FİNAL(Part-2-)

3.9K 209 11
                                    

Birce aynanın karşısında bembeyaz gelinlik içindeki yansımasına bakıyordu. Babasının varlığının eksikliğini yürekten hisseden kızın canı yanıyordu. Gelinliğini bile gidip seçmek istememiş ve bu işi de Gülce ve İrem halletmişlerdi. Düğün bir hafta içinde planlanırken Emre'nin kan kardeşi Bertan ve tayfası, Gülce'nin dostları İrem ve Hasan imdatlarına yetişmiş ve ne yapılması gerekiyorsa her şeye yetişmişlerdi. Emre Birce'nin isteğine saygı duyup düğünü ertelemek istediğinde hem kız tarafı hem erkek tarafı katiyen bu teklifi kabul etmemişler ve bir an önce düğünün olmasını söylemişlerdi. Aydın Beyin hiçbir yerde bulunamaması ise canını fena halde sıkıyor sevdiği kızın gözü yaşlı kendisini eksik hissederek baba evinden çıkıp hayatına gelmesine gönlü razı gelmiyordu. Ama şu an için elden gelen bir şey olmadığından sadece her şeyin bir an önce kazasız belasız gerçekleşmesi için dua ediyordu. Birce'yi az sonra odasından almaya gidecek, gözünün ve gönlünün sultanı sevdiği kızı hayallerindeki gibi beyazlar içinde görecekti. Emre aynadaki yansımasına bakarken Birce'de kederli bir şekilde son hazırlıklarını tamamlıyordu. Kapının tıklatılması ile zamanın geldiğini anlayan kız derin bir nefes alıp verdi. Gelinliğinin etek uçlarından tutup dönerken kapıda olduğunu düşündüğü Emre'ye "Gel." Dedi. Kapı açılırken Birce olduğu yerde dönmüş eteklerini düzenleterek doğrulduğunda karşısında takım elbiseli ışıl ışıl gözlerle kendisine bakan babasını görmeyi beklemiyordu. Karşısında babasını gören kızın bir anda nefesi kesilerek eli kalbinin üzerine gitti. Tekrar gözleri dolup taşmaya başlayan kız gördüklerinin hayal mi gerçek mi olduğunu anlamaya çalışırken dilinden tek bir kelime çıkmıştı.

"Baba..." dedi bir adım dahi atmaya cesaret edemiyordu. Ya yok olursa, ya hayal ise düşüncesi zihnini allak bullak ediyordu.

"Kızım." Dedi adam titreyen sesiyle.

"Geldin mi? Gerçek misin? Burada mısın?" dedi elinin tersi ile gözyaşlarını silerek.

"Geldim meleğim, geldim babacığım." Dedi küçüklükte onlara hitap ettiği gibi seslenince Birce "Baba, babam..." diyerek koşarak kendisini babasının kollarına bıraktı.

"Kızım benim, affet beni babacığım..." diyerek sarıldığı kızının saçlarını okşamaya başladı.

"Hoş geldin babam, hoş geldin..." diyerek babasına sarılıp küçük çocuklar gibi onun kolları arasına sığınıp babasının kokusunu derince içine çekti. Çok özlemişti onu, kollarına sığınıp minik kızı olduğunu hissetmeyi çok özlemişti. Onlar baba kız birbirleriyle özlem giderirken "Öhö öhö..." diyerek yapmacık bir öksürük ile araya giren sese doğru döndüler.

"Ayıp oluyor ama baba, senin tek kızın yok ki, Birce'nin bir de polislikle kafayı bozan bir ikizi var ne çabuk unuttun? Aşk olsun." Dedi şaka yollu bir dargınlık hissettirir gibiydi.

Aydın Bey'in suratında şefkatli bir gülümseme oluştu ve bir eli Birce'ye sarılıyken diğer kolunu kaldırıp Gülce'ye gelmesi için işaret etti. "Gel deli kız seni unutmak ne mümkün? Kendini her durumda hatırlatmayı başarırsın sen." Diyerek ona gülümsedi.

Gülce bu işareti bekliyormuş gibi koşarak babasına sarıldı. Bir kolunun altında Gülce, diğer kolunun altında Birce, sevginin babalığın ne demek olduğunu yeni baştan öğreniyor gibiydi. Onlar sevgi yumağı olmuş bir haldeyken Nur Hanım ve üçüz halalar kapıda belirdi. Hepsinin gözleri dolu doluydu. Nur Hanım elindeki kırmızı kurdeleyi eşine göstererek "Artık zamanı geldi Aydın Bey." Dedi.

