-15-

8.6K 596 5
                                    


"Eric beni duyuyor musun?"

Eric başını iki yana sallayarak Bella'yı sevme ihtimalinden kurtulmaya çalıştı. Sevmek ya da âşık olmak engel olabileceği bir şey olmasa da bu duygulara direnmeye kararlıydı.

"Eric kral buraya geliyor ve yaklaşık üç günlük yolu kalmış olduğu bilgisi bana bu gece ulaştı. Bu bilgiyi askerlerim aracılığıyla sana da ilettim ama daha sonra gelip seninle konuşmam gerektiğine karar verdim," diyerek yüzüne düşen saçlarını tekrar kulaklarının arkasına sıkıştırdı.

"Tanrı aşkına Bella saçlarını toplayamaz mısın?"

Bella şaşırarak başını hızla ona çevirdi ve uzun saçları sırtında dalgalanınca Eric'den gelen tuhaf sesleri duydu. Kocası ondan etkileniyor, kendisine engel olmaya çalışıyordu. Dudaklarından çıkan adının yarattığı etkiyse Bella'nın saçlarını Eric'in yoluna serme isteğini iki katına çıkarıyordu.

Saçlarımı bastığın toprağa örtü eyleyebilecekken, bu kaçışın niye...

"Saçlarımla sorunun mu var Eric?"

"Benim değil ama onların benimle bir sorunu var gibi!"

"Saçlarım açıkken kalbin daha hızlı atıyor, nefesin sıklaşıyorsa, bu saçlarımın suçu değil senin engel olamadığın duygularının suçudur."

"Sana karşı koymak istediğimin farkındasın ve bunu sonuna kadar kullanacaksın. Kale kapılarımıza dayanmak üzere olan bir kral var ve o senin umrunda bile değil."

Bella sinirlerine hâkim olamayıp Eric'in gömleğinin yakalarına yapıştı. Onu kendisine çekerek sıcak nefesini öfkeyle yüzüne verdi.

"Benim kraldan korkum yok. Bana senden daha kötü davranamaz. Hayatım boyunca iyi bir gün yaşamadım. Annemi kaybettim, babam benden İskoç kanı taşıdığım için nefret etti, sonra sen geldin ve durum değişmedi, krala gelirsek onun nasıl bir pislik olduğunu herkes biliyor."

Eric Bella'nın ellerini tutarak kendisinden uzaklaştırdı. Küçük evlerin arasından yürüyerek avluya çıktı. Bella onu takip ediyor ve sözlerine karşılık bir şey demesini umut ediyordu.

"Leydi Bella, Kral Edward evliliğimize inanmazsa siz, halkınız ve topraklarınız büyük bir tehlike altına girecek!" dediğinde Bella geniş avlunun içinde insanın içini parçalayacak güçte bir kahkaha attı. Gözlerinden akan yaşları siliyor, derin nefesler alarak hayata tutunmaya çalışıyordu. Bunu zaten biliyordu ve bunu bilmek onu kahrediyordu. Hayat boyu nefret edilen bir kadın olmak alışılması kolay olmayan bir duyguydu. Kral topraklarına gelerek bunu tüm İngiltere'ye duyurmak ve onu değersiz bir fahişe gibi yanına alarak, topraklarına sahip olarak, Eric'i de İskoçya'ya geri göndermek istiyordu.

"Bu evliliğe ben bile inanmazken kral asla inanmayacaktır. Eğer böyle devam etmeye niyetliysen askerlerini de alıp git buradan. Ben her zaman olduğu gibi topraklarımı korumaya devam edebilirim," dedi ve dizlerine koyduğu ellerini beline koyarak göğsünü karanlık gökyüzüne doğru kaldırdı. Açık havada olmasına rağmen bir kutuya konulmuş tavşan gibi hissediyordu kendisini. Herkesin şans getirdiğine inandığı ama bir tek kendisine faydası olmayan beyaz masum bir tavşandı o.

"Leydi Bella sizi üzmek istemiyorum bunu anlamıyorsunuz. Geçmişte..."

Bella bir çığlık atarak saçlarını tek omzu üzerinde topladı hırçın ve yırtıcı bir kedi gibiydi, sinirlerine hâkim olmaya çalışıyordu. Eric'e yaklaştığında genç adamın kaslarla süslü geniş göğsüne yumruk yaptığı eliyle vurmaya başladı. Her yumruğun ardından karanlığı boğan sözleri Eric'in ruhunu da boğdu.

"Lanet olsun senin geçmişine! Babandan İskoç kanı taşıdığın için dayak mı yedin? Hayır! Seneler sonra annenin babanın zulmü yüzünden öldüğünü mü öğrendin? Hayır! Baban seni arkadaşım dediği lordlara güç ve toprak için satmaya mı çalıştı? Hayır! Ne yaşadın ki sen! Ruhu fahişe olan bir kadına âşık olduğunu düşündün sonra aldatıldın! O seni biraz yaraladı ama ben doğduğum günden beri yaralıyım! Şimdi aç gözünü ve hayata tutun, bana tutun, sana uzattığım yaralı ellerime dokun, ben hayatımda ilk defa kalbimin sesini dinliyorum. Senin iyi bir adam olduğunu görebiliyorum. Buraya geldiğin günü hatırlıyorsun değil mi. İşte her şey o gün başladı. Biz ilk görüşte kapılıp gidenlerdeniz ama senin geçmişin, sana dur diyen iraden her şeyi mahvediyor. Ben korkmuyor muyum sanıyorsun! Böyle üstüne atlarcasına sana geliyor olmam, şapşal bir âşık gibi etrafında dolaşıyor olmam sana farklı şeyler düşündürmesin. Ben inandığı şey uğruna savaşan bir asker gibi hissediyorum kendimi. Seni kazandığımda bu topraklar ve üstünde yaşayan herkes huzurla dolacak," dedi yumruk yaptığı ellerini sert göğsüne indirmekten ve ağlamaktan yorgun düşen bedeni Eric'in ayaklarının dibine düştü.

&ȽV

Hadi  Kalbim Yeniden Sev  (İngiliz Çiçekleri 2. Kitap) *Tamamlandı*Where stories live. Discover now