(Bölüm-16) Astral Seyahat

143 31 14
                                    

İyi okumalar kitap kurtları. :) :)

SAMANTHA’NIN BAKIŞ AÇISINDAN

Boş duş kabinine baktım; sanki Aden için hava birden soğumuştu. Tüylerinin diken diken olduğunu fark ettim. Mathilda’nın belini sıkıca kavrayan eli bir anda boş kalmıştı ve şoku hala atlatamıyordu. Karşısında duran mermere bakıyordu, az önce baktığı yerde Mathilda’nın yüzü vardı ve bu yok olma en hazırlıksız zamanında olmuştu. Doğrusu kendini buna hazırlayabileceğini de sanmıyordum.

İstemsiz olarak gözlerim doldu. Hava çok gerginleşmişti ve herkes Aden’in kendine veya çevreye zarar vermesine karşılık tetikteydi. Bunu asla kaldıramazdı, Mathilda’ya karşı bu kadar sahipleniciyken onun bir anda abisiyle gitmiş olması ona çok fazla gelecekti.

Dizlerinin üzerine oturdu. Şakaklarından aşağı akan terleri elinin tersiyle sildi. Kaşları çatıktı ve uykudan yeni uyanmış gibi bir hali vardı. Durmadan ellerine bakıyordu.

Yanına oturan Maksim elini onun omzuna koydu. “Kendine hâkim ol.”

“Çok garip.” dedi Aden. “Gideceğine hiç inanmamıştım.” Yüzü iyice buruştu, sanki acı çekiyor gibiydi. Neler düşündüğünü merak ettim. “Keşke biraz da olsa kendimi hazırlasaydım.”

“Geri geleceğine eminim.” dedim. Bu teselli ne kadar saçma olursa olsun onu sakin tutmalıydık.

Diğer herkes kafasını salladı. “Evet, geleceğine eminiz.” dedi birkaç ağız.

“Ne kadar tuhaf.” dedi. “Az önce buradaydı.”

“Kendine gel.” dedi Puşkin. “Gace ona asla zarar vermez.”

“Gace ona âşık.” diye fısıldadı Aden. “İlk kez biriyle bu kadar ilgilenerek konuşuyordu. Ona sahip olmak için her şeyi yapar.” Kendi kendine konuştukça daha fazla raydan çıkıyordu. “Ona kim bilir neler yapacak?” dedi. Sonra ağzından acı dolu bir inleme çıktı. “Bir şeyler yapmam lazım.” Yutkundu. “Yoksa size zarar verebilirim.”

“Ne yapacağız?” dedi hemen Emile. “Onu sıkıca tutabilirim.”

“Bunun yararı olmaz.” dedi Puşkin.

“Bana zarar verebilirsin.” dedi Maksim. “O zaman bir sınırın olur ama eğer kendine zarar verirsen seni asla durduramıyoruz.”

“Benim onların yanına gitmem lazım.” Aden’in bakışları gittikçe güçsüzleşiyordu. Her an bayılacak gibiydi. “Mathilda çok korkmuş olmalı.” Biz bayılmasını beklerken o aniden kalktı ve bağırarak mermerleri yumruklamaya başladı.

Hepimiz geri çekildik çünkü sinirini bu şekilde atarsa onun için çok daha iyi olurdu ama o susmuyor ve gittikçe daha fazla bağırıyordu. Deli gibi çırpınıyor ve paramparça ettiği mermerler bir bir duvardan yere düşüyordu. Elleri kanamaya başlamıştı ama bu kendini kesmesinden veya kafasını cama geçirmesinden daha iyiydi. Daha önce kendini daha çok yaralamıştı ama içimden bir ses bu kadar hafif kurtulacağını söylemiyordu.

Onun girdiği depresyonlar ve delilikler ölüme çok yaklaşıyordu ve bu kez yaşadığı psikolojik baskı en yoğun olanıydı.

                            ***

Kapıyı bile kilitleyememiştim, anahtar yoktu. Her an içeri girmesini beklerken bir anda burnumun ucuna kadar gelmişti. Derin nefesler alıyordu ve gözlerimin içine bakıyordu. “Ne kadar zor olduğunu tahmin ediyorum.” dedi çok kısık bir sesle. Neredeyse duyamayacaktım. “Ama iyi tarafından bak, her sinirlendiğimde sana zarar vermem.”

“Beni Aden’in ulaşamayacağı bir yere kaçırır ve hapsedersin.” diye tısladım. Boynumdaki madalyonu çıkarttım ve fırlattım. “Artık bunu boynuma takmaktan vazgeç.”

Madalyon BüyüleriWhere stories live. Discover now