-20-

8.6K 548 4
                                    


6. BÖLÜM

"Ondan uzak durmak için elimden gelen her şeyi yapıyordum... Onun için savaşarak ölmeyi göze almıştım ama ona yanaşmayı göze alamıyordum. Cesur olduğumu düşündüğüm günler geride kalmıştı."

Lord Eric McVerht'in Not Defteri

*

İskoçya

"Siz ikiniz didişmeyi bırakıp beni dinleyecek misiniz?" diyerek bağırdığında Eider'in sıkıntısının ve öfkesinin farkına vardılar. Heyalof'da Ian'da ne olduğunu anlamadan bir anda çenelerini kapamak zorunda kaldılar, Eider'i öfkelendirmeyi göze alacak kadar cesur değillerdi.

"Lordum, ben bu, bu, bu..."

"Sözlerine, ben bu yakışıklı ve karşı koyamadığım adamla diye devam etmek istediğinin farkındayım güzelim ama utanmana hiç gerek yok," dedi Ian ve leydisinin kahkahasıyla keyiflenerek Heyalof'a üstten üstten bakmaya devam etti. Her zaman kavga ettiği hatta çoğu zaman boğaz boğaza geldiği kadını her nereye giderse gitsin bırakmak istemiyordu ama bunu hiç kimseye belli edemezdi zira bu durum onun en zayıf noktasıydı. Güçlü bir asker olarak bir kadını takıntı haline getirmek istediği son şeydi.

Ian ona öfkeyle bakan gözlere gülümseyerek bakmaya devam etti, Heyalof'la İngiltere'ye gitme fikri çoktan içine sinmişti. Bir savaşçı olarak her zaman bir amaca ve bir kadına ihtiyaç duymuştu. Gülümsemesi giderek çoğalırken, Heyalof'un yumruk yaptığı ellerini ne zaman yüzüne indireceğini düşündü. Onunla ilgili her şeyden zevk alıyordu. Bu toprakların ona verdiği güzel ve inatçı bir kadındı o, ne yaşamıştı neden böyle olmuştu kimse bilmiyordu ama herkes onun bu kadar öfkeli olmasının sebebinin onu yıkan bir aşk olduğunu tahmin edebiliyordu. Heyalof, o bu topraklara gelmeden önce bir askere âşık olmuştu en azından Ian böyle duymuştu ama asıl gerçeği Heyalof'tan duymak istediği bir başka gerçeklikti. Aylardır kılıçlarını birbirlerinin boğazına saplayıp herkesin ortasında öfke nöbetlerine tutuşan bir çift olmanın çok daha ötesindeydiler. Heyalof bunu kabul etmek istemiyor ama Ian önünde sonunda onun duygularını kabulleneceğine inanıyordu. Ona uzanmak ve her şeyin daha iyiye gideceğini söylemek istedi ama ateş saçan gözler ve yumruklar onu durdururken bunu yapamadı. Bir gün ona sarılacak, Heyalof sadece onun kollarının sıcaklığına ve huzuruna ihtiyaç duyar hale gelecekti. Ian kendisine bu kadar çok güveniyor ve geleceğinin tam ortasına öfkeli aşkını koymaktan çekinmiyordu.

"Hadi ama Ian onu biraz daha öfkelendirirsen Heyalof gözlerinden çıkan ateşle tüm İskoçya'yı kül edecek," dedi Rose gözlerini silerken kucağında duran oğluna sıkıca sarılıyordu. Aşık olduğu bir diğer adamı kollarında tutuyor olmak ona kötü olan her şeyi unutturuyordu.

Ian leydisinin uyarısıyla sustu başını Eider'e çevirerek lordunun sözlerine devam etmesini bekledi ama Ian, Eider'in aklında giden tersliklerin gözlerine yansıyışını görebiliyor ve duyacaklarına şimdiden kendisini hazırlamaya çalışıyordu. Heyalof'un öfkesi ve karanlık geçmişi ona yetiyordu ama ülkesi için omuzlarına binen yüke de karşı gelemezdi. O bir askerdi ve gereken neyse onu yapacaktı.

"Sen gözü kara ve cesur bir kadınsın Heyalof size burada ihtiyacım olmasına rağmen Eric'in size daha çok ihtiyacı olduğunu hissedebiliyorum. Sakın endişe etmeyin Harold ve Julie'ya da haber yolladım, siz buradan yola çıktığınızda, onlarda sizi Eric'in topraklarında bekleyecekler orada neler döndüğünü bilmesem de içimden bir ses Eric'in iyi olmadığını söylüyor," dedi Eider ama bu açıklamanın onlar için yeterli olmadığının farkındaydı. Heyalof azimli, heyecanlı ve bir o kadar korku dolu bakışlarını Eider'e dikmişti ve bu bakışlar onu daha büyük bir sıkıntının içine itmişti.

"İyi ama lordum bizim gibi basit insanların Eric ve Leydi Bella'ya nasıl bir yardımı dokunabilir ki?" dedi Heyalof, Ian yine kendisini durduramayarak lafa karıştı.

"Bu cadıyla aynı şeyi düşünebileceğimi hiç sanmazdım ama aynı soru benimde aklımdan geçiyor lordum," dedi Ian ve ayağına inen sert tekmenin etkisiyle yana doğru sendeledi ama düşmeden hemen toparlandığında yüzüne kondurduğu gülümseyişiyle, sıktığı dişleri arasında yatıştırmaya çalıştığı öfkesiyle konuşmaya çalıştı.

"Acımadı ki?"

"O zaman bir kere daha vurabilir miyim Ian?"

"Aklından bile geçirme Heyalof! Senin yüzünden güzel bacağımda kötü bir morluk olacak."

"Tanrı bana güç versin ki o bacaklarını kırıp ellerine vereyim!"

"Ne kadar da ateşli bir kadın, en sevdiğimden," dedi ve parmağını Heyalof'un çenesine koyarak bakmaktan zevk aldığı yüzü kendisine doğru kaldırdı.

"Sen! Sen midemi bulandırıyorsun Ian!"

"Heyecanını ve titreyişini görüyorken dudaklarından çıkan bu sahte sözlere inanmamı bekleme benden," dedi Ian ve eline inen tokadın etkisiyle bir adım geri çekildiğinde leydi Rose ve lord Eider'in onları şaşkınlık içinde izlediklerini gördü.

"Affedin lordum," dedi Ian kısık bir sesle, utanmıştı ve Heyalof'un ona her şeyi unutturuşuna kızmıştı.

Heyalof ne olduğunu anlayamamış, öfkesi ve şaşkınlığıyla öylece kala kalmıştı. Kimsenin ne düşündüğü umrunda bile değildi kulaklarında Ian'ın sözleri dönüp dolaşıyordu. Ondan nefret eden savaşçının ne demek istediğini ve ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordu. Ama onun yaptığı bu rezilliğin altında kalmak istemiyordu. Saygıyla lorduna doğru dönmüş, tüm dikkati üstüne çekmiş olsa da içinden geçen her şeyi bir bir Ian'a söylemeye karar vermişti.


Hadi  Kalbim Yeniden Sev  (İngiliz Çiçekleri 2. Kitap) *Tamamlandı*Where stories live. Discover now