt çantalarımızı da alıp çıktık. ilk olarak akarsuyun yanına gidittik ve şişelerimizi doldurduk, ardından hindistan cevizi ve lahana köküne benzeyen o bitkilerden topladık. Tabi artık bu işleri yapmak bizi eskisi kadar zorlamıyordu, bu nedenle işimiz sandığımızdan daha erken bitti diyebilirim. Ama gerçekten yorulmuştuk. Sırt Çantalarımızın içi yiyecek doluydu...

Nihayet eve vardık. İnsanın böyle yorucu bir günün sonunda başını sokacak bir evinin olması
(Hemde böyle ıssız bir adada) inanın çok motive edici birşey. Eve döndüğümüzde elimizdeki yiyecek ve suyu saydım, liste tam olarak şöyle sıralanıyor;
- 20 tane hindistan cevizi (bizi 10 gün idare edeceğini düşünüyorum).
- yaklaşık 43 kök lahana sapı.
- 4 tane 1,5 lt lik pet şişe su (bizi 5-6 gün idare edeceğini düşünüyorum).

İşte bu bu kadar malzememiz vardı. 4 tane pet şişeden başka şişemiz yoktu. Bu da bizi sürekli akarsuyun yanına gitmek zorunda bırakıyordu. Buna çözüm olarak, aklıma ilk olarak suyu stoklamak geldi, ama nasıl? Elimizde bu işlerden başka suyu depolayacak hiçbir şey yoktu. Aklıma İstanbul'da okul gezimiz sırasında gittiğimiz bir çömlek ustası geldi, eğer çamura şekil verip pişirmeyi başarabilirsek elimizde su stoklamaktan fazlasını yapabileceğimiz, örneğin yemek pişirebileceğimiz tencere ve kaplar olacaktı.

Bu fikri bizimkilerle paylaştım, tepkileri aynen şöyle oldu, Güney ilk tepkiyi verdi "senin bu zekâ ve fikirlerinle biz bu adadan kurtuluruz!!!" Ardından Sera "gerçekten de öyle nihayet pişmiş bir şeyler yiyebilicez" son olarak Aden "biz bunu neden daha önce düşünmedik ki, gerçekten şu an hayat kurtarıcı bir fikre imza attın" .

Bu övgüler biraz şımarmama neden olmuştu, ancak kısa sürdü. Ardından şöyle söyledim "hemen işe başlarsak bu gece bitirebiliriz"

Hemen işe başladık, şekiller hiç beklediğim gibi olmadı...
Ama devam ettik, hava kararmak üzereydi hemen Güney'den ateşi yakmasını istedim, ateş hazır olunca, yaptığımız kapları yavaşça ateşin içine bıraktık. Güzel şekilde pişmeleri için ateşi sürekli canlı tutmamız gerekiyordu. Bu görevi de Güney le ben üstlendik... Yaklaşık 3-4 saattir pişiyorlar, galiba artık ateşten çıkarmanın zamanı geldi, çünkü renkleri nar kırmızısı olmuştu. Biraz daha beklersek çatlayabilirlerdi. Bu işi yani kapları ateşten çıkartma işini çok yavaş ve dikkatli bi şekilde yaptık aksi halde kırılabilirlerdi. Ateşi söndürdükten sonra, çoktan uykuya dalmış olan kızların yanına, yani eve girip yattık. Güney'in de benim de uykuya dalmamiz uzun sürmedi ne de olsa çok yorucu bir gün olmuştu.
Sabah, yaptığımız kapların son halini görmeyi iple çekiyorum...

ISSIZ ADAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin