Ek bölüm

6K 424 34
                                    

"Selam." Diyip masanın başında dikildiğimde aslında sadece Kaya'ya bakıyordum. Konumunu attığı yer beni hiç bilmediğim bir puba sürüklemişti. Hiç bilmediğim insanlarla içmeye gelmiştim. Çünkü annesi emanet etmişti? Hadi ordan, Kaya'yı özlemiştim. Burada olmamın en büyük nedeni buydu.

Gün geçtikçe onu daha çok düşünüyordum. Dudaklarını, parmak uçlarını, kokusunu...

Gülümsemeye çalışarak ayağa kalkıp sarılmak isteyen Tuna'ya yaklaştım. Geri çekildiğimde masadaki diğer iki kişinin de elini sıkıp kendimi Kaya'nın yanına attım. Dönüp dudaklarına uzanmak istiyordum. Selamımı öpücüğünü aldıktan sonra vermek istiyordum. Ama erkeklerle dolu bir yerdeydik ve ne yazık ki ikimiz de erkektik. O yüzden dönmedim. Önüme biram konulana kadar yüzüne bile bakmadım.

Masada hiç anlamadığım, anlamak da istemediğim bir konu dönüyordu. Dinliyormuş gibi yapıp çevreyi izliyordum. Bir yandan da şeytan dönüp ona bakmam için dürtüyordu. En sonunda dayanamadım ve bardağımla omuz üstünden yüzünü izlemeye başladım. Tavana bakıyordu. Bakışlarımı hissetmiş olmalı ki gözlerini bana çevirip olduğu yerden beni izlemeye başladı.

Tahminimce hala uyumamıştı. Ve gözlerinin altının koyulaşmış olması yorgunluğunu ortaya seriyordu. Sanırım oraları öpebilirdim. Veya dudaklarını. Dudakları daha iyi bir fikir gibi duruyordu. Tüm gece öpmeden dayanmalıydım

Dudaklarına baktığımı görünce düşüncelerimi okumuş gibi gülümsedi. Gözleri bir anlığına buğulandığında buz dolu bardağımı alıp fondipledim. Belki de şiirler yazmalıydım. Dudaklarına?

Tuna gülerek omzuma dokununca irkilip masaya döndüm. "Alper sigaran var mı abicim?" Diye sordu. Cebimdeki paketi masanın üzerine atıp bardağımdan büyük bir yudum daha aldım. Kaya da önündeki bardağa uzanıp tek dikişte sıfırladı. Hafif ona doğru döndüm. Konuşmazsak gece geçmeyecekti. Ama ne diyeceğimi bilemiyordum. Masadan adını bilmediğim bir çocuk daha seslenip aramızdaki sessizliği bozunca Kaya benden kopup masaya odaklandı. Konuşulanları dinlerken, çaktırmadan onu da izlemeye çalışıyordum. Bir yandan da katılmaya çalışıyorum derken saat kavramını yitirdik. Kaç bardak içtiğimizi de bilmiyorduk.

Ben yeniden sıkılmış, kafamı arkaya yaslamış bir biçimde duruyordum. Bardaklar yenilenince çakırkeyif hallerine tokuşturmak için herkesin bardaklarını kaldırdığını gördüm. O küçük çarpışmadan sonra bir yudum daha alıp Tuna'nın birine "adamlık" hakkında söylendiğini fark ettim. Fark ettim diyorum, çünkü biraz buğulu hissediyordum. Hafiflemeye başlamıştım. Masadakilerin gaza gelip seslerini yükseltmesiyle Kaya da doğrulup ileri atıldı. "Aynen öyle!" Diye seslendiğini duyunca ilgiyle ona döndüm.

Sinirle homurdanmaya karışık konuşmaya başladı, "O adam da görecek onsuz da yapabileceğimi." Dedi. "Kimseye ihtiyacım yok benim." Diye soludu. Harbiden bayağı atarlanmıştı bizimki. Kaşımı kaldırıp dudak büzdüm, vay aq ifadesiyle çocuğa bakıyordum. Demek canını buna sıkmıştı... Babası olmadan da yapabileceğini kabul ettirmeye çalışıyordu. Büyüdüğünü?

Daha çok, bir türlü tatmin olmayan küçük bir çocuk gibi duruyordu. Hiçbir şeyi beğenmeyen şımarık bir çocuk belki?  Homurdanarak tek elimle gözümü ovdum. Bir yandan esniyordum. En son ne içtiysem iyi çarpmıştı. Kafamı geriye yaslayıp gözlerimi kapattım.  Yanımda olduğu için konuşulanlardan en çok Kaya'nın sesini duyuyordum. Bu da hoşuma gidiyor, aptal aptal gülümsememe neden oluyordu. Evet kafamı arkaya yaslamış, gözlerimi kapatmış gülümsüyordum. Çünkü sarhoştum ve kulaklarımda abayı yaktığım insanın sesi vardı. Güzeldi, mutluydum.

O şekilde ne kadar kaldım bilmiyorum. Ama sonunda biri dürtünde gözlerimi aralamak zorunda kaldım. Doğrusu, pek de aralayabildiğim söylenemezdi. Kısık gözlerle çevreye bakmaya çalıştığımda burnumun ucunda Kaya'nın yüzünün olduğunu gördüm. Tuna bana bakarak bir şeyler diyordu. Umrumda değildi, Kaya çok güzeldi. Elini alnıma atarak yüzüme düşen saçları kaldırdı. Sonra cebime uzanıp aldığı anahtarla kolumun altına girip beni oradan çıkardı.

Nasıl çıktığımızı veya neden o kadar çarpıldığımı bilmiyorum. Ama onun yatağına atıldığımı hissettiğimde çok mutluydum. Çok güzel kokuyordu. Yanıma uzandığında gözlerimi zorla aralamaya çalıştım. Bir şeyler söyledi. Sonra alnımı öptü. Çevreye bakmaya çalıştım. Odasında yalnızdık, evet. Onu öpebilirdim.

Dirseklerimin üzerinde doğrulmaya çalıştığımda kısık baktığım dünyam biraz daha kaydı. Hafif sarsıldığımı hissettiğimde yüzünde koca bir gülümsemenin olduğunu gördüm. Ben de gülümseyerek dudaklarına uzandım. Sonunda öpüştüğümüzde tek istediğim orada ölmek olabilirdi. Veya ölene kadar orada o şekilde kalmak.

Diliyle üst dudağımın iç kısmına dokundu. Sonra dilime. Dudaklarını dudaklarıma bastırdı ve yavaşça çekildi. Gözlerine baktım, güzeldi. Tek elimi göğsüne koyup kolunun altına başımı yerleştirdim. Gözlerim açılmıyordu ve kollarında uyumak dışında hiçbir şey istemiyordum.

Annesinin istediği gibi başına bir şey gelmeden evine dönmesini sağlamıştım değil mi? Artık kollarında rahat bir uyku çekebilirdim.

FUCK BUDDYWhere stories live. Discover now