Deli divane olduğu kadının sesindeki kırgınlığı hisseden adam "Kızlar gönlünü almam gereken güzel yürekli bir kadın daha var." Diyerek onlardan ayrılırken kızlar ve halaları ilgiyle bu âşıkları izlemeye koyuldular.

Aydın Bey bir iki adımda karısına ulaşıp onun ellerini avuçları içine alarak üzerine minik buseler kondurdu. "Biliyorum yıllarca seni gereksizce üzdüm. Aşırı kıskançlık ve korumacılığım ne kadar artsa da sen bana hem anlayışla hep sevgiyle yaklaştın. Galiba bu sevgi ve anlayış giderek ben de şımarttı ve alışkanlık haline dönüştü. Ne zamanki yokluğunu gerçek anlamda hissettirdin işte ben o zaman sudan çıkmış balığa döndüm. Senin aslında beni var eden yegâne varlık olduğunu anladım. Sen olmayınca kendimi yok olmuş gibi hissettim. Affet güzel gözlüm, affet tüm yaptıklarım için, tüm hatalarım için affet." Dedi ve gözleri affetmesi için yalvarır gibiydi.

Nur Hanımın yüzündeki gülümseme onu affettiğini gösterir gibi ışıldarken Gülce arkadan "Öp öp öp..." diyerek elleriyle alkış tutup tezahürat yapmaya başladı. Nur Hanımın yüzü kızarmaya başlamışken "Aydın Bey çocuklara maskara ettin bizi bunu sonra konuşalım." Dediğinde gözlerini kaçırdı. Aydın Bey yalnızca onun duyabileceği şekilde ona doğru eğildi ve fısıltı halinde "Haklısın özel olarak ve yalnızken konuşalım." Diyerek karısına göz kırptı.

Nur Hanımın kalbi hızla atmaya başlarken vücudunu ateşler basmaya başlamıştı. Elindeki kırmızı kurdelenin varlığını hatırlayan kadın kocasının eline tutuşturup takması için birkaç cümle geveledi. Zira şu an kendisi sağlıklı cümleler kuracak berrak bir zihne sahip değildi. Elindeki kırmızı kurdele ile Birce'nin karşısında dikilen adam kızının gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladı.

"Bugün baba evinden çıkacaksın güzel kızım. Babalar için çocukları asla büyümez, hele kızları asla... Anneniz size hamile olduğu haberini verdiği an öyle bir mutluluk yaşadım ki o andan sonra tek bir isteğim vardı. Sizlere iyi bir baba, annenize çok daha iyi bir eş olmak. Kucağıma sizi ilk aldığımda ise tüm o gücüm kuvvetimi anında yitirdim. Koskoca Aydın Bey küçücük bebekler karşısında adeta aciz kalmıştım. Miniciktiniz, küçücük ve korunmasız. O günden sonra her Allah'ın günü gözümü yeni güne açtığım o anlarda içim titrer, yüreğim korkularla dolardı. Size bir şey olma korkusu sürekli beni sarıp sarmalardı. Bu korkularla büyüttüm ben sizi, bu korkularla sarıp sarmaladım daha doğrusu sizleri de korkularım içine mahkûm ederek koruyorum diye boğduğumu yeni anladım. Affedin kızım, her biriniz beni affedin. Ama şimdi baba evinden kendi kanatlarını takıp uçmaya hazırlanırken benim her ne olursa olsun ardında yıkılmayacak bir dağ gibi durduğumu unutma. Ne olursa olsun ne yaşanırsa yaşansın koşup geleceğin, sığınacağın her zaman senin açılan bir kucağım olduğunu unutma." Dedi ve elindeki kurdeleyi yavaşça kızının beline dolarken Birce ellerini babasına yardımcı olmak adına kaldırdı. "Bu evden çıkışın asla gerçek anlamda bir çıkış değil. Telinle duvağınla çıktığın bu ev, baba ocağın her zaman senin evin olarak kalacak." Dedi ve boğazı daha fazla konuşmasına müsaade etmedi. Kelimeler düğümlenmiş sesi kısılmış ve gözünden bir damla yaş akıp gitmişti. Birce daha fazla dayanamadı, babası kurdeleyi bağlar bağlamaz onun kollarına "Babam." Diyerek bıraktı kendini. Herkes gözleri yaşlı bir halde baba kızın veda hüznünü derinlerde yüreklerinde yaşıyorlardı. Ve Birce baba evinden eksik olarak değil babasının tüm heybetini ardında hissederek kırmızı kuşağıyla onun kolunda çıkmıştı. 

Aşk Benim Hakkım# TAMAMLANDI#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin