-36- (+18)

14.2K 524 2
                                    

Geri çekildiğinde, "Doğru iz üzerindeyiz Eric," dedi Bella heyecanla, tekrar Eric'i öperek lord Carter'ın ölü bedeni üzerindeki pahalı giysileri düzeltti. Geride tek bir iz dahi bırakmamaları gerekiyordu. Yoksa bu onların sonu olurdu. Bu hainlerin oluşturduğu grupta Lord Carter kadar güçlü adamlar varsa Bella onların ne kadar zararlı olduğunu düşünmek bile istemiyordu. Julie ona neyin içinde olduklarını ve neyle savaştıklarını anlattıkları günden beri Bella tek bir işaret bulabilmek için canla başla çalışmıştı. Ona güvenen ve onu bu görevin içine alan insanların yüzünü kara çıkartmak istemiyordu. İstediği daha çok Eric'in yanında olabilmekken aynı zamanda halkı için bir şeyler yapıyor oluşunada seviniyordu. Krala ihanet eden lordları bulmak, İngiliz Çiçeklerini mutlu etmek, krala karşı elinde tutabileceği bir kozu olsun istiyordu.

"O dövmeyi gördükten sonra çocuklar gibi sevindin şimdi ise bütün dünyan yerle bir olmuş gibi bakıyorsun Bella," dedi Eric tabutun kapağını kapatmaya çalışırken eline batan demir parçasının etkisiyle tabutun kapağı hızla yere düşürdü, o an ikisi de kilise kapısına bakarak koşmaları gerektiğine karar verdiler.

"Elin Eric, eline bir şey oldu mu?" Bella nefes nefese kalmış olsa da onun parmaklarından süzülen kanın sıcaklığını kendi elinde hissedebiliyordu. Eric durup Bella'yı kolları arasına çektiğinde Bella susmak zorunda kalmış ve yüzünü onun sıcak boynuna gömmüştü.

Eric kolları arasında duran güzel geliniyle ağacın arkasına saklanıp askerlerin kilisenin içine koşuşunu izledi. Kendisine ait olan kanı görmemiş olmalarını umarak Bella'nın saçları arasına gömdü yüzünü ama askerlerin 'içeride kan var, birisi cesede bakmak istemiş' sözlerini duyduğunda yere çömeldi. Doğan güneş ötüşen kuşlar ve yeni günün heyecanı, hiçbir şey umrunda değildi Eric'in! Sevmediği karanlığın koruyucu kucağında saklanıyor olmayı diledi içten içe ve bunu kendisine bile itiraf ederken zorlandı.

"Eric elin kanıyor?"

"Eğer susmazsan biraz sonra her yerim kanayabilir Bella!"

Bella onun kanayan elini tutarak üstündeki gömleğe bastırdı ve kanını durdurmaya çalıştı. Bu çabası belki faydasızdı ama ona en ufak bir faydası dokunsun istiyordu. Yüzünü Eric'in sol omzundan yukarı doğru kaldırdı ve kilise kapısında koşuşturan askerleri izledi. İçeri birisinin girmiş olduğunu anlayan adamların yüzündeki kan dökme arzusunu görebiliyordu Bella. Eric'e bir şey olacağından korkarak ellerini onu korumak ve teselli etmek ister gibi sevdiği adamın saçları arasında gezdirdi, ardından sıkıca ellerini tuttu.

"Ayağa kalktığımız anda bizi görürler Eric," dedi Bella ve ellerini Eric'in ellerinden ayırdı, yüzünü ondan uzaklaştırdı, cebindeki işlemeli mendilini kesik iki parmağını saracak şekilde bağladıktan sonra Bella terleyen alnını silerek sıcak toprağın üstüne yattı.

Eric askerlerin onları fark etmemesini umarak baykuş gibi görebildiği her yeri gördü, duyabildiği her şeyi duydu. Kendisini Bella'dan soyutlamış sadece askerlere odaklanıp onların hareketlerini izlemişti. Dakikalar ilerledikçe tedirginliği yerini huzura bırakmıştı çünkü tam o sırada Lord Carter'ın ölü bedenini almak için topraklarından atlı arabası gelmişti, askerlerde mecburen aramayı sonlandırıp atlarına binerek kilisenin etrafında son kez turladıktan sonra oradan ayrılmışlardı. Eric kollarındaki soğukluğun farkına vararak bu sefer hiç bakmadığı karısına döndü, Bella yere uzanmış kollarını ona doğru uzatmıştı. Islak gözlerle onu çağırıyordu.

"Gözlerimde gördüğün korkunun sebebini merak ediyordun değil mi Eric?"

Eric rahatça sırtını ağacın gövdesine yasladı ve gözlerini ona uzanan ellere dikti. Bella yine ona korku dolu gözlerle bakıyordu ama o korkunun arkasında daha onlarca duygu seli vardı. Eric bunlardan hangisine neden olanın kendisi olduğunu bilmiyordu.

Hadi  Kalbim Yeniden Sev  (İngiliz Çiçekleri 2. Kitap) *Tamamlandı*Where stories live. Discover now