-41-

6K 428 7
                                    

"Şimdi başka bir sorun yoksa babamın yanına gitmeliyiz Eric," dediğinde adımı kabullenerek başımı kaldırdım ve ona gülümseyerek baktım. Artık tamamen bir İskoç'tum. Boş bir sayfa gibiydim ve Eider bu boş sayfayı doldurmaktan büyük bir mutluluk duyuyordu.

"İyi ama neden babanın yanına gitmeliyiz?"

Bir yetişkini görme fikri hiç hoşuma gitmemişti. Avuçlarımı gözlerimin üstüne bastırdım ve gerinerek Eider'e döndüm. Onun yüzünden hiç gitmeyecekmiş gibi duran gülümseyişlerine kızarak kaşlarımı çattım. Benim sıkıntımı anlamış, kolumu tutarak sarsak bedenimi gün ışığına çıkarmak için uğraşmaya başlamıştı. Onun babasını görmek istemiyordum. İstediğim şey tenimi delmek isteyen yatağıma geri dönmekti. Uykulu halimden kurtulamadığım için her şeyin bir rüya olabileceğini düşündüm ama kolumu tutan elin sıcaklığı ve duyduğum ses bana her şeyin gerçek olduğunu söyler gibiydi.

"Babam senin geçmişine dair hatırlayabileceğin şeyleri merak ediyordu ama görüyorum ki sen hiçbir şey hatırlamıyorsun. İşte bu yüzden benim kardeşim olmana ve her şeye yeniden başlaman gerektiğine karar verdim," dediğinde kolumu tutan ele ağzım açık bakıyordum.

"Ne demek istediğini ve neden babanın yanına gittiğimizi hâlâ anlamış değilim."

Gözlerimi güneş yüzünden açamamış, onun beklenmedik kahkahasıyla olduğum yerde dona kalmıştım. Her yer yemyeşildi ama herkes yıkık döküktü. Büyük bir sürü bu toprakların üstünden geçip gitmiş gibi görünüyordu. Yaralarını sarmaya çalışan onlarca adamın, ağlayan onlarca kadının ve çocuğun önünden geçtik. En sonunda dev gibi bir adamın önünde durduğumuzda başımı gözlerimi kısmama neden olan güneşe rağmen adamın yüzüne doğru kaldırdım. Sonra da elimi tutan ısrarcı sıcak ele baktım.

"Baba bu kardeşim Eric McVerht," dedi ve ben olduğum yere çöküp bayılmadan önce bir dev kadar iri olan adamın yüzündeki şaşkınlığı görebilmiştim. Sonrasında ise bana konuşma sırası gelmeden asla konuşmayacağımı bilerek kenarda beklemeye başladım.

*

"Kızma baba, o geçmişini hatırlamıyor, en az benim kadar, halkımız kadar masum ve suçsuz. Ona kucak açmalıyız baba," dedi Eider ve yerde boylu boyunca yatan çocuğa baktı. O an Eric'e yardım etmek yerine nefes almadan babasına yalvarmaya devam ediyordu. Onun masumluğundan ve küçük oluşundan bahsederek babasını bir evlat için daha ikna etmeye çalışıyordu.

Lord Hector örülü uzun siyah saçını sırtına savurarak Eider'e dik dik baktı.

"Ona evimize hoş geldin demek isterdim ama sanırım şu an beni duyamaz öyle değil mi Eider," diyerek gülmeye başladı Lord Hector. Oğlunun herkesi küçük kalbine sıkıştırma arzusunu anlayabiliyordu. Sarılacak bir kardeş, sığınacak bir kalp ve her an yanında olmasını arzu ettiği bir kardeş istiyordu. Hector ölen karısının ardından ona bunu veremeyeceğini bildiği için Eric'i bir evlat olarak kabul etmekte zorlanmadı. Eider'in mutlu olması her şeyden daha önemliydi onun için ve eğer Eider'ın arkasına saklanan ufaklık onu mutlu edebilecekse Hector onu bir evlat olarak görebilirdi.

