-42-

6.1K 423 2
                                    


10. BÖLÜM

"Yüzü herkesin peşinde olduğu eşsiz bir define gibiydi, saçlarıysa o defineyi koruyan iki ejderha gibi omuzlarından göğsüne dökülüyordu. Kalbi aşkla yeniden atmaya başlayan bir adamdım ve onun kölesi olmuştum. Teslim olduğumu göstermek için bir hançer gibi gözlerini koruyan kaşlarına rağmen ona bakmaya cesaret edebilecek miydim? O güzel gözleri koruyan iki hançer beni tehdit ederken, ben aşkla onun önünde, onun aşkına boyun eğilebilecek miydim?"

Lord Eric McVerht'in Not Defteri

*

Birkaç Hafta Sonra...

Sevdikleri kadınlardan uzak kalmışlardı. Kralın emriyle Quer topraklarının dört bir yanını kolluyorlar, olabilecek bir saldırıya karşı hazırda bekliyorlardı. Eric oturduğu kütüğün üstünde havaya yumruklar atıp kaderine küfürler yağdıran Ian'ı gülerek izliyordu.

"Tam onun kalbinin kapılarını aralamıştım ki kral kötü kalpli bir cadı gibi aramıza girdi, biz ne planlar yapmıştık, şimdi ne yapıyoruz!" dedi ve Harold'ın onaylamaz bakışları ve kibirli yüz ifadesiyle öfkesi katlanarak arttı. Onun evli olduğu güzel kadından uzak kalışına bu kadar kayıtsız olması Ian'ı bile endişelendirsede koskoca bir lordun evliliğine karışamazdı. Onun haddine değildi. Nefesleri düzene girdiğinde ellerini saçları arasında gezdirerek Harold'a döndü her ne kadar konuşmayacağına dair önemli bir karar almış olsa da çenesini kapalı tutamamıştı.

"Lordum, Leydi Julie gibi güzel bir kadından uzak kalmak sizi de sinirlendirmiyor mu?" Eric karşısında gelişen olayın şiddetleneceğini düşünerek buna mani olmak için oturduğu yerden sıkıntıyla kalktı. Onları kendi haline bırakıp günlerdir göremediği karısının yanına gitmek ve yıktığı her şeyi yeniden inşa etmek istiyordu. Ortada eğlenen ve her gece fıçı fıçı içki içerek şarhoş olan halkın yanında gizli görevleriyle büyük bir savaşın eşiğinde olan İngiltere'yi korumak için canını dişine takan üç adam vardı ve Eric bu adamlardan biri olduğunu hatırlayarak Bella'ya dair hayallerini geriye attı.

"Ian sınırı aştığını düşünmüyor musun?"

Ian, Harold'ın otoriter sesiyle irkildi ama ona bunu belli etmemek için cesaretine sarıldı. Başını iki yana sallayarak ona kibirli bakışlarını atmaktan çekinmeyen Harold'a doğru yürüdü. Bir eli havadaydi ve işaret parmağını döndürüyor, lorduna dünyanın gerçekliğini ve onunda bir insan olduğunu hatırlatmak ister gibi bakışlarını alaycı gülümseyişiyle süslüyordu Ian. Harold en az kendisi kadar dişli olan askerle başa çıkabilirdi ama Julie'nın yüzü gözlerinin önüne gelince söyleyeceği her şeyi unuttu ve ona olan özlemi ağır bastı.

"Ben sınırı aşmam sınırlarda yaşarım lordum!" diyerek güldü ve onların yanına gelmeye çalışan Eric'in acıyla inlemesi üstüne Harold'ı unuttu. Eric ona doğru koşan iki adamı bulanık görüyordu. Başı dönüyor, diz kapakları onu taşıyamadıklarını haykırarak sızlıyordu. Yıkılmak üzere olan bedeni kalın kollar tarafından sarılınca kendini bıraktı.

"Hiç uyumaz ve her dakika at üstünde topraklarımı koruyacağım diyerek koşuşturup durursan olacağı budur!"

Harold, Eric'e kızan Ian'a şaşırarak baktı ama haklı olduğu için ses çıkarmadı. Tek kolunu sardığı bedenin titreyişini hissederek Ian'a döndü ve onun azarlarına son vermesini bekledi. Ama genç adam o kadar öfkeli ve korkmuştu ki onu durdurmak imkânsızdı. Harold Ian'ın bağırışları üzerine yanlarına gelen askerleri sert bakışlarıyla geri yolladı ama arlarından bir tanesi ona bakmıyor yerdeki taşları sayarak ilerlemeye devam ediyordu. Harold onun sessizlik yemini ettiğini düşünerek Eric'i tutuşunu güçlendirdi ve askerin başını kaldırmasını bekledi. Ama Ian'ın o kadar sabırlı değildi.

"Konuşmazsan tüm sinirimi senden çıkartırım dostum ve bundan hiç memnun olmazsın!" dedi Ian, Eric'in sızlayarak dizlerine dokunmak isteyişini dişlerini sıkarak izledi. Onun dikkatini dağıtan yine önlerinde duran askerin ansızın söylediği sözler olmuştu. Askerin sözleriyle kendiside içinden çıkamadığı bir sıkıntının içine düşmüştü, Harold'ın sert yumruğuyla yere yapışan adamın son sözleriyle Eric'le birlikte yere yıkılmıştı Ian.

"Harold onu rahat bırak," dedi Eric.

Harold üzerine çöktüğü askerin yüzünü dağıtırken sakindi ve normal bir şey yapıyormuş gibi durmaksızın sert yumruklarını indirmeye devam ediyordu. Eric dizlerinin neden bu kadar çok acıdığını anlayamıyordu üzerinden onca zaman geçmesine rağmen yaşadığı en zor zamanda ayakları onu yarı yolda bırakmıştı. Hayatındaki hangi zorluğa koşacağını şaşırmıştı. Önce kendi canının derdine mi düşmeliydi yoksa ölmek üzere olan İngiliz askerini mi kurtarmalıydı. Aslında herkesi bırakıp Bella'yı alarak uzaklara gitmek en iyisi gibi duruyordu.

"Eric o adam sana katil dedi!" diyerek bir yumruk daha indirdi Harold ve kendisini yaralı, korkmuş askerin yanına atarak ona uzaklaşması için birkaç dakika verdi. Ana kaleden uzak kalmaları onlara hiçbir şey kazandırmamış gibi görünüyordu çünkü asıl düşman içerideydi ve ahmak kral onları sınır bölgelerine yollayarak dışarıdan gelecek saldırılardan ne kadar çok korktuğunu açık açık belli etmişti ama duydukları kralın korkusunun boşa olduğunu gösteriyordu. Tehlike kralın tahtının altında gizliydi. Bir nefes kadar yakınında gezen bu kara gölgenin huzursuzluğunu göremeyen kralın yaptığı hataların sonuçlarını şimdi onlar çekecekti. En başta da yaralı durumda olan Eric'in üstüne gidecekti herkes ve Harold yerde dizlerini ovan adamın bir kez daha yıkılışını izlemek istemiyordu. Ellerindeki kanı silerek ayağa kalktı ve çevresini inceledi. Çevrelerini saran onlarca askeri izledi. Günlerin yorgunluğu hepsinin çökmesine neden olmuştu ve asıl savaş için güçlerini toplamaları gerekiyordu. Harold krala karşı koyması gerekse de bunu yapacaktı ve düşmanlarını sürüp giden eğlenceli günlerin karanlık gecelerinde arayacaktı.

Ian, Harold'ın öfkesini izlerken yutkunmamış, her yumruk kendisine iniyormuş gibi başını bir yandan öbür yana çevirip gözlerini hiç kırpmamıştı. Bir daha asla Harold'a kafa tutmayacaktı. Hayır, korkmuyordu ama canını riske etmeyede gerek yoktu. Ian kendi alaycı dünyasında bir kahkaha attı ve yerde kendi dertleri içinde attığı her kulaçta boğulan arkadaşına uzanarak onu yerden kaldırmaya çalıştı.

Hadi  Kalbim Yeniden Sev  (İngiliz Çiçekleri 2. Kitap) *Tamamlandı*Where stories live. Discover now