7. Bölüm M

1.7K 99 7
                                    

İlk defa duyduğum isimle Sehun'la pek geçinemediklerini varsaymıştım. Luhan'la da sürekli atışırlardı ama Sehun hiç bu kadar uzun süre küfür etmemişti ona. Resmen yataktan kalktığından beri ağzı susmamıştı.
"Şimdi de köpeklere ayıp ediyorsun"
"Bir rahat bırak da adam akıllı hakaret ediyim Jongin"
"Kim bu Chen"
"Sikik beyinlinin teki boşver" dedikten sonra yüzüne yaramaz bir gülümseme yerleştirdi ve üzerime eğildi. "Nerde kalmıştık?

"İstemiyorum" derken yatağın diğer tarafına döndüm ve üzerimdeki pikeye sarıldım. Göremesemde Sehun'nun kaşlarını çattığını biliyordum.
"Ne demek istemiyorum?"
"Bazılarının anlamını bile bilmediğim sayısını da saymaya korktuğum yığınla küfür sıraladıktan sonra keyfim kaçtı."
"Beni böyle mi bırakacaksın?"
"Aynı durumdayız Sehun."
"Tamam işte sevişelim birlikte rahatlarız."

Hızla pikeyi üzerimde çektim ve Sehun'a döndüm. "Sertleşmiş bir şey görüyor musun Sehun? Göremezsin çünkü küfürlerin onun da keyfini kaçırdı."
"Hemen hallederim" derken Sehun öne doğru eğildi. Penisime yaklaşan kafasına iki tane vurdum.
"Dokunma"
"O zaman aynı durumda olmuyoruz çünkü ben kaya gibi sertim"
"O zaman işini banyoda hallet. Ben uyumak istiyorum"
"Yani özel günündesin?" Tamam bu oyunu bende oynayabilirim.
"Hayır, sadece sabah erken kalkmalıyım. Taemin'e kahvaltı sözüm var."

Sehun hızla yataktan kalkıp söylenerek banyoya gitti "Taemin'e kahvaltı sözü varmış-mış. Hadi bakalım gidebiliyor musun sen o kahvaltıya."

Sehun'nun banyodan çıktığını fark ettiğimde gözlerimi kapatıp uyuyormuş gibi yaptım. Biraz sonra Sehun yatağa girmiş ve bana sıkıca sarılmıştı. Kolları belime dolamış, sırtımı göğsüne yaslamıştı. Nefes alış verişi saçlarımı okşuyordu. Belimdeki ellerinden biri biraz daha aşağı kayarak anında karnıma kramp girmesine sebep oldu. İşaret parmağıyla kasıklarımda anlamsız şekiller çizmeye başladığında daha fazla dayanamayıp konuşmaya başladım.

"Sehunnie uyumak istiyorum"
"Jonginnie izin vermiycem"
Ben 'neye?' diye soramadan Sehun'nun eli penisimi kavradı. Vücudumun ona verdiği tepkilere bazen nefret ediyordum.

"Nefes al bebeğim" Sehun'nun sesi kulaklarıma bir fısıltı şeklinde ulaştığında yeniden sertleşmeye başladığımı biliyordum. Sehun'nun eli hareket etmeye başladığında derin nefesler alıp vermeye başlamıştım.
"Se-sehun" nefeslerimin arasında kısık çıkmıştı sesim.
"Hmmm?"
"B-ben ne di-diye (derin bir nefes) ce-ceğimi  un-unut-ttum"

Sehun'nun mükemmel kahkahası kulaklarımı doldururken tekrar Sehun'nun altındaydım. Sehun bacaklarımın arasındaki yerini almıştı otomatikman. Benim vüdunum bile Sehun'la işbirliği içindeydi. Eğilip dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Küçük bir öpücük bıraktı. "Bu gece unutacağın tek şey söyleyeceklerin olmayacak" cümlesini bitirir bitirmez daha beni hazırlamadan içime girmişti. Sırtım yay gibi gerilirken attığım çığlığı Çinden bile duyduklarına emindim. Göğsüm hızla inip kalkmaya başladığında gözlerimi kapatıp içimdeki uzunluğa alışmaya çalıştım. Uzun zamandır birlikte olmadığım için daralmıştım. Ve Sehun beni hazırlamadığı içinde ufak bir -belki ufaktan daha fazla- acı hissediyordum. Sert Sehun isteyen ben olduğuma göre sanırım itiraz edemezdim.

Hazır olduğumu hissettiğimde kalçalarımı Sehun'a doğru itmiştim. Sehun mesajı alınca kapalı gözlerime birer öpücük bıraktı.  Sehun'nun mesajıysa açıktı. Aç gözlerini Jongin. Yavaşça gözlerini aralayıp onun gözleriyle buluştu gözlerim. Gözlerini benden hiç ayırmadan hareket etmeye başlamıştı. Ayaklarımı beline dolarken Sehun çarşafları sıkan ellerimi gevşetip parmaklarını parmaklarıma geçirdi ve başımın üstüne sabitledi ellerimi. Hala hissediyor olduğum acıyı beynimin arka taraflarına doğru ittirdim ve zevke odaklanmaya çalıştım.

"J-Jongin... bebeğimmmmgh... dudaklarını serbest bırak... adım serbest kalsın dudaklarından"

Dudaklarımı dişlediğimin farkında değildim. Hatta yaptığım hiçbir şeyin farkında değildim. Mesela Sehun'nun beline sardığım bacaklarım ne ara Sehun'nun omuzlarına çıkmıştı. "Sehun-ahh" dudaklarım serbest kalır kalmaz ismi dökülmüştü ağzımdan.

Acı artık yerini zevke bıraktığında Sehun'a temposunu arttırması için kalçalarımı ona doğru ittirdim tekrar. Şuan konuşabileceğimi zannetmiyordum. Sehun mesajı alır almaz hareketlerini hızlandırdı. Onun da canımı yakmak istemediği için hareketlerini kısıtladığının farkındaydım. Ellerini ellerimden çektiğinde hissettiğim boşlukla homurdanırken (artık ne kadar becerebiliyorsam) ellerinin yerini tekrar çarşaf almıştı.

Sehun tatlı noktama dokunduğunda boğuk bir inleme bırakmıştım. Sırtım tekrar yay alırken gözlerim buğulu bakıyordu. Şuan hissettiğim duygunun tarifi yoktu.  Dahası olabilir mi diye düşünürken Sehun ellerinden biriyle penisimi tekrar kavradı. Gözlerimde patlayan havai fişekleri Sehun'nun gözlerinde gördüm. Mükemmeldi, Sehun mükemmeldi ve sadece o bana böyle hissetirebilirdi.

Saniyeler sonra karınlarımız arasındaki boşluğa gecenin en boğuk inlemesini bıralarak boşaldığımda kasılan kaslarımla Sehun'un uzunluğunu içimde sıkıştırmıştım. Yüksek bir inlemeyle benim peşime de Sehun içime boşaldıktan sonra alnını omzuma yaslayıp üzerime bıraktı kendini.

"Eziliyorum Sehun" ezilmiyordum ama Sehun üzerimde uyuyakalırsa her yerim tutuluyordu.
"5 dk daha" dudakları konuşunca tenime değiyordu.
"Sehunnie, bak hareket edemiycem sabah"
"İyi ya Taemin'le kahvaltıya falan gidemezsin."
"İzin vermiycem derken bunu mu kast ediyordun? Buna takıldığına inanamıyorum" diye stem ederek Sehun'u üzerimden ittim ve ona sırtımı döndüm.

Sehun hemen bana sarıldı. "Seni seviyorum."
"İstediğini aldın Sehun artık uyumak istiyorum" kıskançlığı bazen sinirmi bozuyordu.
"İstediğim tek şey güldüğünü görmek" dedikten sonra saçlarımın arasına uzunca bir öpücük bıraktı.
"Yumuşayacağımı düşünüyorsan doğru düşünüyorsun."

Sehun'nun kahkahası bilmem kaçıncı kez odanın içinde yayıldı. Dudakları bu sefer omzuma dokundu. "Hala gülümsemedin"
Dudaklarım irademin dışında gülümserken yüzümü gizlemeye çalıştım. Belli ki başarılı olamamıştım. "Gülümsediğine göre artık uyuyabiliriz."

***

"Ne demek Kyungsoo'yla öğlen yemeğine çıktım"
"Bence cümle yeterince açık."
"Baekkie, seni ben randevuya çık diye mi gönderdim Kyungsoo ya hani kurşun?
" Her şeyin bir süreci var."
"Yalnız pes doğrusu Baek. Sen Chanyeol'a ben homoseksüel değilim demedin mi?"
"Sen şimdi neden Chanyeol'u karıştırıyorsun?"
"Ayıp ya gerçekten"
"Kyungsoo'yla randevuya çıkmadım diyorum. İş bu iş"
"Bir şey demiyorum"
"Biliyor musun Jongin. Neden yalnız çalıştığını anlıyorum. Çünkü kimse sana katlanamıyor" dedikten sonra telefonu yüzüme kapattı. Yüzümde keyifli bir gülümseme yayılırken telefonu masaya bıraktım ve eski otopsi raporunu incelemeye başladım.

#Sehun

"Bıraksana Luhan, sıçıcam o pezevengin ağzına!" Luhan, Chen'le arama girmiş onun o piç gibi gülen yüzünü dağıtmama engel oluyordu.
"Sehun, ne kadar çok istesemde yapamam. Chen'nin çalışması gerekiyor biliyorsun. Peşimizde olan ajanı bulmalıyız"
"Başlatma şimdi ajanına ya. Bırak diyorum" Luhan'nın kollarından kurtulmak için debeleniyordum.

Bu sırada Chen 5 metre ötesinde olanlardan habersizmiş gibi bilgisayarının başında çalışmaya devam ediyordu. Gözünün önünden geçen kodlara odaklanmaya çalışıyordu. Bu umursamaz tavrıysa beni daha da sinirlendiriyordu.

Elimdeki prezervatifi kafasına fırlattım. "Seni bunlarla boğucam, görürsün!"
"Tao sana ajan bulunana kadar karargaha gelme demedi mi?" Ağzından çıkan tek cümle yatışmaya başlayan sinirlerimi iyice arttırıyordu.

Duruşumu dikleştirdim. "Bırakabilirsin Luhan" Luhan endişeli gözlerle beni izliyordu. Ona sorun olmadığını belli etmek için gülümsedim ve "saldırmayacağım" diye ekledim. Luhan tereddütle beni bıraktığında hızla dışarı çıktım. Kapıyı arkamdan sertçe itip kapatmıştım. Bir gün elimde kalacaktı Chen, şöyle güzelce ağzını yüzünü dağıtıp alnına sıkacaktım. Tabi benden önce Luhan sıkmazsa anlına. Sahi o şimdi neden Chen'i korumuştu ki. Lu'nun canına minnetti benim onu dövmem. Bunu daha sonra ona sormak için aklıma not ettikten sonra arabayı çalıştırıp eve sürdüm. Jongin'nin gelmesine daha çok vardı ama belki ona bir süpriz hazırlayabilirdim.

Klişe // SekaiWhere stories live. Discover now