*

Yıllar sonra...

"Bir şeyler hatırladığın hiç olmuyor mu Eric?"

Eric başını elleri arasında sıkarak Eider'e istediği cevabı vermek istedi ama hatırlayabildiği tek şey Eider'in onu buluşu oldu. Sanki ondan önce bir hayatı hiç olmamıştı. Omzunu sıkıp önüne geçen adamın varlığıyla başını gözleri önünde uzayıp giden eşsiz manzaraya çevirdi.

"Sen beni buldun ve hayatım o andan itibaren başladı Eider, bundan başka hiçbir şey yok," dedi sıkılarak, sırtını dayadığı ağaçtan uzaklaştı, önüne gelen taşa vurarak hıncını başka şeylerden çıkartmaya çalıştı.

Eider'in kahkaha atmak üzere olduğunu anladığında dişlerini sıkarak yüzünü ona döndü.

"Sakın dostum!"

"O kalın kafana etki eden darbenin gücünü çok merak ediyorum Eric!"

"Komik miydi şimdi bu!"

Eider ellerini dizlerine dayamış nefes almakta güçlük çekerek kahkaha atmaya devam ediyordu ama bir anda durakladığında Eric onun eğik olan bedenine eğildi ve sırtı üzerine koyduğu elini korkarak arkadaşının üzerinde gezdirdi.

"Bir şey mi oldu Eider?"

"Geçmişini hatırlamanı istemiyorum Eric," dedi ve duruşunu bozmadan konuşmaya devam etti. Eric'in yüzüne bakamayacaktı. Elleriyle diz kapaklarını sıktı dudaklarını ıslatarak görebildiği tek şey olan yeşil çimenlere baktı.

"Neden Eider?"

"Ben kardeşimi kaybetmek istemiyorum Eric! Bencilce ömrümün sonuna kadar seni yanımda istiyorum."

Eric onu tutarak doğrulmasını sağladı ve gözlerine baktıktan sonra Eider'e sıkıca sarıldı.

"Babamıza söz verdik. Biz asla ayrılmayacağız ve sanırım ben burada çok mutlu olduğum için geçmişi hatırlama zahmetine girmiyorum. Seni bırakıp gidebileceğimi asla düşünme Eider! Geçmişin canı cehenme, önemli olan geleceğimiz, halkımızın geleceği!" dedi ve kolunu Eider'in omzuna atarak onunla birlikte yeniden inşa ettikleri kalelerine doğru yürüdüler.

Eric bunları demiş olsa da içten içe kendi ailesini merak ediyor, soyunun gerçekten nereye dayandığını bilmek istiyordu. Bir İskoç muydu yoksa bir İngiliz mi? Bunu hiçbir zaman bilemeyecek olmak onu korkutuyor, boşlukta amaçsızca uçuyormuş gibi hissetmesine neden oluyordu. Nereden geldiğini bilmeyen bir adamın kayıplığıyla sığındığı topraklarda her an ona acıyarak bakan gözlerle karşılaşmaktan yorulmuştu ve onu saran köklerin ucunun nereye vardığını bulmak istiyordu. Ama bu hislerinden asla Eider'e bahsetmeyecekti onu üzmek hayatta isteyebileceği en son şeydi. Düşünmekten yorularak yanında yürüyen adamı kolunun altında sıkıştırdı. Eider'in acıyla tıslayışını duyduğunda gülerek konuşmaya, onun kurtuluş çabalarını savurmaya çalıştı.

"Bu kalın kafalı adamı çok seviyorsun değil mi Eider McDuck!"

"Seni sevmek mi? Tanrı korusun! Senin gibi bir baş belasını kim sever?"

Tüm halk onların boğuşmalarını gülerek izliyordu. Sonunda dayanamayıp gülmeye başlayan iki adamda onlara katıldığında İskoç topraklarından yayılan huzurun tadı her yere ulaşacak güçteydi...


Hadi  Kalbim Yeniden Sev  (İngiliz Çiçekleri 2. Kitap) *Tamamlandı*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin