-17-

8.8K 588 5
                                    


"İşte aradığım adama ulaştım."

"Aradığın adamın gerçekten ben olduğuma emin misin Leydi Bella?"

"Emin olmak zorundayım lordum çünkü sizinle evliyim. Yoksa başka olasılıkları da değerlendirmemi ister miydiniz?" dediğinde saçlarına geçen güçlü parmakların sıcaklığı ve ısrarı karşısında bir mum gibi erimeye başladı. Eric onu öpmüyordu ama Bella onun bakışları altında geçen her saniye arzuyla ve aşkla kıvranıyordu.

"Seni öpmemeliyim Leydi Bella, bana engel olmalısın."

"Öp beni Eric!"

"Kahretsin kadın! Sana beni engellemeni söylüyorum, sense beni öp diyorsun!"

"Unutmayın lordum, ben bu savaşı böyle kazandım. Sen bana taş attın bense sana çiçeklerle geldim," dedi ve bu sefer Bella onun dudaklarına ulaştı. Eric kolları arasında duran güzelliğe hayret ederek baktı. Tanrı'nın onun için neler yazmış olabileceğini asla bilemeyecekti. Çok şey yaşamış ve çok üzülmüştü ama Bella'nın ona her şeyi unutturabilecek kadar güçlü olduğunu görebiliyordu. Buz tutan taş kalbi çözülüyor ve Bella'nın huzurunda yumuşamaya başlıyordu.

"Beni öpüyorsun Leydi Bella," dedi Eric kendisini tutmaya çalışırken. Kaba ellerinin ona zarar vermesini istemiyordu. Dudakları üstünde gezinen dudakların arasından konuşmaksa hayatında yaptığı en zor şeydi.

"Konuşma ve öp beni Eric!"

Eric belki de aylar sonra ilk kez kahkaha atmıştı. Bu yaramaz, yaralı, güzel kadın ona aitti ve kalbini cesurca ona sunmuştu. Şimdi ise ondan kendisini öpmesini isterken, dudaklarını cesurca dudakları üstünde gezdiriyor, küçük ellerini yanaklarına bastırıp gitmesine engel oluyordu.

Eric ona daha fazla karşı koyamayarak Bella'nın öpüşmekten kızarmış olan dudaklarını, dudaklarının arasına hapsetti. Ondan gelen hayret nidasıyla yüreği kabardı. Çekinerek dokunduğu minik bedeni kendisine bastırdı. Bella'nın ayaklarını yerden kestiğinde kulağına dolan heyecan dolu çığlıkla beraber aralanan dudakların arasına sinsi bir avcı gibi süzüldü, Bella'yı dişlerini aralaması için ikna etmeye çalıştı ama ne yapması gerektiğini anlamayan güzel karısı geri çekildi ve nefes nefese kalmış bir halde utanarak ona baktı.

Ellerini sabırsızca onun gür sarı saçları arasında geçirdi ve alnını Bella'nın alnına dayayarak konuşmaya çalıştı. Onu öpmeden geçirdiği her dakika Eric'e zulüm gibi geliyordu ama küçük aşk kuşuna her şeyi anlatması ve öğretmesi gerekiyordu. Zira ona bakan masum gözlerde gördüğü korku gülümsemesine neden oluyordu. Bella yanlış bir şey yaptığını düşünerek Eric'in gözlerine bakıyor, dudaklarından çıkacak olan sözleri duymak için can atıyordu. Ellerini Bella'nın saçlarından ayırarak gözleri önünde duran güzel yüzü avuçları içine aldı.

"Benim için dişlerini aralar mısın Leydi Bella?"

Kulağa çok saçma bir istek gibi görünse de Bella yavaşça verdiği nefesinin ardından kalın dudaklarının ardında saklanan inci gibi sıralanmış olan dişlerini araladı ve suya ihtiyacı olan bir bedevi gibi Eric'i bekledi.

"Bana çiçeklerle gelen güzel kadın..."

"Bana yaralı kalbiyle gelen güçlü savaşçı..."

"Biz bir kalpte yaşayan iki yaralı kuşuz..."

"Biz bir kalpte yaşayan iki yaralı savaşçıyız..."

Eric onun gözlerinden süzülen yaşları sessizce takip etti ve başını eğerek akan her bir damlayı dudakları arasına davet etti. Bella yanaklarına konan sıcak öpücüklerin etkisiyle Eric'in güçlü elleri arasında titremeye başladı. Ellerini Eric'in omuzlarına koyarak sevdiği adamın dudaklarını yakalamaya çalıştı.

"Öp artık beni Eric..."

"Dakikalardır bunu yaptığımı sanıyordum leydim," dedi Eric gülümseyerek.

"Dakikalardır yaptığın şey yüreğimi titretse de ben sahip olduğun yüreğimi yakabilecek güce sahip olan öpücüğümü istiyorum senden," diyerek Eric'in yanaklarını tuttu ve onu dudaklarına çektiğinde ikisi de teslim olarak kendilerini anın büyüsüne bıraktılar.

Bella dişleri arasından süzülen sıcak dilin kendi diline sarılışını her hissettiğinde bacaklarını sıkıca birbirine bastırdı, vücudunda hissettiği değişiklikle kaşlarını hafifçe çattı ama Eric tekrar onu kendinden geçirircesine öptüğünde Bella için zaman tersine akmaya başladı.

"Eğer böyle olacağını bilseydim kahrolası dişlerimi en başında aralardım Eric," dedi utanarak. Bella'nın cesaretine ve tutkusuna hayran kalan Eric başını geriye atarak bir kahkaha daha attı ve kalbini coşturan kadını göğsüne bastırdı. Bella onun delici güçteki kalp atışlarını duyabiliyor, kendi kalp atışları da Eric'e eşlik ediyordu.

"Eğer böyle olacağını bilseydim seni bir an olsun yalnız bırakmaz böyle anlamsızca davranmazdım Bella," dedi büyük bir pişmanlıkla. Aklında yapması gereken onlarca şeye rağmen o an için mutluluğun damarlarında özgürce dolaşmasına izin verdi. Ne İskoçya ne de İngiltere umrunda değildi. Sadece sevmek ve sevilmek istiyordu. Çenesini Bella'nın yumuşak saçları arasına gömdü ve gözleri kapayarak düşünmeye çalıştı.

Edward geliyordu...

Hainlere dair en ufak bir iz bulamamıştı...

Ve en önemlisi güzel karısına kapılmak üzereydi...

"Eric..."

"Seni dinliyorum aşk kuşu..."

"Aşk kuşu mu?"

"Sen kanatlarında aşk taşıyan minik bir kuş gibisin Bella..."

"O kuş sana uçtu Eric..."

Eric hiçbir şey diyemedi. Bundan sonra ne yapacaktı, Bella'ya nasıl davranacak, onu gizli planlarına dâhil edebilecek miydi bilmiyordu. Yapması gereken çok şey vardı ve aşk ona sorun çıkartabilecek bir şeydi. Gözlerini araladı ve kolları arasında huzurla duran güzel kadına bir kez daha baktı. Aşk için vakit yoktu, Eric o an kalbi ve mantığı arasında sıkışıp kaldı.

"Bella..."

"Sesini duyunca neden kalbim daha hızlı atıyor Eric?"

Eric dişlerini sıktı ve yavaşça Bella'yı kendisinden uzaklaştırdı.

"Affet beni, Leydi Bella."

"Seni ne için affedeyim Eric."

"Seni üzeceğim için..."

Bella yutkundu, kuruyan dudaklarını yalayarak bakışlarını ayaklarına indirdi.

Aşkın olduğu kalpte herzaman bir yangın vardır... Ve ben yanmayı göze alarak sana doğru uçtum... Bu aşkkuşunun kanatları senin aşkınla küle dönecekse varsın dönsün... Sensiz okanatların hiçbir anlamı olmazdı zaten...    

Hadi  Kalbim Yeniden Sev  (İngiliz Çiçekleri 2. Kitap) *Tamamlandı*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin