4.BÖLÜM

9K 465 3
                                    

Şimdiki Zaman-İstanbul

Emre yumruklarını iki yanında sıkmış ağzından küfürleri sıralamamak için zor sabrediyordu. Dişlerinin arasından çıkan ses ortamdaki gerginliği daha fazla arttırmıştı.

"O şerefsizi kendi ellerimle öldüreceğim." Dedi adam tehlikeli bir şekilde tıslamıştı. "Senin gözyaşı sebebin olan, bu şerefsizliği sana yapan, sana bunu hak gören adamın soluğunu kesip atmazsam adam değilim." Dedi ve öfkeli bir şekilde oturduğu banktan ışık hızıyla ayağa kalktı. Emre için duyduklarını hazmetmek o kadar ağırdı ki, bunu Birce'ye yapmış olduğuna hala inanamıyordu. Herkes onların sevgili olduğunu bildiği halde Birce'nin hiç hazzetmediği kızı koluna takıp gitmişti. Kendisini adamdan sayan o herif sevdiğim dediği kızı ne duruma düşürdüğünün farkında mıydı acaba? Öfke yüreğinden dolup taşarken geriye dönüp o mezuniyeti onun cenaze törenine çevirmemek için kendisini zor tutuyordu. Birce gördüklerini, hissettiklerini Emre'ye gözü yaşlı bir halde acılar içinde kıvranarak anlatmıştı.

"Aramız bozuktu Emre, bir haftadır falan da doğru düzgün görüşmemiştik. Ben salak gibi hayallerimiz yarım kalmasın diye onun mezuniyetine gittim. Sırf o mutlu olsun, mutlu olalım diye... Ne kadar aptalmışım ben Emre." Dedi başını önüne eğmiş dudakları arasından acı dolu bir hıçkırık daha firar etti. Onun bu haline daha fazla dayanamadı Emre. Omuzlarından tuttu ve yavaşça kendisine döndürdü. Elleriyle yüzünü avuçladı ve başını yavaşça kaldırdı. Emre gözlerine hapsolmasını istiyordu. Genç kız ise arkadaşının yüzüne bakamıyordu. Bunu yaşadığı için utanıyordu.

"Bak bana Birce," dedi sesi emir verir gibiydi. "Yüzüme bak." Dedi tekrardan ona güven verircesine. Onun sesindeki şefkati hisseden yüreği gözlerini usulca açmasına izin verdi.

"Ben nasıl inandım Emre, ben nasıl bu kadar aptal olabildim?"

"Sen aptal değilsin güzelim. Sadece sevmemen gereken birini sevdin. Yüreğe söz geçmez ki, insan seveceği insanı seçemez. Burada utanması gereken de, başını önüne eğip pişman olması gereken de sen değilsin. Burada tek suçlu Barkın şerefsizi." Dedi tükürürcesine telaffuz etmişti adamın ismini. "Şimdi biraz daha iyiysen seni evine götüreyim. Perişan oldun."

"Ben bir süre buralardan gitmek istiyorum Emre." Dedi. Emre onun ağzına yakışmayan ve hiçbir zaman duymak istemediği cümleyi duymuştu. Gitmek. Bir anda adamın elleri titremeye başlamıştı. Ondaki değişimi fark etmemesi için yavaşça Birce'nin yüzünden ellerini çekti ve bakışlarını kaçırdı.

"Ne gitmesinden bahsediyorsun sen Birce? Hem nereye gideceksin? Hem de bu halde." dedi biraz olsun sakinleşmek için ona soru sorarak zaman kazanmak istemişti.

"Bilmiyorum." Dedi itiraf edercesine. Nereye gideceğini bilmiyordu ki sadece gitmek, uzaklaşmak istiyordu.

"Kaçacaksın yani öyle mi?" dedi sertçe ona doğru döndü ve tehditkâr bakışlarını ona gönderdi. "Değmeyen bir adam için ağzına gitmek kelimesini nasıl yakıştırırsın."

"Emre benim kimseden kaçtığım falan yok yalnızca sağlıklı düşünmek için ondan uzak durmak istiyorum. Ne yapacağıma karar vermem gerekiyor. Onun bu halimi görmesini istemiyorum. Ben bunu hak edecek hiçbir şey yapmadım. Ve o beni bu hale getirdiğini asla göremeyecek. Bunun için düşünmeye ihtiyacım var. Herkesten ve her şeyden uzak durmam gerekiyor. Anladın mı beni?" dedi elinin tersi ile gözlerindeki her bir damla tanesini de yok ederken gözlerinde nefretin tohumları ekilmişti. Emre onu bu halde hiçbir yere göndermeyecekti. En azından yalnız. Düşünme eylemi içinde kendisini bulduğu o anlarda aklına gelen bir fikir ile heyecan içinde hemen genç kıza döndü.

"Tamam, git." Dedi kabul edercesine. "Ama ben de geleceğim. Seni bu halde hiçbir yere bırakmam. Ya Gülce ile ya da benimle gideceksin. Başka birine güvenemem. Arkadaşların hemen yerini Barkın'a söyler." Bu ihtimali biliyordu Birce. Çünkü Emre'nin aksine tüm arkadaşları Barkın'a bayılıyordu. Gülce'yi düşündü ama onunla da gidemezdi. Okulu bitirme hayalleri içindeydi. Ve alttan aldığı derslerin sınavlarına hazırlanıyordu. Hatta şu anda Hasan ve İrem ona evde ders çalıştırıyorlardı. Emre ise ona gel demeye bile yüzü yoktu. Nankörlüğüne karşılık kendisine uzatılan bu dost eli yüreğine fazla geliyor, canını daha fazla acıtıyordu. Ona her baktığında Emre'ye nasıl bir haksızlık yaptığını daha iyi anlıyordu.

"Eee ne diyorsun? Benimle mi Gülce ile gideceksin?" dedi. Onun cevap bekleyen bakışlarına Birce "Emre neden bana hiç kızmıyorsun, hesap sormuyorsun? Ben Barkın için seni..." sözleri Emre'nin sert bakışları ve sözleri ile kesildi. "Sakın Birce, sakın devamını getirme. Bu cümlenin devamını duyacak kadar anlayışlı ve sakin kalabilecek bir adam değilim ben." Dedi.

Birce'nin korku ile oturduğu yerde gerilediğini fark eden adam kendisine de verdiği gereksiz tepkiye de lanetler etti. Yüzünü ve sesini elinden geldiğince yumuşatarak "Eee kararını verdin mi? Gülce mi ben mi?" dedi muzip çıkarmaya zorladığı sesiyle.

Birce "Tamam." Dedi pes edercesine "Sen de gel benimle." Dedi. "Ama Gülce'ye ne diyeceğim?" Diyerek fısıltı halinde kendi kedisine konuşmuştu. Onun sessizce mırıldadıklarını duyan Emre "Gülce'yi ben hallederim sen merak etme." Dedi.

Gülce Emre'yi tanırdı. Hatta severdi. Birce'nin arkadaşları arasında güvendiği nadir insanlardandı. Hatta Barkın yüzünden görüşmediklerini duyduğunda resmen Birce'ye karşı öfke patlaması yaşamıştı. Gülce o zamanlar "Kızım sen akıllanmazsın, geri zekâlının önde gidenisin." Diyerek tartışmaya son noktasını koymuştu. Birce ise onun vermiş olduğu büyük tepki karşısında sadece sessiz kamıştı. Aslında ikisinin de ne kadar haklı olduğunu bu gece anlamıştı. Gidecekti Birce, geçmişini hesaba çekecek ve tüm yaşadıklarını bir bir hatırlayacaktı. Nerede tamamen kendisini ona bıraktığını hatırlayacaktı.

Emre "Hadi kalk gidelim." Diyerek kollarından tutup onu ayağa kaldırdı. "Önce bizim eve gidip Şile'deki evin anahtarlarını alayım. Annemlere de haber vermem gerek. Oradan da size uğrar birkaç parça eşyanı alarak üzerini değiştirirsin."

"Peki Gülce." Dedi genç kız ona ne diyeceklerini bilmek istiyordu.

"Gülce'yi sen merak etme. Barkın iti yüzünden kaldığın derslerin kurtarma sınavların olduğunu ve hazırlanman için seni sakin bir yere götüreceğimi söyleyeceğim." Duydukları karşısında genç kız inanamaz gözler ile ona bakıyordu.

"Bunu sen nasıl?" dedi kekeleyerek. Barkın yüzünden derslerini ihmal etmiş hatta bir sınava kavga ettikleri için girememişti Birce. Tüm bunları Emre'nin nasıl bildiğini anlayamamıştı.

"Hatırlarsan aynı sınıftayız Birce." dedi yüzüne vurmak istemese de ortam buna engel olamıyordu. "Hem söz konusu sen isen bilmemem için bir sebep yok." Dedi ona göz kırparak.

Birce duygu yüklü bakışlarına yüreğindeki pişmanlığı katık ederek adama bakıyordu. Gözleri her an yeni bir ağlama dalgasına yenilecek gibiydi. Bunu hisseden adam hemen yapmacık bir kızgınlıkla "Sakın." Dedi "Sana ağlaman için söylemedim bunları. Hadi bir an önce şehrin şu kasvetli havasından kurtulalım." Dedi onu omuzlarından tutup arabaya yönlendirirken bir yandan da onu ikna ettiği için derin bir nefes verdi. Normal bir zamanda olsa Birce böyle bir teklifi asla kabul etmezdi ama duygusal yönden o kadar yıpranmıştı ki sağlıklı karar verecek durumda değildi. Emre ise arkadaşını böylesine yıkık dökük bir enkaz halinde tek başına hiçbir yere gönderemezdi. Ayrıca o Barkın pisliği de kızı mutlaka bulmak için girişimde bulanacaktı. Emre yanında olursa eğer asla bu girişimde bulunamaz, bulunsa da asla Birce'ye ulaşamazdı. Bunun farkında olarak gönül rahatlığı ile arabayı evine doğru sürdü. Birce'yi ikna edip onun arabasını bırakacak ve kendi arabasıyla gideceklerdi. Böylelikle Barkın'ın elinin uzunluğu ile onu bulabilme ihtimalini de ortadan kaldırmış olacaktı. En azından bir süreliğine...

Aşk Benim Hakkım# TAMAMLANDI#Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu